/i/Tespit

  1. 1.
    +1
    var böyle bir şey. zaten önceden de çokça gözlemlenmiş, hakkında detaylıca yazılmış ve ara ara tekrar kıvılcımlanmak üzere kapanmış bir konu fakat ben 2 ay önce bir şubat perşembesinde saat 16.08 sularında misafir odasına, yani salona girerek bu yalnızlıkla karışmış sivas soğuğunu yeniden hissettim. öyle ki bu tespiti yeniden alevlendirmek istedim. salonun soğukluğu beni şaşırtmıyor fakat çok düşündürüyor dostlar. aslında hiç önemli olmayan bir iş için yaklaşık 2 dakikalığına salona girip çıkarak bile üşüdüm hatta eminim ki birkaç dakika daha sürseydi işim, zaten yeni çıktığım hastalığa tekrar dönerdim istemeye istemeye. çocuk odası ılık, oturma odası ılık, mutfak desen yine öyle ama gel gör ki bu misafir odası, yani salon buz gibi hacıdayı. sanki salona gitmemişiz de sefa kalya önderliğinde 30 kişilik otobüs kafilesiyle sivas deplasmanına gitmişiz, öyle bir soğuk. işin trajikomedisi; hastalık kaparım diye dışarı çıkmayıp evin farklı bir odasında kısa bir süre bulunmak, orada var olmak suretiyle hastalık kapan tek talihsiz ben olabilirdim. hatta şu an bir iş olup olmamasından bağımsız yine gitsem oraya kesin başlarım kuru kuru öksürmeye.

    bu misafir odasında hastalık riskine ek olarak derin bir hüzün çöküyor bünyeye. sanki böyle terk edilmiş virane bir gecekonduya girmişiz de o evin yalnızlığı sinmiş içimize. duvarlar küçüklü büyüklü çatlak, rutubet her yere egemen... sanki birileri var bu odadan olaylı ve kırgın hâlde giden. yalnız, izole bir yere dönmüş. çankırı gibi sanki, bilecik gibi. oysa etrafındaki mutfak, çocuk odası, koridor, oturma odası, hatta yer yer kiler bile daha kalabalık, daha sıcak, daha yaşam dolu. istanbul'u, izmir'i, ankara'yı, bursa'yı temsil ediyor içindeki insanlar ve anılarla. fakat salonda, yani misafir odasında hayat çoktan bitmiş. biz oranın ölüm sonrası hâline denk gelmişiz. morg niyetine kullanılsa kimse yadırgamaz emin olun. hastalık kapma riskinden korkmayıp da girilse, cesaret edilip birkaç dakika bulunulsa içinde, belki saçı başı dağılmış birkaç şair bile görebilirsiniz. hayattan vazgeçmiş, acılarını kalem yoluyla parşömen kağıda dökmüş birkaç tükenmiş şair...

    işte burası böyledir, insana yoğun bir çökkünlük ve uzun uzun düşünme imkânı verir. geçmişi, şimdiyi, geleceği, kendini, yakınlarını, yakın gördüğü yabancıları... her şeyi sorgularsın bu misafir odasının, yani salonun acımasız soğukluğunda. o soğukluk hayatın ta kendisidir dostlar. gözünüz korkmayıp da atılabilirseniz eğer, duyguları tüm yoğunluğuyla yaşar ve olgunlaşma sürecinden geçersiniz. süreç tamamlandığında siz artık eski siz değilsinizdir. salonla gözyaşları içinde vedalaşır ve eski hayatınızı orada bırakıp yeniliğe yelken açarsınız. köhür köhür öksürük ve eczaneden alınan ilaçlar da buna eşlik eder. hikâye biter...
    ···
   tümünü göster