/i/Erkekler

XX değil, XY
  1. 1.
    0
    Hep diyoruz ki, "Keşke şu zorluklar bitse de mutlu olsam. Hayat benim yüzüme gülmeyecek mi?"
    Buna tek bir cümlelik cevap yeterli aslında:

    • **Hayat seni güldürmüyorsa, espriyi anlamadın demektir.***

    Olayı biraz açmaya çalışalım. Zamanında köpek gibi Clash of Clans oynardım. 2013-2018 arası beş yılım muhtemelen günde 10 saat bu oyunu oynayarak geçti. Oyun beni kendi bağlamıştı, peki nasıl? Beynime gerçek hayatta uğramayan dopamini bol bol dolduruyordu çünkü. ERKEK, mağara döneminden kalma ilkel beyninin dürtüleri dolayısıyla sevişmekten olduğu gibi SAVAŞMAKTAN DA BÜYÜK BiR HAZ DUYAR. Bu oyun da bana işte savaşma hissinin KOPYASINI yaşatıyordu. Lakin ortada büyük bir hormon karmaşası vardı; oyunda 150 level dünya sıralamasına oynayan dev yannanlı, önüme gelenin dıbına koyan taşşakları pantolondan taşan bir ADAMDIM, gerçek hayatta ise tam anlamıyla çelimsizlikle boğuşan, güçsüz, zayıf, dövüş sanatlarıyla ilgili en ufak bir bilgisi bile olmayan bir LiSELiYDiM.

    Küçükken cesur bir elemandım, bana bulaşanlara sonucunu hiç düşünmeden dalardım. Sonrasında bu huur evlatlarının sürü haline gelip toplu halde saldırmalarıyla, öğretmenlerin ve çevrenin tüm törpüleyici etkilerine boyun eğip cesaretimi kaybettim. "Yalnız olanın güçsüz olduğu" fikri iliklerime kadar işlemişti. Taa ki her şeyi fark edip, niceliğin değil de niteliğin güç olduğunu anlayıp oturduğum yerden kalkıp köprek gibi kendimi gelişime adayana dek. Fight Club güzel bir örnektir, günümüz erkeğinin bir yumruk bile atamayacak kadar pısırıklaştırılmasına da değinir. "Biz kadınlar tarafından yetiştirilmiş bir erkek nesliyiz, aradığımız şeyin başka bir kadın olduğunu hiç sanmıyorum." der Tyler Durden. Güzel bir felsefe üzerine kuruludur, hala izlemediyseniz zaten gibtirin gidin izleyin.

    Tüm bunlar olurken reel hayat zerre gibimde değil, ben otuz birimi çekip yemeğimi yiyeyim; hayatımın geri kalanı da bu oyun işte. Bu sırada millet ilk manitalarını yapmaya çalışıyor, reelde insanlarla tanışmaya çalışıyor, entrikalar dönüyor cart curt. Bense klan yerelde kaçıncı sırada, savaş ne oldu, oo siz eziksiniz beyler gelin de köylerinizi dümdüz edeyim kafasındayım. Millete anlatmak istiyorum ki bak oğlum klan savaşında 6 yıldız aldım, golem'i 5. seviye yaptım bilmem ne. Ama tüm bunlar kimin umurunda ki? Oyunu ciddi şekilde oynayan insan sayısı az, popülerleştiği dönemlerde millet yalandan başlıyor; oynayan arkadaşlara karşı da bir züt kalkıklığım var tabi ki, çünkü bu egoyu reelde kasmam mümkün değil bari sanalda kasayım.

    Derken, tam 5 yıl sonra beynimin içinde şimşekler çaktı. Ben sadece 4 duvar arasında bir ekrana bakarak ÖMRÜMÜ GEÇiRiYORDUM LAN. Elektrikler gittiğinde veya şarjım bittiğinde kafayı yiyordum çünkü dünyam kapanıyordu tam anlamıyla. Benim dünyam burası olmuştu çünkü reelde hiçbir statüm yoktu ki. Reelde bir tak parçasından farksız, bakımsız, çelimsiz binin tekiydim. Derken hormonlar da arka planda bastırmaya başladı, am istemeye, kız istemeye başladı bünye. Bense ne mi yapıyordum? Otuz birle bu isteği bastırmaya çalışıyordum, salınan oksitosin erkekliğimden yiyordu. Kızın biriyle konuşmaya çalışıyordum ama ne konuşacaktım? Klan Savaşımızı mı anlatacağım? Derken bu işlerin böyle gitmeyeceğini anladım çünkü üniversite sınavı yaklaşıyordu. Her şey gerçeği görmekle ve içinde ateşin yanmaya başladığını hissetmekle başlar.

    Taşındık, internet kesildi. Son sene de okul değiştirdim. Dersaneye başladım. Bir sürü yeni ortama girmiştim ve ne kadar zor olursa olsun BETA HASTALIKLARINDAN arınmıştım. Derken mevzular iyileşmeye başladı fakat halen yapmam gereken bir ton şey vardı.

    • **
    Flo Rida - Good Feeling
    • **

    Ruhumu dalgalandırdı amk şarkısı, nerelere geldik öyle? Hayatımdan bahsetmeyi planlamıyordum. Asıl bahsetmek istediğim hayattaki zorlukların aslında bir hediye olduğu idi. Clash of Clans'a da bu yüzden atlamıştım. Dostlar ben bu oyuna hayatımdan tam 5 yıl verdim çünkü dopamin veriyordu, iyi hissettiriyordu. içinde yapabileceklerinin bitmesine imkan yoktu, sürekli güncelleme geliyordu, içine girip emek vermek, çalışmak zorundaydım. Fakat bir gün oyunun hileli server'ını buldum. Her şey sınırsızdı, altın, iksir, taş... ilk başta deli gibi hoşuma gitmişti. Sonraysa bedava olan her şeyi sadece elimle basıp yükseltmek bile saçma ve anlamsız gelmeye başladı. Temple Run oyunu vardı eskiden, işte orada engeller olmadan koşmak gibiydi. Sağa-sola koşmak, eğilmek-zıplamak yoktu; engel yoktu, yenilmek yoktu ve herkes sonsuz puan yapıyordu. Böyle düşünün. Sizce oyun bu şeklilde olsaydı, onu oynar mıydınız?

    Peki buradan nereye bağlayacağım? Dostlar hayatta erkeğe haz veren şeyler kız, para ve çevre'dir. Düşünün gibiniz kalktı ve oneitis yaptığınız kızı elinize verdim; gibebilirsin tamamen senindir dedim. Hayatın boyunca harcasan da bitmeyecek bir para verdim. Güzel bir iş ve arkadaşlar verdim. SENCE gibILMAYACAK MISIN huur ÇOCUĞU? Sen kendi ellerinle emek verip, tırnaklarınla kazıyıp, yenilip, yıkılıp, acı çekip, ağlayıp en sonunda zafere ulaşmadığın-kazanmadığın şeyin sana ne kadar zevk vereceğini sanıyorsun? Hayatta sıfır çabayla elde ettiğin şey senin için ASLA DEĞERLi DEĞiLDiR. Ne önemi var kendin deneyerek-yanılarak onlarca kızla konuşup sonra birini gibmedikten sonra? Ne önemi var arkadaşların arasında "pek gibici" diye övülmedikten sonra? Emin ol istediği her şeye kolaylıkla sahip olan adamlar senden bile fazla depresyona-boşluğa giriyor. Git sor bakalım Kıvaç Tatlıtuğ'a, "Kıvanç abi senin hiç üzgün, moralinin bozuk olduğu anlar oluyor mu?" diye. Adam gibini kaldırsa sorgusuz sualsiz içine alacak kızlar var, ama hayatta tatmini ve mutluluğu getiren bu mu sizce?

    Bilmem ne kadar anladınız ama hayatta, uğruna kan ve ter dökmeden kazandığınız HER ŞEY DEĞERSiZDiR. Onu değerli kılan ise sizin emeğiniz, çabanız ve hırsınızdır.

    • **
    Lindsey Stirling dinleyin, enerji verir.
    • **

    Şimdi yazının başındaki cümleye değinelim. Dostlar, hayatta ne zaman asla depresyona girmezsiniz, her zaman hırslı kalırsınız, başınıza gelen her şey sizi daha da hırslandırır? Henüz gelişmeden önce mutlu olmak nedir bilir misiniz? Çoğu arkadaş doğru kafa yapılarına erişmeden bir şeyler başarmaya çalıştığı için en sonunda boşluklara düşüyor, intiharlar...

    Arkadaşlar, hayat size belli miktarlarda acı veriyor ve siz de bunu hayatın sizi sevmemesi olarak yorumluyorsunuz: YANLIŞ! Hayattan belki nefret ediyor, küfürler savuruyorsunuz... Hiç hayata sövülür mü lan? Öncelikle size acının ne olduğunu soruyorum. Burada kalın ve bana acıyı tanımlayın. Tamam, yanlış. TDK'de acının ne olarak tanımlandığı inan bana hiç ama hiç gibimde değil.

    ACI, hayatta bir şeylerin yolunda gitmediğini, güçlenmen gerektiğini, yoksa öleceğini, fakat hayatın ölmeni engellemek istediğini sana bildirme şeklidir.

    inan bana hayat senin ölmeni engellemek için her şeyi yapıyor bin kurusu. O kız seni terk etti ve acı mı çekiyorsun? Hayat kimseye ömür-hayat bağlamaman gerektiğini, merkeze yalnızca kendini koyman gerektiğini sana anlatmaya çalışıyor. Sadece siz göremiyorsunuz. Örneğin grip oldunuz. Boğazınızda bir ağrı var. Bu ağrı olmasa ne olur? Dondurma yemeye ve çıplak dolanmaya devam edersiniz ve en sonunda da ölürsünüz. Peki buradaki mesaj ne? Sıcak bir şeyler iç, donunu giy, git yat uyu dinlen biraz. Hayat canınızı yakmasa, yanlış yaptığınızın farkına varmaz ve ölürsünüz! Pgibolojik veya fiziksel, hiç fark etmez. Bir yerden acı geliyorsa bu güçlenmem gerektiğini hayatın yüzüme vurma şeklidir!

    Bir şeyleri değiştirmeye çalışırken yine başarısız olup acı çekersem, hayatın verdiği bu ekstra acı da yine beni geliştirmek içindir. Bu bakış açısına erişebilirseniz, hayatta başınıza gelen her kötü şeyi sizi geliştirmesi için bir koçbaşı olarak görmeye başlıyor ve asla üzülmekle vakit kaybetmiyorsunuz. Her an hırslı oluyorsunuz, hayat size acı verdikçe daha da hırslanıyorsunuz!

    Değerli peltek arkadaşlarım bu ilk iki yazı size genel olarak hayatta ihtiyacınız olan felsefeyi verdiğim karalamalardı, aklınız varsa bunları kaybetmeyin. Hayattan gelen her şeyin sizin için olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın. Ne zaman zor dönemlerden geçseniz bunu hatırlayın, zor dönemlerin geçici, zor adamların kalıcı olduğunuysa aklınızdan çıkarmayın. Hem zor zamanlar olmasa, güzel olanların ne anlamı kalırdı ki?
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster