/i/Bilim

"hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. ilimin ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir".
M.K ATATÜRK
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1 -2
    Wilhelm Von Osten adında bir matematik öğretmeni de atının biricik becerilere sahip olduğunu düşünüyordu. Bu at, bazı matematik işlemlerini başarı ile cevaplıyordu. At o denli başarılıydı ki, Osten ona “Akıllı Hans” adını verdi.

    Von Osten, hayvanların insana yakın bir zekâya sâhip olduğuna inanıyordu. Her şey Hans’ın bir tahtaya yazılmış sayıları tanıması ile başladı. Hans, 10 sayısından az herhangi bir sayıyı tanıyor gibiydi. Sayı kendisine gösterildiğinde toynaklarını gördüğü sayı kadar yere vuruyordu. Von Osten bu ilerlemeden aldığı cesaretle atı daha fazla test etmeye karar verdi. Akıllı atımızı, sembolleri tanıma ve temel matematik problemleri çözme üzerine eğitmeye başladı. Şaşırtıcı bir şekilde, at anlamış gibi görünüyordu. Kendisine sorulan sorulara her seferinde doğru cevapları veriyordu. Osten, ata dört işlemin ötesinde kesirleri, köklü sayıları öğretti. Devamında hızını alamayıp alfabeyi öğretmeye başladı. A harfi için bir kez, B harfi için iki kez biçiminde ayağını yere vurarak cevap veren Akıllı Hans alfabeyi de tanımaya başladı. Hans ayrıca yanıtı “evet” veya “hayır” olan herhangi bir soruyu da yanıtlıyordu. Atın kafasını bir kez sallaması “evet”, sürekli olarak sağa sola sallamasıysa “hayır” anldıbına geliyordu.

    Bunun üzerine von Osten kamu önünde gösteriler düzenlemeye başladı. Ünü zamanla artmaya başladı. Bu esnada Hans da becerilerini geliştirdi. At artık alfabeyi kavradığı için, belirli bir melodi duyduğunda bestecinin adını heceleyebilirdi. Hans’ın yetenekleri büyük kalabalıkları çekecek kadar etkileyiciydi ancak bu yetenek şüphecilerinin de ilgisini çekmeye başlayacaktı.
    Dr. Oskar Pfungst adlı bir pgibolog atı incelemeye geldi. Yaptığı ilk şey hem atın hem de eğiticisinin gösterisini izlemek oldu. Von Osten bir soruyu karton üzerine yazıp ata gösteriyor, sonra geri çekilerek atın yanıtını izliyordu. Diğer yandan Dr. Pfungst’un gözlediği gerçek de şuydu: atın eğiticisi sorunun yanıtı konusunda ata herhangi bir ipucu vermiyordu. Ayrıca Akıllı Hans eğiticisinin yokluğunda bile soruları doğru yanıtlıyordu. Yani ortada herhangi bir aldatmaca yok gibiydi.

    Bulgularına rağmen, Oskar Pfungst Hans ve onun varsayılan yetenekleri konusunda şüpheci kalmaya devam etti. Bunun sonucunda Pfungst bir dizi deney düzenledi. Önce deneylerin yapılacağı bir çadır kurdurdu. Bunun birincil amacı, Hans’ı dikkat incinlığından korumaktı. Daha sonra Hans’a sormak için bir soru listesi hazırladı. Pfungst sorgulama sırasında bazı çevresel faktörleri değiştirmeye başladı.

    Deneyleri sonucunda Pfungst bir şey fark etti, Hans soruyu soran kişinin çözümü bilmediği yerlerde cevapları yanlış veriyordu. Profesör başka bir şey denedi, Hans’ın soruyu soran kişinin yüzünü görmesini engelledi. Hans soruları yine yanlış yanıtlamaya başladı. Yani atın gereksinimi olan tek şey, soruyu yazan ve… ve evet yanıtını bilen bir kişiydi! Hans, doğru bir cevaba ulaşmak için soruyu soran kişinin yüzündeki küçük ayrıntıları okuyordu. Yani, eğitimcisinin eylemsizmiş gibi görünen vücudu, ata, durması için şu veya bu biçimde sinyal iletiyordu.
    Deneyler hayvanların, insanların zannettiğinden çok daha fazla bilişsel yeteneğe sahip olduğunu göstermişti. Elbette, Hans matematik yapamaz veya size zamanı söyleyemezdi. Ancak son derece hassas bir biçimde insan beden dilini çözümleyebilirdi. Pfungst, araştırma sonuçlarını 1909 yılında yayımladı.

    Ağız, göz ve yüzümüz bir dizi istemsiz devinimlerde bulunmaktadır. Düşüncelerimizi iletirken veya düşünürken, küçük kas kasılmaları veya tikler sergileriz. Bu istemsiz kasılmalar, atın son derece keskin görsel algısından kaçamaz. Akıllı Hans olayı böylece çözülmüş oldu. Sonradan “Akıllı Hans etkisi” veya “gözlemci beklentisi etkisi” olarak anılacak bu olgu, araştırma metodolojisinde dikkate alınması gereken bir faktör hâline geldi.
    ···
   tümünü göster