/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 1.
    +80 -9
    bir AKP seçmenine şunu soruyorlar:

    “Peki Atatürk? Yurdu birlikte düşmandan kurtardıkları, bağımsız bir devlet kurdukları dava arkadaşları?”

    Cevap ise şöyleydi:

    “Atatürk için ne düşündüğümü elbette tahmin edebilirsiniz? Hilafeti kaldıran biri benim ‘Ata’m değildir. Dini bütünlere yaptığı baskılar, koyduğu yasaklar ortadadır.

    Şimdi ise Atatürk\'ün din konusundaki görüşlerini birinci ağızdan paylaşayım:

    Mustafa Kemal Atatürk’ün çocukluk , mahalle arkadaşlarından Bay Asaf ilbay, bir anısını şöyle anlatır:

    “Mustafa Kemal’in din anlayışını kesin olarak pek az kimse öğrenebilmiştir. Orman Çiftliğinde, başbaşa kaldığımız bir gün, din konusunda ne düşündüğünü sordum. Bana şu cevabı verdi:

    - Din vardır ve gereklidir. Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi, fakat yapı uzun asırlardır ihmale uğramış. Harçları döküldükçe yeni harç yapıp binayı pekiştirme gereği duyulmamış. Aksine olarak, bir çok yabancı unsur, (yorumlar, boş inanlar) yapıyı daha fazla hırpalamış. Bugün bu binaya dokunulamaz, onarılamaz da. Ancak zamanla çatlaklar derinleşecek ve sağlam temeller üstünde yeni bir bina kurmak gereği hasıl olacaktır. Din bir vicdan sorunudur. Herkes, vicdanının buyruğuna uymakta serbesttir. Biz dine sayı gösteririz. Biz sadece, din işlerini yurt ve ulus işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz, amaç ve eylemleri bağnazlığa dayanan hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere hiçbir zaman fırsat vermeyeceğiz.”

    Atatürk başka bir toplulukta din konusundaki görüşünü ve düşüncesini açıklayarak der ki:

    - Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. insana hüzün verir, kesinlikle bir şeye inanacağız. Bu dinlerin en sonuncusu mükemmelidir. islam dini hepsinden üstündür. Bizim dinimiz en akla uygun ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan ötürüdür ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, bilime, tekniğe ve mantığa uygunluk göstermesi gerekir. Bizim dinimiz bunlara bütünüyle uygundur.

    Mustafa Kemal, dine karşı değildi ama, kutsal kitabı okunamayan bir dinin anlaşılamayacağını da iyi biliyordu. Bir gün arkadaşları ile sohbet ederken der ki:

    - “Kuran’ın öncelikle Türkçeye çevrilmesini istedim. Bu da ilk olarak dilimize çevriliyor. Hazreti muhafazid’in yaşdıbına ait bir kitabın dilimize çevrilmesi için de bir öneride bulundum. Halk, (tekrarlanmakta) bulunan bir şeyin var olduğunu ve din adamlarının derdinin ancak kendi karınlarını doyurup, başka bir işleri olmadığını bilsinler.”

    Bu amaçla 1925 yılında Atatürk ilkokuluna, günün Türkçesine çevrilmiş bir Kuran armağan ederek altını Gazi Mustafa Kemal olarak imzalamıştır.

    Birinci Tarih Kongresi 1930 yılında Ankara Halkevinde toplanmıştı. Üniversite profesörleri, ortaokul, lise öğretmenleri bu toplantıda davetlidir.

    Bir öğretmen şöyle bir soru sordu:

    - Paşam! Din lüzumlu bir şey midir? Hilafetin kaldırılması iyi mi olmuştur?

    Atatürk bu soruya gayet sakin bir tavırla hemen şu cevabı verir:

    - Evet, din lüzumlu bir kuruluştur. Dinsiz ulusların devdıbına olanak yoktur. Yalnız şurası var ki din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi çıkar sağlayanlar nefret edilen kimselerdir. işte biz bu duruma karşıyız, buna izin vermiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar saf ve masum toplumumuzu aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir.

    Hilafete gelince: işin garibi bazı arkadaşlardan bilhassa dıştan bana hilafet teklifleri olmuştur. “Siz Halife olunuz” demişlerdir. Ben bu önerileri daima gülerek cevapladım. Hilafet gereksiz ve hatta zararlı bir kuruluş haline gelmiştir. Bundan beklenen amaca ulaşılamamıştır. Dünya savaşında gördük. Müslümanlar Haliife ordularına karşı savaştılar. Halife ordularını Suriye’de arkadan vuranlar olmuştur. Bunlar aynı Halifeye karşı yıllarca baş kaldırmış ve üzerlerine gönderilen Türk askerlerini şehit etmişlerdir. Hilafet yararlı halini korumuş olsaydı, Müslüman alemin buna sahip çıkmaları gerekirdi. Dinle hilafeti birbirinden ayırdetmek gerekir. Birincisi ne kadar yararlı ise ikincisi o kadar lüzumsuz bir hal halmıştır. Hilafeti kaldırdığımız günden bu güne kadar, kimsenin buna sahip çıkmaması, Müslüman dünyasının Halifesiz de yürüyeceğine ve yürümekte olduğuna en güzel örnek değil midir?

    Sonuç olarak Atatürk dinimize her zaman sahip çıkmıştır. Ancak hurafelere ve din sömürüsü yapanlara da şiddetle karşı koymuştur.

    Atatürk\'ün dinimiz hakkındaki görüşleri bunlar. Ama AKP seçmeni Atatürk\'e hilafeti kaldırdığı için kızgın. Türkiye Cumhuriyeti\'nin laik bir devlet olmasını bir türlü kabul edemiyorlar. Din ve devlet işleri bir elden yürüdüğü zaman o ülkede hiçbir zaman tam bir demokrasi olmaz. Buna bir türlü kafaları basmıyor.

    Birinci Dünya savaşına girdiğimiz günlerde Padişah ve Halife V. Reşat bütün müslüman ülkeleri bizimle birlikte cihada yani savaşmaya çağırıyor. Hangi müslüman ülke bize katılıyor? Aksine Araplar ingilizlerle birlikte olarak bizi, yani din kardeşlerini arkadan vuruyorlar. Peygamberimizin mezarını bile Türkler koruyor.

    Ey AKP seçmeni...

    Siz hangi yüzle hilafetten bahsediyorsunuz?
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    her görüşe saygılıyız
    ···