/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 76.
    +5
    Hercai öğrenmediği sürece böyle bir olayın başıma gelmesine bile razıydım. Bide Abuzer izlememiş olsundu o şerefsiz videoya 1970 efekti ekleyip sabahlara kadar 31 çekerdi. Bu bakışların beni ilk defa bu kadar erken gelmiş halde gördüklerinden olduğunu farkettim. Ardından içeriye hercai giriş yaptı. Lan bu kız gelmeden önce etrafı Norm Ender’in Tekir klibi gibi sarı tonlarda görüyorken hercai içeri giriş yaptığı anda milyar dolarlık Hollywood filmi kalitesinde bir görüşe sahip oluyordum. Renkler canlanıyor, sesler kulağımda bulanıklaşıyordu. Belki de kalp atışım hızlandığı için beyne fazla kan gitmesinin bir sonucuydu bunlar. Hercai içeri girer girmez beni gördü. O diğerleri gibi twerk yapan bir uzaylı değil, bir kıza aşıkken başka bir kızla cinsel münasebete giren şerefsiz bir dalyarrağa bakar gibi bakmıştı. Yada bana öyle geliyordu. Lan yoksa öğrenmiş miydi. Hızlı adımlarla yanıma yaklaşırken ayakkabısının yere vurarak çıkardığı her ses kulağımda desibelini arttırarak yankılanıyordu. Yanıma gelip ‘Dün neyin vardı da apar topar yattın ve bugün niye bu kadar erken geldin’ dedi. Bu soru bombardımanına karşı zütünde 10 kg kokainle yakalanmış ve çarpraz sorguya alınmış bir Mekgibalı gibi hissediyordum. Ortamı biraz daha karartıp yukardan da ışığı tam yüzüme vuran bi lamba ayarlansa küçükken abimin kumbarasından çaldığım 2 tl dahil tüm suçlarımı itiraf edebilirdim. ‘Hiç ya dershaneden çıkınca biraz üşüttüm galiba’ dedim. Lan oğlum söyleyeceğin yalanı daha önceden tasarlasana diye kızıyordum kendime bi yandan. ‘Hmm peki öyle olsun’ dedi. Yok abi kesinlikle biliyordu ya. Acaba benim itiraf etmemi mi bekliyordu. itiraf etsem belki affederdi. Hem bizim adalet sistemimizde bile pişmanlık yasası diye bir şey vardı. Ne taka yaradığını bilmiyordum ama benim gibi pişmanlar için olduğu adından belliydi. Gerçi bizim adalet sisteminin de neye yaradığını daha pek çözememiştim . Hemen kendimi sakinleştirdim çünkü öğrenme ihtimali yoktu. En azından 1 günde. O gün teneffüslerde de konuştuk ama ben genelde susmayı tercih ettim konuşurken bi hata yapmamak için. Hatta keremi mahmutu konuşmaya dahil etmeye çalışıyordum suskunluğum göze batmasın diye. Bu ikisi de kıza oyuna gelen patchler updatelerden fln bahsediyordu. Ne kadar kötü durumdayım da kimlerden medet umuyorum siz düşünün.Çı kışta hercaiyle evine doğru yürüyoruz. Benim kafamda binlerce düşünce var. O an hercai ‘ben marketten salça alcam’ dese ‘ne ayça mı’ diyip kalp krizinden gidebilirim. Ağır adımlarla eve yaklaşırken hercai durup bana bakıyor.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 77.
    +4
    +Umbrell
    -Efendim???
    +Dün ne oldu biliyor musun
    -…. Nasıl ne oldu ne kim oldu
    +Dün sen bana birkaç saat yazmayınca ne oldu biliyor musun
    -…. Birkaç saks aman saat yazmayınca mi ne mi oldu sana
    +Evet.
    -ne oldu (Lan yoksa hercai ayçayı bana gönderip her şeyi ayarladı da sadakatimi mi test etti. Yoksa bunların hepsi bana karşı bir oyun muydu. Gerçi ayçayla daha önce tanışmıştık demi aq)
    +Senle o kadar süre konuşmayınca seni çok özlediğimi farkettim. Gerçekten bak. O 3-4 saat geçmek bilmedi
    -(Ananı gibiyim bir anda söylenir mi bu ah kalbim..) Ben de hercai. Senle konuşmayınca gece çok kötü uyudum. Kabuslar karabasanlar hepsi ortak oldu geceme.
    Bu cevabım karşısınında hercainin yüzünde tekrar bi gülümseme oluştu ve eve gidene kadar yüzünden hiç düşmedi. Yok abi bu kız beni öldürmek için tutulmuş bir kiralık katildi. Ölümüme kader süsü vermek için de kalp krizi geçirtmeye çalışıyordu bana. Yoksa bu kadar combonun arka arkaya gelmesinin başka bir açıklaması yoktu. Hercaiyle yanyana hiç konuşmadan yürüdük. Ayrılmak için vedalaşırken bir hamle yaptı ve ufak bi sarılma gerçekleştirdik. Ufak kelimesi benim için o zamana kadar hiç bu kadar devasa olmamıştı . Kendi kalp atışlarımın 220 olmasına rağmen hercainin kalp atışlarını da gövdemde hissettim. Demek ki o da heyecanlanmıştı. Sarılmadan sonra vedalaşıp eve doğru yürümeye başladım muhtemelen. Çünkü bilincim yerine geldiğinde yaklaşık 5 dakika geçmişti ve yolda yüzümde salak bir sırıtmayla yürüyorken buldum kendimi. Ah be bu ayça dün sorduğu soruyu bugün sorsa gibtiri çekerim diyodum. Gerçekten çeker miydin bilmiyorum asla da öğrenemeyeceğim. Telefonumun çalması beni bu düşüncelerden sıyırıp çekti. Telefon ekranına baktığımda abuzerin aradığını farkettim. Bu beni aramazdı yoksa türk iifşa sitelerinde benim videoma mı denk geldi diyerek açtım saniyesinde telefonu.
    ···
  3. 78.
    +5
    Telefonu açar açmaz ‘kanka internet kafenin olduğu köşeye gelsene başım belaya girdi’ dedi. Başına ne tür bir bela gelmişti de ilk beni aramıştı ki aq. Ne olduğunu da çok sorgulamadım çünkü öğrensem de bir şey değişmeyecekti. Hızlı adımlarla internet kafenin olduğu köşeye gittim. Yolun kenarına park etmiş bir doğan slx ve arabanın yanında yere çökmüş, lastiğe bağı bahçesi yanmış köylü gibi bakan bir adet Abuzer önümde duruyordu. Yanına gidip ne olduğunu sordum. Arabayı gizlice alıp kaçan bu lavuk nasıl becerdiyse lastiği patlatmıştı. Ben olayı ilk duyduğumda yedek lastik için para isteyecek sanmıştım ama bagajda yedek lastik vardı. Sıkıntı lastik değiştirmeyi bilmemesiydi. Bu yüzden ilk olarak aklına o yaşına kadar arabanın şoför koltuğuna bile oturmamış ben gelmiştim. Herkes çaresizlikten saçma hareketlerde bulunuyordu bu şehirde. ‘Oğlum ben oto tamirci miyim nereden bileyim lastik değiştirmeyi’ diye sordum. ‘Ya kanka bilmediğini biliyorum ama telefonunda internetten bakalım diye çağırdım. Benim internetim yok ’ dedi. Tüm gün ferreciların hayat hikayesini araştırırsan olmazdı tabi. Cimri birisi değildim ama zaten azcık olan internetim hercaiyle mesajlaşmaya bile ucu ucuna yetiyordu. O yüzden gibsen kullanmazdım kendi internetimi. Tam bu anda aklıma dahiyane bir fikir geldi. Abuzere sen burada bekle diyip internet kafeye girdim. Cebimde 1 lira para var ama masa açtırmak 1.50 lira cafede. Mahmutla keremi de yerlerinde görememiştim. Kafenin sahibi ali abiye gidip ‘abi beni kerem gönderdi bunların oyunda karakterlerinde bir şeye bakamam lazımmış. Ücreti de bunların hesaba yazacakmışı’ dedim. Zaten adamlar hesaplarını her ayın sonunda toplu ödüyordu. Hesaptaki fazladan 1.5 liraydı farketmezlerdi bile. Ali abi bilgisayarı açınca youtube’dan videoları izleyip nasıl değiştireceğimizi anladım. Zaten çok da bi olayı yoktu. ‘adam tünelde’ ve 'abe silah hilesini yazar mısın’ sesleri eşliğinde internet kafeden çıkıp arabanın yanına gittim. Abuzer stres ve panikten tırnaklarını yiyor ama mahallede geçen karı kıza bakmayı da ihmal etmiyordu. ‘Naptın kanka öğrendin mi’ diye sordu. ‘Hallettim ama tek bi isteğim var sen karışma’ dedim. Daha sonra lastiği değiştirmeye başladım. Ben lastiği değiştirirken ‘kanka bu kıyağını hiç unutmucam bekle içecek bir şeyler getiriyim sana’ diyerek yakınlardaki bir benzinliğin marketine gitti. Abuzer gidince daha rahat eğilip hareket ediyordum çünkü benim de zütüme bakmasından korkuyordum. En son vidaları sıkma işleminde elim yüzüm kapkara olmuştu ve dün ayçayla yaşadıklarımız aklıma gelmişti. Ben dün bir kıza sakso çektirmiştim bu yüzden böyle işleri artık yapmamalıydım. Sakso çektiren birinin hiyerarşide bir yeri olmalıydı. Lastik değiştirme işini bitirirken ‘Nerede kaldı bu abuzer’ diye kafamı sağa çevirmemle 2 tane kızın yanında yaylana yaylana yürüyen abuzeri görmem bir oldu. Lan hem de kızlarla konuşarak geliyordu. Ben olayın şoku içinde bunlara bakıyor ve bizim semtte bu kadar açık giyinebildikleri için içimden kızların özgüveni ve cesaretini tebrik ediyordum. 3’ü yanıma geldiklerinde Abuzer beni kızlarla tanıştırdı. Markette ayak üstü tanışmışlar ve Abuzer kızlara arabamız var gezeriz diyerek davet etmiş, kızlar da tamam demiş. Yani en azından Abuzer bana böyle anlattı ama ayrıntıları ve gerçeği bilemiyoruz.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 79.
    +6
    Kızlar gelir gelmez doğan slx’e bakışlarından hayal kırıklığına uğradıklarını hissedebiliyordunuz ama ayıp olmasın diye bir şey demiyorlardı muhtemelen. Kızlar arabaya , ben kızlara bakarken ortamda oluşan sessizliği Abuzer’in ‘Eee o zaman 4’ümüz birlikte bir şehir turu atarız’ cümlesi bozmuştu.Bu cümle öyle bir cümleydi ki kafamda nükleer saldırı öncesi şehri boşaltma alarmlarının çalmasına neden oldu. Ben anında ‘hayır olmaz benim acil eve gitmem lazım kanka acil’ sözlerimi Abuzer ısrarlarıya delmeye çalışıyordu. Bana söylemedi ama aklından ‘kızları sırayla giberiz’ fikri geçmediyse sol kolumu anında keserim. En son galip gelen ben oldum ve kızlara selam verip ortamdan hızlı adımlarla uzaklaştım. Dün yediğim taku bir daha yememeliydim.(spoiler vermek gibi olmasın çok ilerde bundan beter haltlar da yiyecektim) Daha sonra konuştuğumuzda Abuzer 2 kızı arabaya atıp arabayı tenhaya çektiğini ve kızların ikisiyle de yiyişip öpüştüğünü söylemişti. Ama açıkçası o iki kızın birbirini gibme olasılığıbu olayın yaşanma ihtimalinden daha yüksekti. Hatta abuzeri’in arabayı gibmiş olma ihtimali hepsinden çok çok daha fazlaydı. Ertesi gün okulda teneffüs aralarında hercai ile konuşmaya devam ediyorduk. Benim paranoyalarım da düne göre azalmıştı ama hala fazla sayılırdı. Teneffüste hercaiyle konuşurken hercai bir anda durdu ve ‘umbrell çıkışta sana bir şey vermek istiyorum’ dedi. Bu cümlenin beynimde oluşturduğu reaksiyonu ve ulaştığı yerleri anlatmak isterdim ama anlatabileceğimi düşünmediğim için bunu denemeyeceğim bile. Aklıma 2 seçenek geliyordu. Ya beni eve davet edecekti yada bu bir tuzaktı ve ayça olayını öğrendiği için beni portekizden özel getirttiği bir çetenin elemanlarına ölümüne dövdürtecekti. 2. Seçenek çok daha cazip gelmişti çünkü ilk seçeneği kaldırabilecek bir pgibolojiye sahip değildim ve 2. Seçenek onun da beni önemseyip sevdiğini gösterirdi. Çıkışa kadar geçen saatler dakikalar ve saniyeler geçmek bilmiyordu. Derste zaman geçsin diye abuzerin dünkü iki kızı nasıl tavlayıp arabada kızlara neler yaptığını dinliyordum. Çıkış vakti geldiğinde hercaiyle yürürken nereye gideceğimizi sordum. Bana vereceği şeyin evde olduğunu ve evde vereceğini söyledi. Yok abi bunların hepsi kötü bir rüyadan başka bir şey olamazdı. Acaba yaşadığım bu dünya Truman Show’daki gibi kurmacaydı da üzerimde milyar dolarlık bütçesi olan bir sosyal deney mi yapılıyordu. Yoksa 16 yıldır kız eli tutmamış birisi olarak 3 günde 2 farklı kızla cinsel olaylar yaşamak gerçek dünyada yaşanabilecek bir olay değil gibiydi. Hem zaten hercaiyle cinsel bir şey düşünmeyi bile düşünemiyordum ki. Kızı çıplak hayal etmeye çalışsam ki hiç çalışmamıştım en fazla altında paçalı babaanne donu üstünde de çuval gibi bir atlet olurdu. Ama bu haliyle bile çok güzeldi.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 80.
    +5
    Eve yürürken 'annen evde mi' soruma da hayır cevabını almıştım. Aklımdan saniyede 10 bin düşünce geçiyordu. Ben bi yandan bunları düşünüp bi yandan dakika başı yutkunurken hercainin apartmanına girdik. Lanet olası bu apartman da asansörlüydü. Ya bu aq şehrinde bi bizim apartman asansörsüz olmalıydı. Asansöre bindik ve asansörde hercaiye en uzak köşeye kaçtım. Hercai 'nabıyo la bu deli\' dercesine bana bakıyordu. içimden ‘Allam nolur yanlış bişi olmasın nolur Allam’ diye dua ediyordum. Daha sonra hercainin olduğu daireye geldik ve asansörden indik. Hercainin evinin kapısının önüne geldiğimizde hercai anahtarla kapıyı açıp ayakkabısını çıkardı. Ben de ayakkabılarımı çıkarmak için hamle yaptığımda hercai gülerek gerek yok sen burada bekle dedi ve içeriye gitti. Kendimi olaya o kadar kaptırmıştım ki bu cevap karşısında önce şaşırdım sonra da içimdeki rahatlıkla büyük bir mutluluğa erdim. Kapıda hercaiyi beklerken avuçlarını birbirine doğru kapatmış şekilde kapıya geldi. ‘Bil bakalım avucumun içinde ne var’ diye sordu Ne alaka bilmiyorum ama yer elması cevabını verdim. (Harbiden ne alakaymış aq). Bu cevap karşısınında şaşıran hercai benim son kalan beyin hücrelerimi de çok zorlamak istemediğinden avucunu açtı. Avucunun içinde küçücük bir su kaplumbağası kafasını kabuğuna gömmüş duruyordu. Kendisinde de 1 tane olan su kaplumbağasının bir tanesini de bana vermek istemişti.'Buna iyi bakacağına söz vermen karşılığında sana vermek istiyorum' dedi.Lan gerekirse kaplumbağaya yatağımı verir ben yerde yatardım. Aldığım en anlamlı hediye olarak su kaplumbağasını hercainin verdiği bir kutuya koydum ve aldım. Hercaiye teşekkür edip sarıldıktan sonra apartmandan çıktım. Yolda giderken kutudaki kaplumbağaya ne isim koymam gerektiğini düşünüyordum. En sonunda kaplumbağaya her baktığımda yaptığım hıyarlık karşısında hercainin bu jestini sürekli hatırlayarak şerefsizliğimi anımsamama neden olacak bir isimde karar kıldım. Ayça.
    ···
  6. 81.
    +5
    Çok planlı programlı bir adam değilim o yüzden gecikmeler oluyor. Her gece olduğu gibi yarın gece devam ederim
    ···
  7. 82.
    +2
    Sözlükte uzun zaman oldu hikaye okumayalı kalemini çok beğendim gerçekten çok güzel yazıyorsun panpa bana eski günlerimi hatırlattın merakla bekliyorum devdıbını
    ···
  8. 83.
    +1
    Devambin3heğ
    ···
  9. 84.
    +1 -1
    Rezerved
    ···
  10. 85.
    +2

    REZ

    ···
  11. 86.
    +3
    Yarın gündüz vakti gelecek devamı beyler bekleyen varsa diye söylüyorum
    ···
    1. 1.
      +1
      Devam..
      ···
    2. 2.
      +1
      Yaz panpa kalemini beğendim tek solukta okudum hepsini
      ···
    3. 3.
      +1
      Rezzz devamkee
      ···
    4. diğerleri 1
  12. 87.
    -2
    Gündüz oldu amj seriiiii
    ···
  13. 88.
    +2 -1
    Aynen pnp gündüz yazdin helal
    ···
  14. 89.
    +4
    Çok aksatıyon panpa biraz daha seri yaz
    ···
  15. 90.
    +4
    Elimde kaplumbağanın içinde olduğu kutuyla yavaş adımlarla dershaneye doğru gidiyordum. içimde mutluluk ve endişe duyguları vücudumu ele geçirmek için sürekli birbiriyle savaş içindeydiler. Irak-iran savaşı gibi hiçbirisi galip gelemiyor ve benim iflahımı gibmekten başka bir işe yaramıyorlardı. Dershaneye girerken ayçayla karşılaşınca ne konuşacağımı düşünüyordum. Ayçayla yanlışıkla sevgili olmuş ve benim bundan haberim olmamış olabilir miydi? Böyle bir şey olsa telefondan mesaj atardık birbirimize diye düşündüm çünkü o akşamdan sonra ne o ne de ben yazmıştım. Cinsel performansımı beğenmedi desem cinsel performanslık bir şey de yaşamamıştık ki aq. Sınıfa girdiğimde ayça yerinde oturmuş ve yanındaki arkadaşlarıyla konuşuyordu. En son gördüğünüzde yarı çıplak ve cinsel hareketlerde bulunan birisini kıyafetleriyle gayet normal şekilde görünce garip şeyler hissediyordunuz. Ayça beni görünce bana ve elimdeki kutuya kısa bir bakış attı. Ben de seri adımlarla sırama geçip oturdum. Kaplumbağanın sağlık durumunu kontrol etmek için kutuyu açıp kaplumbağayı elimle yokladım. Yolda gelirken yaşadığı sarsıntıdan korkmuş ve yorulmuş olmalı ki kafasını kabuğuna çekmişti. Kutuyu açınca içeri giren ışık hüzmesiyle birlikte kafasını çıkarıp bana yan yan baktı. ‘Birader senin pek bilgin yok ama bugüne kadar aldığım en anlamlı hediye sensin dedim’ sessizce. Bu duyduklarından çok etkilenmemiş olacak ki bana bakmayı kesip tekrar boş boş önüne bakmaya devam etti. Aq kaplumbağası bile bir zamanlar benden şanslıydı çünkü günün yarısını hercaiyl görerek geçirmişti. Ama artık sürekli benim suratımı görecek ve odadaki testesteron kokusunu soluyacaktı. Kaplumbağa ben ve hercaiyle ilgili hayaller kuruyordum kaplumbağanın ağır ağır hareket edişini izlerken.
    ···
  16. 91.
    +3
    Hayallerimde kaplumbağayı bebek arabasına koyup hercaiyle birlikte park park geziyor, ikimiz güle oynaya kaplumbağanın iki elinden tutarak havaya kaldırıp indiriyorduk. Daha sonra çimenlerin üstüne kırmızı-beyaz çizgili bir örtü serip örtünün üstünde piknik sepetinden çıkardığımız meyve suyu, çörek ve marullarımız yiyorduk (marul kaplumbağa içindi). Ben bu hayallere dalmış ,gerçek dünyanın gerçekliğine bir daha hiç dönmemek istercesine uzaklaşırken ayça’nın ‘o gün evden niye apar topar çıktın’ cümlesiyle bu dünyanın lanet gerçekliğine geri döndüm. Soru karşısında gerçekten afallamıştım. Aniden sorulan her soruya afallayıp saçma cevaplar veren birisi olarak bu soruyu da es geçemezdim. ’Ya acil lavaboya gitmem gerekiyordu o yüzden çıkmak zorunda kaldım’ dedim. Bu cevap saçmalamalarım arasında masterpiecelerden bir tanesi olmalıydı. Kız kaşlarını hafif çatarak bi yandan bana bakıyor bi yandan aradaki bağlantıyı çözmeye çalışıyor gibiydi. ‘Hmm peki’ diye cevap verdi ve bu konunun üstünde çok durmadı. Sınıfta sadece ikimiz kalmıştık. Ayça yerinden hafifçe kalkarak yanıma oturdu. içimden ‘here we go again aq’ diyordum. ‘Okul nasıldı’ diye sordu bana bakarak. Ben gergin olduğum için göz teması kurmamak için önüme bakıyordum. ‘iyiyidi ya’ dedim. Hercai bir mekandayken o mekan nasıl kötü olabilirdi ki. Okul gibi taktan bir yeri bile benim için yemyeşil ve çiçeklerle bezeli bir ormana çeviriyordu. Sanki ben bir haşşaşindim, o da benim Hasan Sabbahım'dı. Bana öyle otlar büyüler yapıyordu ki Alamut kalesi gibi çölde dağın tepesindeki kurak bir yerde kendimi etrafta şelaleler akan bir cennette gibi hissediyordum. Ayça ‘sen bana sormayacak mısın’ dedi. ‘eee senin okuldaki zamanın nasıldı’ dedim ama gram umrumda değildi gerçekten. ‘Seni çok özlediğim için güzel değildi’ dedi.Bu cevap tüylerimi diken diken etmişti. Ayçaya yaptığım kahpelik miydi yoksa ayçanın bana yaptığı mı kahpelik oluyordu çözemiyordum. Sonuçta insanlar önce sevgili olur sonra biri diğerine sakso çekerdi benim o zamanki mantığıma göre. Bu kızda sıra tersden ilerliyor gibiydi. Önce benimle cinsel münasebete girmiş daha sonra da sevgili olmak için kur yapmaya başlamıştı. Olaylar normal gelişmediği için kendimi de tam suçlayamıyordum. ‘Bugün yanında ben oturucam’ dedi. ‘Olmaz mehmete ayıp olur’ dediysem de dinlemedi. Mehmet de dershanedeki sıra arkadaşım bu arada. Şımarık zengin kızları laftan hiç anlamıyordu cidden. O gün tüm gün yanıma oturup bana bir şeylreden bahsediyordu. Ben de anlattıklarının çoğunu dinliyor ama birazını da dinleyemiyordum. Üstüne bir de dershane sınıfındaki insanlar ‘Ooo hayırlı olsun’ gibi laflar edince sıçtığıma kesin kanaati getirdim.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 92.
    +4
    Allahtan dershane ve okuldan ortak bir tanıdığım yoktu. Okulda sınıftaki binlerden biri benim dershaneme kayıt yaptırsa…. Hayal edince bile gözlerimde bir karartı oluşuyor, dizlerim ve parmaklarım tutmamaya başlıyordu. Dershane çıkışı yine ayçayla durağına doğru yürüyorduk. Tekrar aynı teklifte bulunsa ‘bu yaptığımızın çok yanlış olduğunu’ nasıl uygun bir dille anlatırım diye düşünüyordum yol boyunca. Arada elimi tutmak için yaptığı ufak hamleleri ise ceza sahasında rakibin ayağındaki topa kayan bir Sergio Ramos kadar dikkatli, ince ve çevik hareketlerle savuşturuyordum. En son durağa geldiğimizde yanağıma bir öpücük kondurdu ardından da sarıldı. Tam o sırada otobüs toslaya toslaya durağa geliyordu. ‘Senin Allahına kurban şoför abee’ diyordu içim. Ayçayı otobüse bindirip kendi dolmuşuma doğru gittim. Bi tak yemiştim ve herhangi bir çamı devirmeden bunu nasıl temizleyecektim. Kara kara düşünmek sözcüğü hiç bu kadar yoğun olmamıştı. Lan hercaiyle bir sevgili olayım hiçbir kıza özel adıyla dahi seslenmeyecektim. Hercai hariç tüm kızların sadece 2 adı olacaktı. ‘Bacım ve kanka’. Bu iki kelime hariç tek bir hitap şekli olmayacaktı hayatımda karşı cinse karşı. ilerleyen 2-3 hafta Hercaiyle yakınlaşmamız git gide everestin tepesine tırmanırken üzücü bir biçimde ayçanın bana karşı yakın hareketleri de aynı paralellikte devam ediyordu. Hayır gözle görülecek biçimde soğuk da davranıyordum kıza ama bu soğuk tavrım kızı durdurmuyor yalnızca bazı zamanlar yavaşlatıyordu. O günler kızların kendisine kötü davranan erkekleri sevdiğini anlayacaktım. Şaka lan şaka yok öyle bi şey. Bir kız sizi sevecekse en adi şerefsiz olsanız bile sever ama sizi sevmeyecekse zütünüzle kuş tutun yine sevmez. Üzücü ama çoğu şey gibi bunlar da biraz şansa bağlı şeyler. Aslında çok da üzücü bir yanı yok sonuçta dünyaya o kadar sperm arasında gelmeniz bile şans eseri. O yüzden evrenin %99.9’unun boşluk olması gibi hayatın %99.9’u da şansla ve talihle dolu. Neyse ki şansınıza yön verebilme ve bazı ihtimalleri azaltıp arttırma gibi bir imkanımız var hayatta. Önümüzdeki 2-3 hafta toplasanız 7-8 anca dershaneye gitmiştim.
    ···
  18. 93.
    +3
    Okul çıkışlarında hercaiyle yolu uzatarak ve yavaş adımlarla evine yürüyor bazen bir yerlerde oturuyorduk . Dershaneye gittiğim günlerde ise her akşam ayçayı durağına bırakıyordum ve tüm dershane sevgili olduğumuzu düşünüyordu. Lan biri de gelip sormadı 'kanka siz sevgili misiniz' diye. Bu bahsettiğim 3 haftanın sonunda bir sabah okula gitmek için gözlerimi açıp camdan baktığımda beyazlıktan gözlerimi kısmak zorunda kaldım. Çünkü tüm şehir karlar altında kalmıştı. Hemen telefonu kontrol ettim. Sınıfın whatsapp grubunda kar tatili olduğuyla ilgili mesajlar vardı ama bunlara güvenemezdim. Sonuçta okulda hercai vardı riske atılacak bir konu değildi. (eskiden) en güvenli kalem olan televizyonu açıp baktığımda gerçekten tatil olduğunu öğrendim. içimde hafif bir burukluk oldu çünkü bu hercaiyi göremeyeceğim anldıbına geliyordu. Hercaiye okul bugün tatil olmuş yazdım o da bu durumdan çok mutlu olduğunu söyledi. O an gözlerim hüzünlü bir biçimde uzaklara dalmak üzereyken hercai’den yeni gelen bir mesaj gözüme çarptı. ‘Bugün kaçta buluşuyoruz?’ . Koltuktan havaya sıçrayarak ‘ne zaman istersen’ yazdım. Yaklaşık 1-2 saat sonra buluşup birlikte büyük ve ünlü bir parka gittik. Her şey kar altında kalmıştı. Karda birlikte kartopu oynuyor , kardan adam yapıyorduk. Ortamın beyazlığı ve hercainin yeşil gözleri mutluluk hormonumun hararet yapana kadar salgılanmasına neden oluyordu. Daha sonra birlikte konuşarak daha az kalabalık yerlere doğru yürüdük. Her taraf bembeyazdı .Görüntü gerçekten büyüleyiciydi. Sanki bu Tanrı’nın bana bir jesti gibiydi ve bu güzelliği değerlendirmem gerektiğini hissediyordum Hercai bir anda ‘iyi ki yanımdasın umbrella’ dedi. Artık top namlunun ağzına gelmişti ve harekete geçmem gerekiyordu. Startı almıştım. Hercainin sırtından tutup hafif sarılarak önüne geçtim. Karşı karşıyaydık ve birbirimizin gözlerinin içine kenetlenmiştik. Gözlerimizin arasında en fazla 10 cm vardı. Kendi kalp atışlarımla hercaininkileri ayırt edemiyordum. içimde tarif edilemez duygular ve bolca heyecan harmanlanmış bir vaziyetteydi.. An bu andı. Bunu kar yüzünden ortamda oluşan sessizlikten, sallanan üzeri karla yüklü ağaç dallarından, hafif hafif yere düşmekte olan kar tanelerinden bile anlayabiliyordum. Skoru berabere olan final maçında son saniye üçlüğe kalkmış bir şutör gibiydim.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 94.
    +5
    Hercaiye bu kadar yakınken ve içimdeki güneşe denk sıcaklıkla gözlerinin içine bakarken keşke hayatta da ekran görüntüsü alma özelliği olsa diyordum. ilerde canımın istediği bir gün şu anı kendi gözlerimden tekrar görebilmek için çok şeyimi verebilirdim. Ardından ağzımdan o sözcükleri hafif zorlanarak çıkardım. ‘Seni seviyorum’ . Hercai gözlerini daha da açarak ve yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle bana bakmaya devam ediyordu. Soğuktan yanakları kırmızılaşmıştı ama gözlerinin içindeki yeşilin yanında bu kırmızılık çok sönük kalıyordu. Bi yandan içimden ‘Acaba şu an bi tokat yiyip ne diyosun sen beee’ der mi diye geçiriyordum.Öyle bir şey yaşansa parktaki gölete atlayıp hipotermi geçirip ölmeyi bekleyebilirdim. Ama öyle olmadı. Hercai kafasını gövdeme yaslayarak ‘ben de seni seviyorum umbrella’ dedi. O an mutluluktan ne yapacağımı bilemediğim için kızın kafasının üstünden öptüm. Birkaç dakika o halde kaldık. Ardından el ele tutuşup hiç konuşmadan yürümeye devam ettik. Sadece arada bir birbirimize bakarak gülümsüyor veya gülüyorduk. içimden sürekli hercaiye sarılmak geliyordu ama kızı ilk günden sıkmak istemediğim için kendimi tutuyordum. Biraz daha yürüdükten sonra hercaiyi annesi aradı ve eve gelmesini söyledi. Evine kadar yürüdükten sonra binanın önünde biraz daha konuştuk. Konuşurken bir anda hercai’nin elini tutup kalbimin olduğu yere zütürdüm ve ‘Bundan sonra evin burası nereye gidersen git evin de seninle birlikte gelecek’ dedim.(Bunu da bi yerden gördüm ama nerden hatırlamıyorum) .Hercainin bu hareketim karşısındaki heyecan ve mutluluğunu gözünüzle görebilirdiniz. Sarılıp öpüştük ve hercai hızlı adımlarla binaya girdi. Ben ise artık son kalan beyin hücrelerini de bir başkasının hizmetine vermiş çok mutlu bir adam olarak evime doğru gittim.
    ···
  20. 95.
    +3
    Beyler hem çok yazasım hem de çok uyuyasım var. Siz bu gecelik bu kadar gibi düşünün ama uykuma galip gelebilirsem yazıp atarım . Gecikmeler için de kusura bakmayın ama hikayeden de gecikmelerin hayatımın bir parçası olduğunu anlamışsınızdır.
    ···