1. 476.
    +3
    @1 bak arkadaşım, öncelikle belirteyim, sapına kadar inciciyim.

    • ** Özet ***
    lan bilginin amaçlılığı ve salt kavram olarak bile yetkinliği şaibeli ve görecelidir ki, sen burada oturmuş cehaleti tartışıyorsun amın feryadı, dıbınakoduğum kangurusunun gibtiği keseli sıçana domalmış zütü delik salyangoz seni... (buradan en alttaki satıra zıplamak isteyenler çekinmesin beyler, aralar çok sıkıcı.)

    • ** özet ***

    şimdi sana cevabımı veriyorum:

    ben de "bilme" ile iştigal etmeye çalışan bir kimseyim, okumuşluğu falan da çok el üstünde tutarım, cehalet denen şeyi sevmem. zira okumak denen şey sayesinde rönesas denen şey gerçekleşti, ondan evvel de rönesans'a ilham olan klasist dönemin düşünürleri, tarihçileri, edebiyatçı ve estetisyenleri vardı.
    öte yandan ister pgibanalize sardır, istersen kartezyen metodla düşün, ya da çok komplike bir diyalektik üzerinden hareket et, görecein tek şey dışarıdaki (çoğu zaman aslında tek bir şey olan) gerçekliğe dair bir takım parçalanmış, bulutlu algı silsileleridir. ve nihai olarak sen tüm realiteyi aslında kendi özünde deneyimlersin. bunun budist ya da tantrik zırvalıklarla alakası yok, ben zaten huzur ve içsel bir aydınlanmaya da inanmam, insan yırtıcıdır ama orası ayrı konu.
    her neyse, sonuçta tüm bu "büyük öteki" kapsdıbına sokup sokup çıkaracağımız ve nesneleştirirken bir noktada da ilkelliğmizin bizi sevkettiği ululamalarımızın arasından sıyrılıp gelen herhangi bir nesne ile, senin o çok değer verdiğin "bilgi dağarcığı" denen şeyin aslına çıktığı ve varacağı yer aynıdır. nihai noktada, bütün algılar çökerken, bir cahil ve bir entellektüel, aynı varoluş sanrısının dibinde yaşarlar, ikisi de basit ya da zor olsa da elindeki metnin yönlendiriciliği olmadan, bırak gerçeğini, yalancı bir "ara töze" bile varamazlar. ki o nokta hakkında şimdi biraz salakça gelse de, xenon çok güzel bir yorumda bulunmuştur ve ulaşılabilinir ulaşılmazlığı -yani matematikteki limiti- ortaya atmıştır. bu da zaten algı ilüzyonunu ve varoluş sanrısını açıklamaya yeten gayet güzel bir örnek. tabi bunun bile relatif olma durumu var, belki de sen varolduğundan eminsindir. ben olamıyorum bazen...

    bunları bir kenara bırakıp etik düşünsek, olaya marxist yaklaşsak (-ki marksizmin "etik"le anlamdaşlaştırılması da bugün populist kapitalizm karşıtlığından başka birşey değildir, çünkü hem marksizm'in kendi etiği vardır zaten, hem de marksizm'in tükenişini ve neo marksizm'in doğuşunu da görmüşüzdür hali hazırda. ve üstelik, bu akımı kurgulayanlar da "modernite daha bitmedi" demektedirler, oysa senin bile yakındığın şu meşhur "bilgi" ile olan esrik ve çarpık münasebetimiz, postmodernist bir çağın alametidir ancak.) bile o zaman da çok fazla uzaklaşamayacağız çünkü bilgi dediğin şey sınıf bilincine hizmet edn bir bilgi değilse, olsa olsa lümpen burjuvazinin bir oyuncağı ya da karşıt devrim nesnesi olarak addedilecek, iktisadi eşitlik skalasından taşan bilgi yalandır (ya da söz konusu değildir) deyip geçeceğiz.

    ama en nihayetinde, 3 günlük dünyanın sana sunacağı şey sabitleşmiş bir hazlar ve ızdıraplar yelpazesidir. bunu cahilce ya da dolu yaşaman hiçbirşeyi değiştirmez. mevcut narrative'i istediğin kadar yapısökümden geçir, "kakam var"a varırsın.

    o yüzden sus yoksa senin ağzını giberim, sen buradaki panpalarıma laf edemezsin tamam mı anası gibişmiş zütveren.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster