/i/Erkekler

XX değil, XY
  1. 1.
    0
    Tonla şey öğreniyoruz. All that fucking red pill stuff... "Babalarımızın bize öğretmekle yükümlü olduğu halde öğretmediği şeyleri" büyük bir öfkeyle öğreniyoruz. Hiç durmadan okuyoruz, sinirleniyoruz, üzülüyoruz, "geç kaldığımızı" düşünüyoruz. Aslında tüm bunlar hayatın bir parçası değil mi? Birçok erkeğin hayatı boyunca bilemeyeceği şeylere vakıf oluyoruz. Sonra öğrendiklerimizi deneme süreci geliyor, çuvallıyoruz ilk başta; kendimize kızıyoruz ya da dünyaya. Kimileri pes ediyor, kimi devam ediyor. Devam edenler "dene, başarısız ol, yılma, hırslan, başar, tadını çıkar-zevk al, hedef yükselt" sürecini kendi gözleriyle görüyor, bazıları aklına bile gelmeyecek, bazılarınıysa son nefesinde bile hatırlayacağı tecrübeler ediniyor.

    Ağırlık kaldırıyor, vücut yapıyor, kendi zevki için kitaplar okuyor, belki pgibolojiye-felsefeye sarıyor, beden dilini kontrol etmeyi öğreniyor, TÜRKÇEYi ÖĞRENiYOR, (rica ediyorum arkadaşlar; yaşadığı ülkenin dilini bilmeyen, DOĞRU yazıp-konuşmayı öğrenememiş kişiler "ben taşşaklı olmak istiyorum kanka" diye dolanmasın. Masküleniteye Giriş 101 Dersi olarak düşünebilirsiniz: Türkçe dil bilgisi ve yazım kurallarını öğrenin değerli dostlarım, istanbul Türkçesini konuşamıyorsanız gidin ve o gibtiğimin dilini ateşle dağlayın.) parantezi kapattığımıza göre devam edebiliriz; otuz bir çekmeyi bırakıyor, bir kızı tam anlamıyla KÖLESi haline getiriyor, peşinden koşturuyor ve yolun sonu yatakta bitiyor. TÜM BUNLARIN sonunda, tabi başarabilirse, bu kardeşimiz bu yaptıkları sonucunda mutlu olacağına inanıyor fakat sürprize bakın! MUTLU FALAN OLDUĞU YOK! Belki de daha büyük bir boşluğun içerisinde. Çünkü "MUTLULUK" denen kavramın ne olduğu konusunda EN UFAK BiR FiKRi bile YOK! Lisede Coğrafya'cı Ertan Bey vardı, Allah rahmet eylesin; bir ders sonu vaazında sınıf ahalisine "Ne olursa mutlu olursunuz şu gibtiğimin hayatında?" tarzında bir soru sormuştu. Milletin cevapları şu şekildeydi: "istediğim üniversiteyi kazanırsam, evlenirsem, arabam olursa, zengin olursam" gibi bir ton iSHAL. Orada tek bir kişi vardı ki şu cevabı verdi: "Ben genel olarak mutluyum, mutlu olmak için herhangi bir şey gerekmiyor." O yakışıklının kim olduğu az çok bellidir sanırım.

    Şimdi açıklıyorum. Arkadaşşaklarım, mesela şimdi siz manita yapınca mutlu olacağınıza cidden inanıyor musunuz? Veya bunun gibi bir milyon tane basit şey olduğunda? Çok üzgünüm ki değerli gib kafalılar, arzu ettiğiniz şey ne olursa olsun; NE OLURSA OLSUN, onu elde ettikten sonra ASLA ASLA ASLA AMA ASLA MUTLU OLAMAYACAKSINIZ! Zira açgözlü huur çocuğu insanoğlu bir şeyi elde ettiği anda ona olan arzusu TAMAMEN YOK OLUR. Bir şeyi kaybetme korkunuz SIFIR olduğu anda, ona duyduğunuz arzu da çok hızlı bir şekilde sıfıra düşer. Mesela düşünün bir telefonu çok istiyorsunuz, sonunda da alıyorsunuz. ilk gün telefon yanınızda ve beyninizde dopamin patlaması yaşıyorsunuz. ikinci gün biraz daha normal geliyor, yine heyecanlısınız, seretonin de salınmaya devam ediyor arka planda. Derken üçüncü gün HiÇBiR ŞEY HiSSETMEMEYE BAŞLIYORSUNUZ ve ALIŞIYORSUNUZ! Hemen yeni bir şeyler aramaya başlıyorsunuz size daha fazla novelty, yani yenilik hissettirmesi için. Beyninizdeki dopamin patlamalarını mutluluk olarak adlandırıyorsunuz ve patlama geçtikten sonra da mutsuz olduğunuzu iddia ediyorsunuz. gibtiğimin cahilleri. işte bu yüzden şu hayatta mutluluğunuz herhangi bir şeye bağlı olduğu sürece, eninde sonunda HEP MUTSUZ OLACAKSINIZ!

    Mesela bana diyebilirsiniz ki, "hayır oğlum bak ben şu kızı elde edeyim nasıl mutlu oluyorum". Eh dıbına koyduğumun cahili, mesela şu an parmağının kusursuz bir biçimde çalışıyor olması mutluluk sebeplerin arasında kaçıncı sırada? Hımm, bir cevabın yok, biliyorum evet. Çünkü zaten sahip olduğun bu yetenek mutlu olma sebeplerin arasında son sırada bile değil. Peki ben gelip gibimle senin parmağına vursam ve kırılsa parmağın, o zaman ne düşünürsün? Ne büyük gibi var lan adamın... Bundan sonra tabi ki, ilk düşüneceğin şey kaçınılmaz bu olacak. ikincisi ise "keşke şu parmağım düzgün çalışsa, acımasa da mutlu olsam". Peki az önce ne düşünüyordun? "gibMiŞiM PARMAĞINI, BANA NE?". işte insan pgibolojisini birkaç saniye olsun aradan çıkartabilirsek, sahip olduğun kusursuz çalışan parmağın senin için bir değerinin olmaması EŞiTTiR kızı elde ettikten sonra senin için bir değerinin OLMAYACAK OLMASI. Parmağın kırıkken, parmağının iyileşmesini mutluluk sebebi olarak görmen EŞiTTiR kıza muhtaçken ve sahip değilken onu mutluluk sebebi olarak görmen. Umarım dolaylı anlatımdan çıkarım yapabilecek kadar zekisindir.

    Mutluluk konusunu bir parça olsun daha iyi anladığına inanıyorum. Kesinlikle mutluluk ve haz kavramlarının ayrımını yapmalısın yoksa yüzde yüz ihtimalle, HAYATININ SONUNA DEK MUTSUZ KALACAKSIN.

    Şimdi yazıya başlarken asıl kafamda olan konuya geçelim, nihayet. ANDA KALMAK, GEÇMiŞTE KAYBOLMAMAK, GELECEKTE BOĞULMAMAK.

    Hepimiz hiç durmadan bir şeyler düşünüyoruz. "Ahh o faturalar için parayı nereden bulacağım, kız neden öyle dedi, ilişkimiz nereye gidiyor, arkadaşlarım ne kadar samimi, gibim neden bu kadar büyük?" O iç ses bize bir şeyler fısıldayıp duruyor, geçmişte yaptığın bir hatayı hatırlayıp duruyor ve üzülüyorsun veyahut gelecekte ne yapacağınla ilgili derin bir kaygıya dalıyorsun. Fakat tüm bunlar zihninin içinde olup biterken BiR ŞEYi KAÇIRIYORSUN: HAYATI. Çok üzgünüm ki şu an bu satırları okuyan değerli dalyannan, zaman bir kere kaçtı mı bir daha geri gelmiyor. Gençlik avuçlarından kayıp gitti mi aklaşmaya başlayan sakallarınla başbaşa kalıyorsun. işte bu yüzden hiçbir kıza ömür-hayat bağlayıp, hayatınızdan çıktığında üzülmemelisiniz. Zira, daha genceciğiz ve yaşayacak çok şey var. Dakikalar akıp gidiyor. BiR SALiSESi BiLE DEĞERLi OLAN BiR HAYAT YAŞIYORUZ.

    Sen şu an geçmişte yaptığın bir hatayı düşünüyor ve "nasıl yaptım bunu lan?" diye düşünüyor ve zihninin kıvrımlarında alternatif gerçeklikler yaratıyorsun. Şöyle deseydim nasıl olurdu acaba? DOSTUM, istersen zütünü duvardan duvara vur; yine de mevcut gerçekliği değiştiremeyeceksin. GEÇMiŞ, GEÇMiŞTE KALDI. GEÇTi ve BiTTi. SADECE "ŞU AN" VAR. VE UNUTMA, BiR SALiSESi BiLE DEĞERLi OLAN BiR HAYAT YAŞIYORUZ. SEN, bunu geçmişte değiştiremeyeceğin anları düşünmeye, hayal etmeye harcayacaksan; daha doğru şekilde ifade etmek gerekirse, ZAMANINI ÇÖPE ATMAYA MEYiLLiYSEN, hiç durma dostum; hayat senin, zaman senin.

    Gelecek ise tam bir muamma. Şundan tam bir saniye sonra deprem olup ölmeyeceğini, kalp krizi geçirmeyeceğini veya virüsten nalları dikmeyeceğini bana garanti edebilir misin? HAYIR. GELECEK YOK, BELiRSiZ KOÇUM. Ne olup olmayacağını yalnızca yaşayarak görebilirsin. EN DEĞERLi ŞEY OLAN ZAMANI AKILLICA KULLANMAK iÇiN YAPILMASI GEREKEN YEGANE ŞEY iSE, "ANDA KALMAK".

    • **
    GEÇMiŞ GEÇMiŞTE KALDI, BiTTi.
    GELECEK YOK, BELiRSiZ.
    YALNIZCA SONSUZ BiR ŞiMDi VAR.
    • **

    Bengi dönüş kavrdıbını araştırın. The Professor filmini izleyin. Zamanınızı gibip atmaktan vazgeçin ve dört elle hedeflerinize sarılın. Yalnızca kendinize yatırım yapın ve her gün bir önceki halinizden daha iyi olmaya çalışın. Kendinizi gibmeyin. Hayat anlamsız diyen moronlara bir soru: Ne yaşadınız ki?

    Virüsü yakında sonlandırmaya karar verdim, kalan zamanı iyi değerlendirin. Bir kişinin bile gözlerinin açılmasını sağlamak, bir hayat kurtarmak, bir kişiyi intihardan döndürmek inanın bana asla küçümsenecek bir durum değil. TÜM TÖRPÜLERiNiZi HEMEN ŞU AN FARK EDiP KURTULMAYA ÇALIŞIN. KENDiNiZDEN BAŞKA KiMSEYE GÜVENMEYiN. KENDiNiZE GÜVENiN. POTANSiYELiNiZiN TAMAMINI KULLANMADAN NEFES ALDIĞINIZ HER "AN" MUTSUZ HiSSEDECEKSiNiZ, iÇiNiZDE BiR BOŞLUK OLACAK. ASIL MACERA iSE KENDiNiZi KEŞFETTiĞiNiZ GÜN BAŞLAYACAK.

    Sevgilerimle...
    ···
   tümünü göster