1. 1501.
    +11 -1
    beyler birazdan çıkıyorum işten, bir kaç saat sonra buradayım.
    ···
  2. 1502.
    +11
    beyler geldim, bişeyler atıştırayım geliyorum.
    ···
  3. 1503.
    +7
    başlıyorum beyler.
    ···
  4. 1504.
    +29
    mercimek dağının karşısında ki mantarlı tepeye yapmış olduğumuz küçük çaplı operasyondan sonra bölgede elle tutulur birşey olmadı.

    artık yaz ayı yavaş yavaş geride kalmaya başlamıştı.

    bölgeye hafiften hafiften kar çökmeye başlamıştı,

    bizlerde üs bölgesi tamamlanmasına yakın çakırsöğüte geri döndük, yerimizi başka timlere bırakarak.

    jandarma komandolar olarak, belli bir süre kış tertiplenmesinden dolayı yeni gelen kamufulajlarımızı falan aldık,

    araziye yayılmış olan timleri çoğu kendi üs bölgelerine karakollara ve tugaylara çekildi, sadece piyade komando timleri arazide bir süre daha kalacaklardı. jandarma komando timleri hazırlıklarını tamamladıktan sonra, araziye jkomandonlar ağırlık verecek, bu süre zarfında piyade komandolar kış tertiplenmelerini yapacaklardı.

    bu bahsettiğim süre beyler 3 bilemedin 4 gün.

    biz tugaya döndüğümüzde rezil vaziyetteydik,

    sol kulağım resmen taş kesilmişti. anlatamam sizlere, büksem çaat diye kırılacakmış gibime geliyordu kıkırdağı.

    hayatımda ilk defa o kadar soğuk hava ve bir o kadar şiddetli rüzgarla muhattap olmuştum, tabi şırnak ın en pis kışını görmediğimiz için bize bundan ötesi olamaz dedirtmeye yetmişti bu soğuk.

    bölgede kış ayı, yaz ve bahar aylarına nazaran rahat geçerdi,

    sizinde tahmin edebileceğiniz gibi beyler, bunlar kış aylarına uygun gerekli techizat ve manevra kabiliyetinden yoksun olduğundan kışın burunlarını saklandıkları mağaralardan ve kamplarından çıkaramazlardı.

    bizde kış ayı boyunca, bunların kaldıkları mağara, kaya ve tilki oyuklarını aramakla meşgul olurduk. bunun yanında, yolu kapanan köylerin yolunu açar, erzak sıkıntısı olan köye helikopter yoluyla erzak taşırdık. köy ayırt etmeksizin, bu son lafıma dikkatinizi çekerim,

    köy ayırt etmeksizin, en ağır tipide dahi aciliyetine göre intikal yapar gerekli yardımı ulaştırmaya çalışırdık.

    ha bundan gurur duyarmıydık, bazı köyler vardı ki onlara yardım ulaşabilsin diye, allaha dua ede ede çırpındığımızı bilirim. ama bazı köyler vardı ki yardım ederken ne küfürler ettiğimi.

    açık konuşuyorum kusura bakmayın.

    velasıl beyler,

    tugaya dönüp buz gibi suda temizlendikten sonra, aynada traş olmak için hazırlanırken kendimi zar zor tanıdığımı farketmiştim.

    size olurmu bilmem bana hala olur o günlerden sonra, özellikle aynaya uzun süre baktığınızda kendinize, bir yabancılaşma gelir, konuşursunuz ses tonunuz yabancı gelir,

    işte ilk orada başlamıştı bende.

    kirli bir sakal, göz altlarımda göz çukurlarım daha da derinleşmiş, saçım hiç olmadığı kadar düzensiz ve çirkin.

    dişlerim sararmış.

    bom tak bir haldeyim.

    omuzlarım yara içinde ve mosmor, taşıdığımız sırt çantasından ötürü.

    artık tam olarak ne şekilde biteceğini bilmiyorsunuz.

    askerlik bitecek mi? ne kadar kaldı, yani

    şafak comolokko, dediğiniz o askerliğin cicim ayları geride kalmış, ne kadar kalmış gibinizde değil,

    zaten aklınıza bir zaman sonra,

    ben geri döneceğim, eve döneceğim

    düşüncesi gelmiyor,

    sanki oraya aitsinizmiş ve bundan önce ve bundan sonra bir yaşdıbınız olmayacakmış gibi takılıyorsunuz.

    tugayın koridorları bahçesi falan dar gelmeye başlıyor, devamlı elinizde silahınız olsun istiyorsunuz. devamlı arazide kalmak intikal yapmak istiyorsunuz.

    elinize silah aldığınız vakit kimse size zarar veremez gibi geliyor, öldürme hissi tek tatmin kaynağınız olmaya başlıyor,

    sosyolojik bir araştırmaya göre beyler,

    bu bölgede askerlik yapıp şiddetli çatışmalar içinde bulunmuş askerlerin %45 %50 arasında bir oranda, şu gözlemleniyor,

    yolda yürürken tedirginlik ve hep köşelerden yürürmek, güvenli yol için önceden gidilecek yolu planlamak, ve bana en garip gelen,

    yaşanılan şehirde en hakim tepe neresiyse çoğunlukla oraya gitme arzusu, orada bulunma arzusu.

    ben bu araştırmayı okuduktan sonra bir nebzede olsa kendimi bu grubun içerisinde buldum beyler,

    çünkü ben istanbula döndüp evden dışarı çıkmaya başladığım zamanlarda çoğunlukla yüksek tepelere yürümek arzusu içersindeydim, çoğunlukla ya çengelköy sırtlarına çıkardım veyahu çamlıca tepesinde, aşağı semtler ve bölgelerde çok daraldığımı ve tehlikede olduğumu düşünürdüm,

    bu tarz insanları aramak isterseniz, şehrin yüksek tepelerinde bulunan çay bahçelerine göz atmanızı tavsiye ederim.

    ayrıca bölgede askerlik yapmış kişilerin çok düşük bir kesim içerisinde olsada, aşırı derece tehlike arz ettiği söylenmekte,

    bu gazi arkadaşlarımız, içerisinde devamlı öldürme içgüdüsü ile yaşamaktadırlar,

    yani yolda giderken bize çok saçma gelebilecek birşey onun dikkatini çekebilir, bizim dikkatimizi bile çekmeyen bir şey ona tehlike arz edebilir,

    ve ne yazık ki bu durumda, bu arkadaşlarımız karşısında ki masum kişiyi öldürmeden o anda yaşadıkları krizleri atlatamıyorlar.

    veyahut bu kişiler, çok sıkıldıkları ve kriz geldiği anda, evdeki çocuklarını öldürme hissine kapılabiliyorlar.

    hiç duydunuz mu bilmiyorum,

    gerçi bu haberler çok var. fakat dikkat çekmiyor,

    astsubay önce ailesini öldürdü sonra intihar etti diye,

    çoğunluğu g.doğuda askerlik yapmış kişilerdir,

    özellikle dikkatimi çekipte iyice araştırdığım bir tanesini anlatmak istiyorum,

    sakaryada ailesini katledim kendisini silahıyla vuran astsubay,

    ailesini müstakil evinin bahçesinde pusu kurarak öldürdüğünü biliyormusunuz,

    bildiğiniz çapraz pusu atmış bahçesine 2 kızını 1 oğlunu karısını ve kayınpederini öldürmüş, sonra intihar etmiş.

    hep diyorum ya,

    askerlik teskere günü bitmiyor orada ki asker için.

    şehitlerimiz gazilerimiz ve normal döndüğümüzü iddiaa eden bizler, hala orada yaşıyoruz, hala o dağlarda pusu atıp intikal yapıyoruz.

    sanmayın ki oradan döndükten sonra, eski hayatımıza geri dönebiliyoruz, aralarında en normallerinden biriyim, hala gece dişlerimi sıkar sabah diş etlerimin kanaması yüzünden uyanırım, helikopter sesine dayanamam, yolda yürürken ani seslerde sesin geldiği yeri tayin etmeden duramıyorum.

    http://www.youtube.com/watch?v=DIcNdsVFF0A
    Tümünü Göster
    ···
  5. 1505.
    +40
    insan öldürmek için, birilerini yaralamak için, büyük bir karşılık vermen gerekir, önce kendi vicadanınızı öldürmeniz gerekir oralarda, sonra hayal bile edemeyeceğiniz korkunuzu yenmeniz gerekir,

    bu korkuyu düşünceyle değil, yüzleşerek yenersiniz önce,

    arkasından aynı korkuyla defalarca karşılaşırsınız,

    bu korku, artık korku olmaktan çıkar, yerine en büyük isteğiniz en büyük arzunuz haline gelir,

    insani duygular köreltiliyor orada deniyor ya,

    çok üzgünüm ama beyler, o duyguları köreltmezseniz eğer ölürsünüz açık ve net.

    acemilik günlerinizin başında, (bunu hepiniz için söylemiyorum komando olan ve olacaklar için veya sınır karakollarında bulunacaklar için)

    herşey bir oyundan ibaret gibi gelir,

    geçen günlerde olayın ciddiyetine varırsınız,

    zıpkın gibi bir komando olduğunuzda herşeyin farkında olan bir askersinizdir artık, neyle karşılaşacağınızı oraların sizlerden neler alıp zütüreceğinin farkına varırsınız,

    görev yeriniz belli olduğunda ne olacağını net bir şekilde bilirsiniz,

    ardından görev yerinize gidersiniz,

    bütün bildiklerinizin aslından bir tak olmadığını görürsünüz, hiç bir yerde öğrenemeyeceğiniz, eğitimini alamayacağınız şeylerle karşı karşıya kalırsınız,

    ardından sağ kurtulup dönebilirseniz, sivil hayatta devamlı o anları arzularsınız delicesine.

    sivilde belinizde elinizde silah olmadan inanılmaz bir korku kaplar içinizi yolda yürürken, çoğu arkadaşımız bu hisse yenik düştüğü için en kısa ve kolay yoldan bir silah edinir kendine,

    yolda yürürken belinizde silah, her hangi bir sokaktan yokuş yukarı çıkarken kendinizi intikalde sanırsınız, hele karlı veya çamurluysa yol iyice moda girersiniz,

    kafanız orada değildir artık,

    rüyalarınıza şehit olmuş arkadaşlarınız girer,

    ben şehit oldum ben şehit oldum, siz nesiniz demeye başlarlar,

    bazen öfke kusarlar,

    bazen yardım isterler, yardım et, kurtar beni, yardıma gelin diye,

    şehit arkadaşınızın kabir yakınınızdaysa gidip başında bir dua etmeniz bir süreliğine sizi rahatlatır.

    şehitliklerden çıkmak istemezsiniz,

    çoğu insanın yanından geçerken bile tedirgin olup tırtığı şehitliklerin içi size gül bahçesi gibi gelir, oralarda rahat hissedersiniz kendinizi,

    sizden önce veya sizden yıllar sonra askerlik yapmış asteğmenler silah arkadaşınız gibi gelir, onbaşılar erler subaylar her türden asker kardeşiniz gibi görürsünüz,

    o askerlik hiç bitmez anlıyacağınız.

    gel teskere gel teskere diye sayarken o düşünceden hiç kurtulamazsınız. o çukurdan hiç çıkmamazsınız ölene kadar.

    gel teskere gel teskere şarkısı batı daki asker için çalar,

    http://www.youtube.com/watch?v=27oCg0mHkaU

    sizin şarkınız da ben ölürsem saçlarını yolma gayrı olur.

    http://www.youtube.com/watch?v=QImWktdbs64

    derler duymuşsunuzdur, oralar teskereye 90 gün kala nöbetten düşenlerin yeri değil, 9 saat kala şehit olanların yeridir diye.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 1506.
    +29
    bu anlattığım durumlarla karşı karşıya olan kişiler, kimler diye merak ediyorsunuzdur.

    aynaya bakın beyler, en yakın aynaya bakıp hayal edin, sizin yaşınızdaydım o zamanlar belkide bazılarınızdan daha ufak.

    ilerleyen zamanlarda şu anda aramızda bulunan birileri bunları yaşayacak.

    başına gelenlerden o bile haberdar değil,

    burada okudukları ona az da olsa bir yol gösterecekse eğer, bu mutluluğu trilyonlara değişmem.

    şu anda terör yok, müzakereler yapılıyor saldırı falan olmuyor falan diye sakın rehavete kapılmayın,

    önümüzde ki yaz ayında bu dediklerimi hatırlarsınız,

    zaten çatışma nedir, çatışma çok ufak bir bölümü,

    asıl sinir bozan çatışmayı basılmayı beklemek. yoksa çatışmaya girmek ne amk.

    çatışma çıksın diye yalvaracaksınız dua edeceksiniz, bu dediklerimi bir kenara yazın.

    neyse beyler, dönelim anlatacaklarıma,

    biz kış ayına girerken yavaş yavaş bölgeyi beyaz ölüm (kar) kaplıyordu,

    tugayda yeni görevlerimiz için hazırlık yaparken, kış tertiplenmesinden dolayı yeni kıyafetlerimiz yeni malzemelerimizi hazırlarken, cizde ilçe merkezinden ptt müdürlüğüne askerlik şubesine, çarşı içine, polis lojmanına ve dağ komando tugayına salıdırı haberi geldi,

    dağ komando tugayı genellikle piyade komandoların yani bu bizim birbirimize uyuz olduğumuz (sözde tabii=) ) bitlilerin yerine saldırı olmuş,

    e çocukların çoğu arazide olduğu için bizde bölgeye hareket etmemiz gerektiği söylendi,

    hemen hazırlandık tabi, 20 25 dakika içerisinde tam techizat hazırlanıp, o an hazırda ki kamyon ve araç ne varsa hareket ettik, şırnak merkeze de saldırı olabileceği haberi geldiği için, bir kısım personel şırnak merkeze indi,

    yaklaşık ilk etapta 3 4 tim sanıyorum o civarlarda, cizre bölgesine hareket ettik,

    savaş yüzbaşıda bizimle ilk grupla hareket etti, bahadırlar ilker falan şırnak merkezde kaldılar, onlarda daha sonra geldiler,

    biz yola çıktığımızda özellikle arabaların yakıldığı haberi geldi, ve polis noktalarına roket atıldığı haberi gelmişti.

    tabi yola çıkar çıkmaz cizre de neyle karşılaşılacağı değil, yola kurulmuş olası bir pusu veya mayın.

    tedirgindik dememe gerek yok heralde.

    o zamanlar arzum, öleceksem eğer, bu mayın veya pusu değil normal çatışmada şehit olmaktı.
    ···
  7. 1507.
    +34
    şırnak cizre arası yol, özellikle şırnak beytüşşebap yoluna göre biraz daha düz bir alan, gene ufak ufak geçitlerden geçiyorsun ama bu beytüşşebap veyahut güçlükonak mardin arası dargeçit yolu kadar değil.

    tek sıkıntı ki aslında büyük sıkıntı, şırnak ve cizre arasında ki en büyük sorun cudi dağı, cudi dağının sanırım kuzeye bakan eteklerinin yanından kıvrılarak gidiyorsun.

    işte sırasıyla kömürhavzası, tophaneydi sanırım ismi o mevkii, ikizce (ki cudinin dibi dıbına kodumun yeri), ikizcede bir de kumçatı yokuşu vardır s şeklinde ama en kavisli s benim diyen halt yemiş, dön allah dön, yürüsen amk 2 dk döne döne gitmekten yarım saat sürerdi,

    ardından biraz daha gelişmiş olan nasırhana gelirsiniz, burası daha ferahlatır adamı.

    tabi yolda giderken ilçenin merkezinden geçtiği için yol, arada taş atan pezevegler olabiliyordu,

    nasırhan dümdüz sayılacak bir yer, yanlız buranın sıkıntısı, şırnak mardin yolu üzerinde giderken mardin istikametine doğru, sol tarafınızda cudi olduğu yetmezmiş gibi, bu sefer sağ tarafınızda küpeli yani gabar dağları peydahlanır.

    ardından kasrik geçitine gelirisiniz,

    kasrik köyü vardır burada, cudi dağının bittiği ve başka bir tepenin başladığı nokta ki aynı zamanda güçlükonak ve mardin dargeçite de bu yol ayrımından dönerek gidersiniz,

    v şeklinde bir oluşumun en dibindedir bu köy ve iki sivri tepenin arasından geçerek gidersiniz.

    kasrikten cizre yoluna girdikten sonra belli bir mesafe gidersiniz ve sağ yanınızda güzelim dicle belirir, kurtuluş aşağı dere ve kurtuluş mahallesine gelip geçersiniz,

    sağ tarafınızda dicle, sol yanınızda cudi, zaten bu noktadaysanız cizreye geldiniz demektir.

    cizre köprüsünden geçerek, ilçe merkezine hızla gitmeye başladık, etrafdan silah seslerini duyuyorduk.
    ···
  8. 1508.
    +27
    biz gelene kadar zaten olan olmuştu, piyade komandolar bölgede olmadığı için bunlar meydanı boş bulmuşlar oraya buraya saldırmışlar ve kamu daireleri, polis lojmanları öğretmen evleri önünde ne kadar araba varsa yakmışlar, polis lojmanının önünde bulunan çocuk parkına el bombası atmışlar,

    ayrıca polis lojmanında nöbet tutan memuruda ağır yaralamış şerefsizler,

    ilçede bulunan özel harekat polisleri hemen cudi dağına doğru operasyona çıkmışlar, polis lojmanının önüne gelmiştik bizde, dikkatimi şu çekmişti, bütün pencerelere battaniyelerle çarşaflarla örtmüşlerdi öğretmen evide keza öle, sebebide cam patlarsa hem içeridekileri korusun hemde cam parçalarının etrafa mermi gibi yayılıp saplanmasını önlesin diye,

    sokaklarda ne kadar çöp konteynırı varsa devirip yıkmışlardı,

    öğretmen evini taramışlardı,

    batıdan her türlü tehlikeyi göze alıp gelmiş gencecik öğretmen kızların oradan alığ zırhlılara bindirip tugaya gönderilecekti, yüzlerini görmeliydiniz beyler, bembeyaz kesilmişlerdi, daha tecrübeli olanlar ise öğretmenleri telkin edip yürümelerini sağlıyorlardı.

    erkek öğretmenlerden biri, bizim yüzbaşıya dönüp allah razı olsun dediğini gördüm,

    ilçede ki polisler zaten fellik fellik bu muallakliği yapanları arıyorlardı, ilçeye komando geldiğinde bunlar etrafa dağılıp kaybolmuşlardı,

    özel harekatçı polisler de dağa operasyona gitmiş piyade komandoda arazide meydan bunlara kaldığını sanmışlardı, ama jandarma komandonun eli armut toplamıyor elbette,

    hatta savaş yüzbaşı, piyade komandonun mekanını kollamaya geldiniz sizden ötesi yok falan demişti pek bir gaza gelmiştik,

    biliyorsunuz piyade komando jandarma komando arasında tatlı bir rekabet var=)

    hele şunu anlatayım size olaya bakın,

    akşam hava karardıktan sonra saat 6 7 gibi,

    ortalık durulduktan sonra, ki 8 9 tim daha geldi bizden,

    bu muallaklere inat, ilçe merkezinde ki çarşıda tekmil ata ata ayakları yere vura vura göz dağı vermek amacıyla yürüyüş yaptık,

    jandarma komando marşıyla,

    şimdi siz bu dağ komandolarının marşını biliyorsunuz,

    bir kar yağar ince ince
    komandonun hali nice
    bir operasyon var bu gece
    vay paraşütçü komando
    vur vur dağcı komando..

    ee biz jandarma bin mi?

    bizim marşımız yok mu?

    var hemide kralı var=)

    şimdi bu marşı herkes söylüyoru gerçi ama aslen jandarma komandonun marşıdır,

    marşı şu şekilde beyler piyade komandoyada gönderme=)

    dağlara atarız pusu,
    yine haram oldu gece uykusu,
    komandoya bir yudum su,
    vermezmisin şırnak kızı (genelde bulunan bölgeye göre değişir, aslen izmir foça olduğu için izmir kızı derler)

    şırıl şırıl suyun akışı,
    belinede bağlamış al nakışı,
    komandonun bir bakışı,
    yetmezmi sana şırnak kızı,

    buraya dikkat en sevdiğim yer=)

    kiremitten baca olmaz,
    piyadeden koca olmaz,
    alacaksan jandarma al,
    küt küt vurur hiç yorulmaz,

    bakın burada videosu var,

    ama biraz değiştirilmiş, komando yerlerinde çoğunlukla jandarma deniliyor.

    http://www.youtube.com/watch?v=BUqSfCJo4nU

    işte bu şekilde beyler, muallaklere inat bağıra bağıra ayakları yere vura vura çarşıda gezdik, piyade dostlarada biraz ayıp oldu ama olacak o kadar=)
    Tümünü Göster
    ···
  9. 1509.
    +32
    biz o çarşıda bağıra bağıra yürürken, özellikle lojmanların camından gelen alkış sesleri hala kulaklarımda ptt şubesinden bravo diyim camdan bayrak sallayan kadınları hala gözümün önünde beyler.

    orada askerlikten daha zor birşey varsa, memur olmak, öğretmen olmak, polis olmak, normal hayatını sürdürmeye çalışan eş çocuk olmak,

    ekmek vermiyorlar yeri geldiğinde tehdit edildikleri için, konuşacak biri bulamıyorlar kendi arkadaşları dışında, polis eşi asker eşi veya öğretmenle konuştuklarında birileri tehdit ediyor, orada yerli halkla muhattap olmuyor diyorlar ya. o diyenlerin amk ben. ekmek vermiyor lan pide vermiyor bazı şerefsizler bu insanlara.
    ···
  10. 1510.
    +24
    -abi birşey sorucam hiç mahmut tuncer-cenderme dinliyomuydunuz

    o dönem yoktu o şarkı cenderme. yani varsada başka biri söylüyorsada ben hiç duymadım, o zaman bu şarkı yoktu.

    beyler burada bitiriyorum bu gecelik,

    zaten çok birşey kalmadı sona, yavaş yavaş toparlıyacağım. 4 5 gün daha sürer o da belki. pek bir şey kalmadı.
    ···
  11. 1511.
    +10
    -abi benim 2 tane sorum olacak benim gözler 1.5 derece miyop uzağı göremiyorum gözlükmü takmam lazım yoksa takmasamda olurmu. 2.sorum ise hangi silahı kullanacağın neye göre seçiliyor ondan azcık bahsedermisin şimdiden teşekkürler, takipteyiz.

    valla abicim, gözlerinde ki bu sorun askerlik yapmana bir engel değil, ha komando falan olurmuyum dersen sağlık heyetine yedirebilirsen orasını bilemem.

    asteğmensen eğer acemilikte (yani komandoysan) bir timde kullanılan tüm silahları kullandırtıyorlar öğren diye, onun haricinde normal piyade tüfeği g3. atış eğitimlerinde başarılıysan nişancı oluyordun benim dönemde, sanıyorum şimdi keskin nişancılar yanlızca uzmanlar oluyor. yani gördüğün eğitimle alakalı. normal piyade olursan kullanacağın silahlar belli, ama öyle bir bölgeye düşersin ki 15 ay boyunca eline silah almadan askerlik yaparsın, birde tam tersi bir yere düşersin açık büfe tarzı seç beyen al.(tabi baskın yerseniz)
    ···
  12. 1512.
    +7
    @7687 aynen kardeşim bende farkettim onu=) daha öncede oldu bu=)
    ···
  13. 1513.
    +25
    arkadaşlar, daha önce belirttiğim gibi, yavaş yavaş yazımın sonuna geliyorum, ancak saçma sapan nedenlerden ötürü yalancılıkla suçlanıyorum, yok bahadır neden bazı harfleri kullanmış onu nasıl kullanmış gibi,

    şu zamana kadar kendimi ispatlamak için birşey yapmadım. zaten mantıklı düşünen kişiler şunu anlayabilirler, eğer hakikaten bahadırı ben zütümden uydurup o konuşuyormuş gibi ben yazmış olsaydım, o yazılmaması gereken harfleri döner düzeltirdim. o kadar ingilizce klavye konusuna sonra ki entrylerde dikkat etmiş olan ben (sözde) geride kalan yazılarda neden değiştirmeyeyim. bu neden oldu peki soruyorlar, nerden bileyim amk. züt yazıyorum sözlüğe arka diye çıkıyor, sis yazıyorum siz diye değişiyor yazım. sözlüğün formatına göre bir çok kelime değişiyor.

    hikayenin sonlarına yaklaşırken bir kaç gün içerisinde o dönemden kalma resmi belgelerimi paylaşacağım. işte muayene belgem izin belgem asteğmenliğe uygundur yazılarım, askeri celb belgelerim falan. o dönemlere ait maç biletleri bunun gibi şeyler paylaşacağım. ofiste eski evraklarım içerisinde buldum. bunları bazı arkadaşlarımız inansın diye değil, yazım sonlanırken bu zamana kadar takip etmiş arkadaşlarımın hatrı için yapacağım bunu.

    şu anda işteyim beyler. 1 saat sonra bir yemeğe davetliyim. muhtemelen geç geleceğim. yazamayabilirim. zaten çok birşey kalmadı. hepinize iyi akşamlar.
    ···
  14. 1514.
    +30
    beyler, teşekkür ederim öncelikle, yazım son bulacak çok fazla bişey kalmadı. ama kısa kesiyorum anlamında değil elbette. anlatacağım hatırladığım çok birşey kalmadı. onlar anlatacağım ve bitecek herşey gibi. merak etmeyin kısa kesmiyorum. söz verdim 1 kişi dahi olsa anlatacağım. kimseye küs ve kırgın değilim. askerden sonra neler yaptığımıda anlatırım merak etmeyin. ayrıca sonrada muhabbet ederiz. içiniz rahat olsun.

    küsme kırılma veyahut kısa kesme yok. anlatacağım. sonra o dönem yaşadıklarım bitecek. ardından buradayım konuşuruz içiniz rahat olsun. bu akşam geliyorum ayrıca işten çıkayım geleceğim. yazacağım. akşam görüşmek üzere.

    ayrıca bir arkadaşımız msj attı, abi yatılı okulda okuyorum 4 gündür aralıksız okudum bir an önce bitirirmisin diye merak ediyorum yoksa okuyamayacağım diye yazmış.

    harbiden çok teşekkür ederim lan hepinize. inanın böyle bir ilgi alaka olacağını beklemiyordum. merak etmeyin yazacaklarım bitse bile her zaman burada olacağım. isteyen özeldende msj atabilir. biraz zaman alsada tek tek cevap veriyorum.

    neyse akşam görüşmek üzere.
    ···
  15. 1515.
    +13
    geldim beyler. dışarıdan bişeyler söyledim yiyip geliyorum.
    ···
  16. 1516.
    +9
    başlıyorum beyler.
    ···
  17. 1517.
    +49
    artık kış tamamen çökmüştü güney doğunun üzerine. sanki bir o ekgibmiş gibi dünyanın bütün karı üstümüze yağıyormuş gibiydi,

    herşeyin en dibini yaşarsınız oralarda demiştim ya. bu dediğimi ispatlarcasına ölümüne yağmış ve yağmaya devam ediyordu beyaz ölüm.

    herşeyin dibini yaşamak lafının ne demek olduğunu orada öğreniyor öğrenmesi gereken yaştan çok önce genç bedenler.

    mesleği askerlik olanlara lafım yok. ancak gün sayan bizler için (asteğmen, çavuş, er ve erbaşlar).

    boş kaldığınız anlarda, pencereden dışarı baktığınızda, bembeyaz bir arazi karşısında, düşünüyorsunuz.

    (başka bir tak yaptığınız yok gerçi)

    geçmişte kalan sizi, sanki hiç olmadığınız geçmişteki sizi ve hayatınızı,

    ileriyi düşünememeye başlıyorsunuz.

    hayatınız buradan ibaret gibi işleniyor kafanıza.

    sonra cebinizde ki cüzadanınızı çıkarıyorsunuz, içinde geçmişte ki, önce ki hayatınızdan kalma bir kaç kağıt parçası arıyorsunuz,

    elinizi atıyorsunuz, sevdiğiniz kızla gittiğiniz bir lokantanın yemek fişi çıkıyor, ya da gitmiş olduğunuz bir sinema bileti,

    onu okşuyormuş gibi okşuyorsunuz tek bir parmağınızla bileti, o anı hatırlıyorsunuz yavaş yavaş,

    el tırnaklarınıza bakmadan, gözünüzü tırnaklarınızıdan kaçırıyorsunuz, kapkara ve tırnaklarınızı kesmenize rağmen bütün halde pislik içinde,

    o görüntüden gözlerinizi kaçırarak bilete bakakalıyorsunuz.

    arkasından bir otobüs bileti buluyorsunuz, o dönemlere otobüs biletlerini bileneler bilir, ufacık züt kadar bir saman kağıdı. otobüse atmadan önce yırtılmaması mümkün olmayan bir kağıt.

    nereden aldığınızı nereye gitmek için aldığınızı hatırlamaya çalışırsınız. arkasından annenizin babanızın kardeşinizin liseden üniversiteden arkadaşlarınızın olduğu vegibalık resimler bölmesine sıra gelir, tek tek uzun uzun bakarsınız onlara. en önem verdiğinizi en sonra saklarsınız. 1500 defa en önemli olan resme bakmanıza rağmen ona sıra gelene kadar heyecanlanırsınız her seferinde.

    en sonunda yağmurun vegibalığına gelirim, uzun uzuun bakardım, kafamda bin bir soru gelir, onları sorar kendim cevaplardım.

    orada onun için kendi canımı sakınıyordum, bin bir kere aramama rağmen ulaşmam mümkün olmamıştı.

    belki ölmüştür benden saklıyorlar diye düşünüyordum ara sıra. bende burada ölsem ne olur ki diye düşünürdüm,

    nasıl olsa ben şehit olursam cennete gideceğim, oda cennete gider, olurda cennete gelmezse, cehenneme sınır ötesi operasyon yapıp alırdık onu yavuz abiyle ve diğer arkadaşlarla, yapmadığımız şey mi?

    ama ölmemişte olabilir, anneme soruyordum birşeyi yok oğlum merak etme sen diyordu. çok iyi sağlığı diyordu.

    http://www.youtube.com/watch?v=kJU0VG6S_zM (bu kısmı bu şarkıyla devam edelim)

    hastane numarasınıda almıştım, ama bir kaç kez arama şansı bulduğumda düşmemişti bir türlü,

    resmine bakarken bir kez daha denedim şansımız,

    çalmaya başlamıştı,

    en ufak bir heyecan yoktu, kalbim bırakın hızlı atmayı, çoktan ölmüşte atmıyormuş gibiydi,

    açıldı telefon,

    bir hemşirenin sesi,

    haydarpaşa numune hastanesi?

    ben şırnaktan arıyorum asteğmen barış .. (asker olduğunu subay olduğumu söylersem belki hemen ilgilenirler diye düşündüm, aksi halde vatandaşı gibine taktıkları yoktu o zamanlar, şimdi varmış ama yersen tabii)

    buyrun ne istiyorsunuz dedi biraz sesi gidip gidip geliyordu, zaten kar yağıyor tipi halinde hat koptu kopacak,

    dedim yağmur ... sizin hastanenizde kanser tedavisi görüyor oda numarası şu şu, ben nişanlısıyım şırnakta askerim hemen bağlarmısınız lüften hat kopabilir(bağlasınlar yakını olduğumu anlasınlar diye dedim, ama içten söyledim henüz nişanlamamıza fırsat olmamasına rağmen)

    şırnak ta asker olduğumu telefonda söylemem ne kadar doğruydu bilmiyorum, ama işe yarar diye düşündüm,

    biraz bekleticem sizi beyfendi dedi,

    allah rızası için bekletme beni hemşire hanım, vaktim yok bağla yalvarırım,

    tamam beklemede kalın dedi,

    sonra o gibtiğimin bekleme müziği,

    1 2 dakika falan geçti, kapatacaktım artık sinirlenmiştim ki o esnada ses geldi avizenin öbür tarafından,

    -alooooo (o kadar içten bir aloo sesiydi ki belli ki kimin aradığını söylemişler,

    4 5 saniye duraksadım, deli gibi aşık olduğum kızın sesini tanıyamadım, yaşananlardan dolayı bellek geçmişte ki hayatı siliyor kafanızdan demiştim ya, bunun dememde ki en büyük sebep buydu,

    tanımamıştım yağmurun sesini, başka birisi sandım, annesi sandım, hemşire sandım, tereddütte kaldım, acaba yağmur mu diye?

    -alo (diyebildin sadece)

    -barış, sen misin?

    şaşkın ve sanki hafızanı kaybetmiş gibi sesiyle yavaş yavaş geçmişte ki hayatım canlanıyordu, ama öyle kolay değil elbette kıvrana kıvrana yavaş yavaş,

    dolayısıyla barış sen misin? sorusuna sadece,

    -evet,

    diyebildim,

    hala sesini anlamaya tanımlamaya çalışıyordum beyler, deli gibi sevdiğim insanın sesini tanıyamamak nasıl bişeydir? anlatmam kelimeler için yetersiz kalır.

    sonra sessizlik oldu, koptu hat sandım, ama o can alıcı lafıyla kendime geldim?

    -aloooo asteğmen öldün mü ses versene yağmur beeen alooo (ardından gelen gülücükler)

    kendime geldim bu laflarından sonra bende gülmeye başladım beyler gözlerim dolarak,

    -yağmur sen misin?

    -heralde benim yoksa yanlışlıkla mı aradın beni, başka birisini mi arıyacaktın eşek

    kendime geliyordum, o askerden önce ki eski halime,

    bende gülerek ve gözlerimden yaşlar akarak konuşuyordum beyler, vay amk o anı yaşıyor gibiyim.

    - yok bee seni aradım sesin kegib kegib geldi alamadım da sesini,

    -hee ona göre yani bilelimde, seni çok özledim ben ya ne zaman geliceksin artık,

    karşımda kini teselli edemiyordum artık, net ve kısa cevaplar verebiliyordum artık,

    -var biraz daha ya, ama merak etme gelicem, sen nasısın asıl onu söyle bana,

    aşkım sevgilim bitanem lafları etmek geride kalmıştı farkındaysanız, diyemiyordum öyle şeyler, çok uzaktı benim için o yaşam tarzı,

    - iyiyim ben aşkım, merak etme, hastanede kalıyorum ama iyiye gidiyor herşey (saçlarını kesmişler dökülüyormuş kesilmesini istemiş, bana söylemiyor tabii)

    asıl sen nasısın aşkım durumun nası, bir şeyin var mı?

    - yooo çok iyiyim bende, birşey olduğu yok, çok soğuk dışarı bile çıkmıyorum sıkıldım oturmaktan,

    - yalancı, doğru söyle, yalan söyleme bana.

    - yok ya ne yalanı niye yalan söyliyim?

    - yalancısın işte, hep yalan söylüyosun bana, gideceğin yeri bile yalan söyledin,

    tek diyebildiğim şey şuydu, biraz sessiz bir şekilde,

    - söylemedim..

    - barışşş söyledin, sen niye sessiz konuşuyosun, yanında birilerimi var?

    - yoo kimse yook.

    - seni seviyorum de o zaman (bu kızlar ölüm döşeğinde bile adamı cileden çıkartır beyler=) )

    - ya şimdi ne alakası var?

    - sen beni sevmiyorsun, al işte öliyim de kurtılıyım,

    bu lafına çok sinirlenmiştim beyler, kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu, çok kızmıştım,

    - salak salak konuşma yağmur, sinir etme beni, bak valla öle deme,

    - hemen suyun üstüne çıkma asteğmen, ben emir verdiğin askerlere benzemem yolarım seni koparırım o dilini,

    - ama sende öle şeyler deme,

    - dicem, sen demezsen dicem, öliyim öliyim öliyim öliyim öliyim,

    - tamam tamam seni seviyorum,

    - ne? anlamadım? ne dedin?

    - seni seviyorum..

    - duyamıyorum? sesli söyle.

    - yağmur !!!

    - ölüyoruuuuuuuuuuuum öldüüüüüüüüüümm.

    - ya tamam be söylüyorum, ( o kadar içten söyledim ki anlatamam size) seni seviyorum yağmur.

    - bende seni seviyorum aşkım, yani asteğmenim..

    (karşılıklı gülücükler) benim gözler yaşlar içinde ama,

    biraz daha konuştuk, durumu iyiye gidiyormuş öyle dedi, asıl yalancı o beyler asıl başından beri bana yalan söyleyen o,

    konuşmamızın sonunda çok açık ve sert konuştuk, ona şu soruyum sordum,

    - sen şimdi ölecekmisin yağmur?

    cevabı daha fena,

    - sen?

    - ben ölmeyecem,

    - söz mü asteğmen efendi?

    - söz valla.

    - o zaman bende ölmem, hem ben ölürsem başkasını bulucaksın dimi asteğmen efendi kırarım kafanı, ölmiyecem merak etme. sen ölmeden ben ölmem.

    - söz mü? (dedim bende)

    - söz aşkım söz, sen gelince beni buradan çıkartıcaksın, senin gelip beni almanı bekliyorum,

    - dedim dayan söz gelip çıkarıcam seni.

    yetişemedim, çıkaramadım onu, ömür yetmedi, yenik düştü.. yenik düştük.. ömrümüz yetmedi... bu onunla son konuşmamız oldu,

    http://www.youtube.com/watch?v=ZfWinAbYFn8
    Tümünü Göster
    ···
  18. 1518.
    +31 -1
    http://www.youtube.com/watch?v=21zzxxLHaxQ

    günler geçiyordu, bir tak olduğu yoktu, kar öyle bir çökmüş ki bölgenin üzerine, öyle bir tipi vardı ki dışarıda, canlı hiç bir şey iki adım atamazdı.

    biz hariç tabii ki. yollar açıyor, erzak sıkıntısı çeken köylere erzak yetiştirmeye çalışıyorduk, köy ayırt etmeden.

    sıcak havalarda, terörist ile uğraşıyor, bu tip havalarda doğayla. doğa ana çetin, terörist kim ki onun yanında?

    o istemedi mi aş bakalım dağları aşabiliyormusun, geç bakalım geçitlerden geçebiliyormusun.

    geçmek zorundaydık ancak.

    orada yanlızsınızdır. siz ve halk. halkın yanında olduğunu söyleyen şerefsizler havalardan ötürü yoktu ortalıkta. bize küfür eden taş atan çocukların evlerine erzak zütürüyorduk, ısınmak için malzeme hatta soba bile. sobalarını bile kurduğumuzu bilirim. tabi sobaları olmayan ya da sızıntı yapan sobaları olan evlere.

    yollarını açıyorduk. ama nafile, biz açıyorduk doğa ana bir gün içerisinde gene kapatıyordu.

    biz halk ve doğa başbaşaydık. başka da bir tak yoktu.

    bir gün kötü bir haber geldi. hakkaride çığ düşmüştü köye erzak zütüren timlerin üzerine. ölümler bitmiyordu ki. asker için ölüm çok çeşitlidir orada derlerdi. hakikaten doğruydu.

    çığ düşmüş timin yardımına gitmişti helikopterlerle askerler.

    9 askerimizi alıp zütürmüştü kör olasıca kar.

    şehitlerimizi o tipide 13 saatte varan bir çalışma sonucu çıkarabilmişlerdi. ardından 9 şehidimizi taşımak üzere helikopter geldi ve bizim oraya cizre ye zütürdü. tekrar dönmek zorundaydı, bölgede çalışan timleri almak için helikopter.

    döndü o hava şartlarına rağmen. dönerken askere yardıma gelen köylüye erzaklar getirdi. o helikopter pilotu orada ki askeri aldı geri zütürmek için o şartlarda havalandı. vertigoya yakalanan helikopter bir daha düştü.

    7 şehit.

    doğa ana bizden o gün 16 şehit aldı. kimden soracaksınız hesabını?

    kime isyan edeceksiniz?

    cizreye getiriyordu o askerleride. şırnak ta düştü cudi nin hakkariye bakan sırtlarına.

    şerefsizler gelip helikopterde ki şehitlerimizi alıp zütürebilirdi. yaralılarımız vardı. onlara acil yardım gerekiyordu.

    hemen hazırlandık, helikopterimizin düştüğü yeri tespit ettik, ardından harekete geçtik. bir helikopterin uçması imkansızdı o hava şartlarında.

    yürüyerek bölgeye gitmek zorundaydık. en ufak mırın kırın eden yoktu. şehitlerimizi almaya gidecektik, yaralı arkadaşlarımızı alacaktık. timimden kimse mırın kırın etmedi. eden olursa orada azını yüzünü giberdim orada zaten. kimsenin de aklından geçmediğine eminim. hepsi anadolu çocuğu, şehit nedir hepimizden daha iyi biliyorlar.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 1519.
    +32
    şehidimiz var

    şehidimizi almaya gidiyoruz

    dedin mi, iş biter. tek bir itiraz duymazsınız. değil -20 -200 dahi olsa, öleceklerinden emin dahi olsalar. çıkarlar yola.

    çıktık bizde,

    yolun belli bir kısmını araçlarla aldık, 3 tim, 40 50 kişi kadardık.

    ardından indik araçlardan. tırmanmaya başladık, akşam üstü 5 i geçiyor saat. kim bilir kaç saat sürecek yürüyüş. zaten normal hava koşullarında 6 7 saat süren yol o hava koşullarında 20 saate kadar çıkabilir. bize 3 günlük kumanya vermelerinden anladık zaten.

    http://www.youtube.com/watch?v=wQ2AMM0PxkA

    gözlerimiz hariç her yerimizi sardık. her yerde kar var. baktığınız her yer bembeyaz. yön duygunuzu kaybedip yuvarlanmanız an meselesi.

    bol bol silahlarımıza ayaklarımıza, bakmalarını söyledim time, farklı bir renk bir nebzede olsa yön duygumuzu geri getirebilirdi.

    yürdükçe yürüdük, etrafımızda karların aralarından çıkmış kayaların sivri uçlarından başka bir şey yoktu. bütün dağ karla kaplanmış.

    karlı dağ geçit vermiyordu. ama şehidlerimize ulaşmamızı kimse engelleyemez beyler. o motivasyonu size anlatamam.

    bu bir operasyon değil, bir arama tarama faaliyeti değil, bir kurtarma operasyonuda değil, şehitlerimizi almaya gidiyoruz. daha öte birşey var mı? orada bırakacak değiliz. bırakacağımıza öldürün bizi daha iyi.

    başka bir bölgeden de piyade komandolar tırmanıyordu bölgeye doğru.

    üstümüze inanılmaz bir tipi yağıyordu.

    olur ya dağa çıkarken bir kayanın üstüne tırmanmak zorunda kalırız diye, iplerimiz vardı.

    emir verdim ipleri belimize bağlayın diye.

    bu tipiden dolayı göz gözü görmüyordu. hava kararacaktı. daha kötü olacaktı görüş açısı

    belimize bağlayarak birbirimizi bağladık askerlerimle. ve bütün bir kol şeklinde.

    olur ya kayboluruz. görüş açımızı yitiririz. biri bir yerden yuvarlanıp düşer. bunları engellemek için.

    manevra kabiliyetimiz sıfır.

    biri çıksa bizi bixiyle tarasa. hiç bir şansımız yok.

    gerçi onu yapabilecek kimsede yok o havada.

    hava karardı. iyice karanlık başladı. allahtan kamufulajlarımız kış kamufulajı. üşümüyor değiliz üşüyoruz ama. donmamızı engelliyor.

    karda yürürken 2 kat daha fazla yoruluyorsunuz. nefes alıp vermeniz zorlaşıyor.

    akşam 10 a kadar yürüdük.

    mecburen dinlenmemiz gerekti.

    her yer bembeyaz birşey görmek mümkün değil.

    belki bir adım önünüz uçurum.

    iple bağlanmış vaziyette gidiyoruz.

    dinlenicez ama uyumıyacaz yanlış anlamayın.

    uyku tulumuna girip matı açıp uyuduğunuz anda. uyanıp tulumdan çıkar çıkmaz ölürsünüz. mat sizi ısıtır ama o denli hava değişikliği kan pompalamasında sıkıntı yaratır ve kalbiniz durur.

    öbür türlü de uykuya izin yok. donarsınız.

    o karanlıkta biraz olsun ısınmak için sigara yaktırdım askere. tabi izin alarak komutanımdan.

    sigara içmeyen asker 1 ya da 2 tane zaten. onlarda o gece mecburen başladı.

    azda olsa ısınalım diye.

    su içeceksiniz su donmuş.

    her timde bir asker termos taşıyor.

    sıcak çay ve su var içinde.

    çay içiyoruz.

    kaynamış çay amk. elimiz dahi hissetmiyor sıcağı. o kaynar çayı fondip yapsanız yanmazsınız. zaten 2. yudumda soğuyor gibtiğimin şeyi.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 1520.
    +11
    @atgibenkovboyugibenadam

    ben soru cevap yapmıyorum arkadaşlar konuşuyor kendi aralarında.
    ···