• 1 / 1 / 7 entry
  • 7 başlık
  • 4 trend
  • 267.50 incipuan

ben ofsayt osman "ben osman, ofsayt osman.."

  • +33 -4
    adı selma hala da aşığım
    az hastir çekmedi bana zilli.
    bazı bazı acıtmayı düşündüm yapamadım.
    hep o beni yaraladı.
    adı kadar vardı hani.
    belki on defayı bulmuştur yılmadım.
    hepsinde de bir umut daha da bağlandım.
    alay geçerdi benimle ama benim onunla geçtiğim kadar değildi.
    kaç kez başlıycam başladım dediğim gönül davasını yıktı; leyla'sı, feride'si..
    sevmedim de sevemedim yani başkasını. kıskançtı.
    benim kadar değil.
    ona asıntı olanı eşine dostuna rezil ettiğim de oldu.
    derin derin konuşurdu, sanki ben onun o benimmiş gibi.
    ama önemsemezdi de bazıları. bozum havası da çalmadım ya bir keresinde arkadaşlarının yanında söylecek kadar da cesaret vardı bende be.
    onu da yaptım.
    arkadaşları sanki nemalanıcam sandılar.
    dalga geçer gibi oldular. başlarından aşağı su döktüm: sinirlendim.
    dışarı çıkardım defalarca.
    hepsi de kısa kısa acele acele, hepsinin sonunda da kavga ile evlere dağıldık.
    mahvetti. kendime zararım sigaradan az iki tekden fazla olmadı.
    ilk kez bitirim ali'nin tablasından aldım da denedim delikanlıyken.
    meltem eserken, dumanı yüzüme doğru, belki de denizi ben hayal ettim. hala da aşığım selma'ya.
    adı gibi güzeldi.
    tarife gerek yok.
    sıradan bir kız işte bana güzelliği başka ki sormayın.
    bir kere bile elini tutmadım.
    bir kere bile çiçek almadım.
    hediye almadım yalan söyledim aldım diye.
    çok da sevinmişti halbuki ama yine de almadım.
    saf saf oğlan isimlerini söylemeye başladı şu böyle bu böyle diye. keserdim sesini gururum bir kabuktu sanki yolar alırdı.
    dedim ya ne kabul etti ne de gitmeme izin verdi, esir etti.
    bir gün çok kötü bir şey oldu; yine hastiri yediğimin sonrası.
    bir yarım sene sonrası, bir laftır ki sardı; sardı da sonu neresi tahmin de ettim hani.
    bir oğlan ismi söyledi yine adı falanca diye.
    bırak be alay etmeyi dedim. evet dedi alay ediyormuş güya. sonradan çıkar kokusu dedim.
    hele bir zaman geçsin; onda da yanıldım.
    duydum uzun zaman süreceğini anladım da artık..
    selma'ya soramadım.
    biraz zaman geçti aradan, yine o sigaraya başladığım zaman gibi hafif meltem ama bu kez denize karşı..
    duyan biri geldi yanıma; nişanlanmış abicim düğünleri ay sonuymuş..
    ···
  • +93 -5
    şu piyango hele bir çıksın
    ulan dedim be şu toto bize çıkar da inceden bir ziyafet çekeriz iyi mi.
    bizim yırtık selim'e çektirdim piyangoyu kahvede,
    geçen amorti denk geldi bakkal necmi'ye.
    kırk yılın başı hani aç gözlülük değil de şans be işte haliç'e güneş doğmuş gibi parlar bizimki de
    rakamlar makamlar tam nizami yani..
    arada göz kırpıyor gibi geliyor teker teker yeminlen.
    bir çıksın şu para boyacı veliye bir aynalı sandık, herifin yağmur yiye yiye çürümüş takozu, sevinir gariban.
    niyetçi hasan'a da bir gözlük benden herifin gözleri görmüyor be on senedir aynı dede yadigarı gözlük gözünde,
    laf arasında kaçırdı ağzından, fermuarı çekemedi ama canı sağolsun kardeşimin.
    bizim çiçekci, melek gibi ablam bir kanatları ekgib ona da en hakikisinden ipekten giysilerle pabuçla donattık mı façasını mis.
    sonra da akşam topla ahaliyi sıfır bir taksi tabi önce; çek oğlum arabayı gazinoya gönlümüzce sabaha kadar eğlence, karınlar tok.
    ulan hayali bile kalbimi zıplattı içerde ökseye yakalanmış kuş gibi çabalıyor.
    karnım da inceden yoklarsa da yoklasın şimdilik cepte de beş kuruş yok iyi mi canı sağolsun.
    ···
  • +30 -4
    sadri alışık üstadsız 20 yıl
    20 yıl önce bugün terk etti bu diyarı. geride unutulmaz anılar bıraktı hayatına dair. şarkılar, şiirler, filmler..
    saygı ve rahmetle anıyorum, mekanın cennet olsun; değerli üstad.
    ···
  • +90 -5
    dansöz melahat
    bizim mahallede bir bekir vardı, sivri bekir..
    hayatı pazar tezgahlarında çorapcılıkla geçer.
    evi benim sokağın aşağısı.
    bu kara melahatın uzaktan da akrabası.
    melahat; cazgır melahat, dansöz melahat.
    bakmayın cazgırlığına beni de öz oğlu gibi sever..
    sabah gürültüyle uyandırmasa hani.
    eskiden taşlıkta çalışıyormuş assolist de çıkmış.
    bir kaç sene sonra ne olduysa def etmişler.
    bu da geçimini dansözlükte bulmuş.
    evin kirasına aybaşında damlasını geçtim;
    bir de kızı var ki sorma gitsin.
    gelecek yıl bitirecek üniversiteyi avukat olacak dedi annesi..
    tabi gördüğümüz de yok haftada bir iki gün ayaküstü muhabbet hoş sohbet dışında.
    gel zaman git zaman abiler
    bizim kalp bir dalgaya geldi ki sormayın.
    parladı bir an tutuldu sandım allah çarpsın..
    akşam yine bizim bekir hatırlattı;
    çete ahmetin yerinde anzarot masasında..
    keder üflerken radyoda klarnetçi şükrü;
    güzel olmuş ruhlarımıza..
    okumuş dedi, adam olacak dedi;
    parası olacak dedi..
    ayıp kaçmasın çarpmadı yüzüme;
    cahilliğimi, haybeciliğimi.
    bir askerliği bitirdim şu hayatta bir de en son orta biri.
    avantamızı kazanmak için ne işportacılığı kaldı ne de hamallığı.
    para yok pul yok nasıl olur dedik.
    bir gün içimin acısı zehir karıştırınca ağzıma;
    ben dedim ben...
    sevdalandım sana yani vurulduğumu söyleyiverdim zelihaya,
    güldü sandım değil, gördü sandım değil.
    kaskatıydı yüzü hiç, hiç bir şey dökülmedi dudaklarının arasından..
    kapıda bir araba belirdi az biraz sonra
    son model afilisinden,
    kornaya bastı..
    bizim kelamlar fasarya anlıycağın;
    bir hanım evladı açtı ön kapısını,
    zeliha bindi gitti abiler..
    ···
  • +64 -6
    baba yadigarı bu sandal bana
    koca dünyada çok şeyi yoktu,
    bir kendisi bir de balıkçı teknesi
    akşama kadar tam gün mesai
    deniz kıyıları masmavi derya.
    ara sıra yanına uğrardım
    şakasına takılırdım
    ne laf ne kırma kadirşinas bizimkisi
    iki cümle söyler kerpetenle
    teki baba yadigarı bu sandal bana
    nasıl vazgeçerim.
    diğeri de vazgeçersem alamanya'ya işçi gitmeye.
    ceplerimiz delik mahalle desen perişan,
    yoktu bize gidecek başka meşgale hayatta.
    öyle de dürüsttü ki yani;
    rastgelse bile diğer günden fazla koparmazdı kuzusunu deryadan
    ben gitmesem bazıları kahvede bulurdu beni,
    oyunmuş kağıtmış sevmezdi bilmezdi de,
    tek bildiği tavla onda da zar tutmasını bir türlü beceremedi.
    ben mi ne istersen var.
    kahve çıkışı meyhane adet olmuştu;
    gece yarılarına kadar ziftlenirdik.
    dünyada derdi olan sanki yoktu başka.
    bir ara döküldü gözlerindeki buğu meyhaneci velinin şarap çanağına;
    karı iki seneye terketmiş.
    sonraları duymuş kayınbaba yağlı bir kapı bulmuş
    bizim eski yenge müsvettesine.
    çocuk mocuk olmamış allahtan.
    biraz olsun sevmişler de birbirlerini
    ya da öyle zannetmiş bizimkisi;
    yok sandalıydı yok kulübesiydi
    meğersem sevmemiş balık kokan ellerini.
    sonrasında bir daha evlenmemiş.
    kışıydı baharıydı bir bela geldi sonraları başıma
    hani böyle araba kazası işte
    geçerken karşıdan karşıya
    duramamış ışık da taksiciye yanmış
    zabıt tutan polis de başka bir şey sormamış
    ameliyata almışlar beni
    narkozu masası dümeni tam techizat
    hayatım ilk defa tam techizat
    bir iki hafta kendime gelememişim
    yok doktoruydu hemşiresiydi
    tek söyledikleri ölümden döndüğüm.
    hastaneden çıktım bir kuruş da ödemedim iyi mi!
    gözüm bizimkini aradı,
    mahalledekilere soruyorum bilen yok
    en son manav şevket söyledi
    o gitti buralardan.
    alamanya davasına gitmiş
    neyi var neyi yok toplamış gitmiş.
    sahile vardım onun malikaneye
    ini bırak cini bile terkedip gitmiş
    anladım ki baba yadigarı yaptırmış bana tam techizat ameliyatı sonradan düştü bizim jeton.
    sonraları soruşturunca öğrendim mapus ddıbına düştüğünü;
    ben çıkmadan hastaneden.
    kardeşime sarılamadım da
    bıçak açmayan ağzı zorla döktü kelimeleri
    meğerse işin aslı sandal 4 bine, bizim ameliyat da 10 bine mal olmuş.
    ···
  • +132 -16
    bir kız vardı mahallede
    derlerdi de inanmazdım.
    hastaymış; hem de devası yokmuş bu tarafta..
    yani ince hastalık ulan işte.
    gözleri yeşilceydi firdevs'in
    siyah saçlarında can izi yok.
    elleri kurumuş gencecikti be.
    güzeller güzeliydi,
    uzuncaydı da ama bu sefer iki büklüm yürüyordu zayıflıktan.
    bakkala ekmeğe diye çıkmış,
    yanına da biraz patates aldı,
    desene ziyafet var kahvaltıda dedim.
    peynir sordu istemedi
    taze değilmiymiş neymiş boğar olmuş nefesini her koku,
    soluk soluğa..
    sen ne yaparsın dedi bana bilmezmiş gibi..
    he ben ben şey dedim.
    siyah bir şavroletim var hani yani böyle benim değil ama.
    geveledim durdum.
    taksiye çıkıyorum dedim.
    iyi dedi kolay gelsin.
    deftere yazdı bizim kadir.
    yahu yokluk değildi bizimki düpedüz çile.
    yine taksiye çıktım son yudum çekip çaydan.
    akşam eve geldim.
    haberini aldım hastaneye yatmış.
    yanına da almıyorlarmış gittim.
    üç gün geçmedi ümit beklerken;
    selası okundu öğle vakti.
    sonraları anası geldi
    ben zeytinle peyniri meze ederken kaderime..
    elinde bir mektup.
    yırtıp okuyunca;
    "ne kadar da çok sevmiştim seni.. firdevs"
    ···
  • +110 -6
    ben sokak maçlarında
    oynarlarken son dakikada kaleden çıkıp "bırakın atsın lan, kaleyi boş bırakın!" tezahuratları eşliğinde gol atan topcuydum.

    babamın yanında "kuş uçuyor mu!" diye soran amcaların taklu gülüşlerine maruz kalan adamdım.

    dansa davet diye oyunda hiç bir kızın favorisi olmayan elamandım.

    dolmuşa binip 2 kişilik koltuğa 3. olarak sığan adamdım.

    kantinde sıra olmayınca en arkaya düşen ve boy kısa diye yukarıdan da parayı uzatamayan mavi önlüklü talebeydim.

    on bir elli oyunlarında ilk yakalanan koşucuydum.

    sınıfta boy sırasına göre oturup sevdiğim kızı boy kısalığından kaybetmiş adamdım.

    kısacası...
    ben efsaneyim..
    ben ofsayt osmanım.
    ···