/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    +26
    Dunya yuvarlak diyenleri asanlar hrıstiyanlar
    ···
    1. 1.
      0
      Buyurun
      http://www.dunyabulteni.n...r-gecede-neden-yok-edildi
      ···
      1. 1.
        0
        Saçmalık. Onun asıl sebebi stratejik bir teknik. Şöyle ki biz biliyoruz ama bilmiyormuş numarası yapıyoruz tarzında bir şey. Bunun sebebi bir nevi kamuflaj olarak açıklanıyor. Nasıl diyeceksen en basitinden cs 1.6 oynar gibi düşün. Bıçak bıçağa gel diyorsun silahım yok doyorsun sonra da ağır makinalı ile adama dalıyorsun
        ···
    2. 2.
      +5
      Bu olayı ayrıntılarıyla anlatmakta yarar vardır.

      Asıl adı Takıyyuddin Mehmed bin Maruf ve unvanı da er-Râsıd yani astronom olan Takıyyuddin, 1521 yılında Şam'da dünyaya gelmiştir. Babası da Mısır'ın ileri gelen alimlerinden olan Takıyyuddin, Mısır ve Şam'dan sonra istanbul'a gelerek meşhur hocaların yanında ilmini tamamladı. Tekrar Mısır'a döndü ve astronomi dersleri de aldı. II. Selim zamanında tekrar istanbul'a döndü ve 979/1571 yılında Müneccimbaşılığa yükseltilerek istanbul'da astronomi çalışmalarına hız verdi.

      Takıyyuddin, astronomik hesaplarda esas alınan eski Uluğ Bey Zîc'inin tamamen eskidiğini ve mutlaka yenilenmesi gerektiğini devlet ricaline anlatmaya çalıştı.

      Şeyhülislâm Hoca Sadeddin'in ciddi tavsiyeleri ile III. Murad'ın dikkatini çekti ve istanbul'da Tophane Bayırı üzerinde yani şu anda Fransız Sefarethanesinin bulunduğu yerin yakınlarında istanbul Rasadhânesini kurdu.

      III. Murad'ın talimatıyla bu Rasadhânenin bütün masrafları devlet hazinesinden karşılandı ve bunun için 10.000 altın harcandı. Kendisine de 3.000 altınlık bir zeâmet verildi. Burası kuruluncaya kadar, Galata Kulesinde çalışmalarına devam etti. Kuruluş tarihi 987/1579'dur.

      Müneccimbaşı Takıyyuddin Efendi bu konuda bir ilke imza basıyordu. Zira Avrupa'da Danimarka Kralı II. Frederick'in teşvikleriyle Tycho-Brahe'nin kurduğu rasadhâne ancak 1585 tarihinde tamamlanmıştı. Osmanlı Devleti 10 yıla yakın bir zaman önde gidiyordu. Takıyyuddin, bu sahada 20'ye yakın eser verdi ve çalışmaları engellenmek istese de, 1585 yılında vefat edinceye kadar araştırmalarını aralıksız sürdürdü.

      1577-1580 yılları arasında Hoca Sadeddin'den sonra Şeyhülislâmlık makdıbına oturan Kâdî-zâde Ahmed Şemseddin Efendi, doğru ve tok sözlü bir insandı. Padişahın birçok fermanlarını şer'-i şerife aykırıdır diyerek reddetti. Yargı mensuplarını protokolde Beylerbeyilerin önüne geçirmek için elinden geleni yaptı.

      Ancak bazı meselelerde, şahsî anlaşmazlıkların da etkisiyle, "astronomi ilminin sırlarına vâkıf olarak istikbali öğrenmeye çalışmanın devlete uğursuzluk getireceği" gerekçesiyle, III. Murad'a, Takıyyüddin'in inşa ettirdiği Rasadhânenin yıkılması için ilamda bulundu.

      Şeyhülislâmın ildıbına uyan Padişah, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa'ya, Rasadhânenin yıkılması için kati talimat verdi ve istanbul Rasadhânesi maalesef yıkıldı.

      Böyle bir kararı tasvip etmek mümkün değildir. Ancak Şeyhülislâmın karşı çıktığı husus, müneccimlik yaparak geleceğe ait haberler vermektir.

      Bu konuyu Osmanlı Devleti'nin aleyhine kullanmaya çalışan yazarlar, başka meselelerde, müneccimliğe şiddetle karşı çıkarlarken, burada farklı bir yaklaşım sergilemektedirler. Çifte standartlı davranmamak gerektir.

      Ayrıca bu mesele, Şeyhülislâm ile diğer makamlar arasında bir çekememezlik konusu da olabilir. Sonradan Kâdî-zâdelerin, aşırı fikir ve tutumları sebebiyle, Osmanlı tarihinde soğuk bir taassup rüzgarının esmesine yol açtıklarını biliyoruz. Şeyhülislâm Kâdî-zâde'yi aynı kefeye koymak mümkün olmasa dahi, Kâdî-zâdeler ve benzeri soğuk taassup sahipleri için Kâtip Çelebi son noktayı koymaktadır ve biz de sonuna kadar bu görüşün yanındayız:

      "Müslümanların sultanı, bu makule soğuk taassup sahiplerini, kim olursa olsun, tedip etmesi dinî görevleri arasındadır. Çünkü selefde bu çeşit mutaassıplar yüzünden çok fesatlar meydana gelmiştir. Gerek Halvetî ve gerek Kâdî-zâdeli bazı ahmakların görünürdeki salahlarına bakılmayıp bunlara fırsat verilmeye. Nizâm-ı âlem ancak ve ancak halk haddinden tecâvüz etmemekle mümkündür".

      Mahallî ve belli şahısların zihniyetine ait olan hatalar tamim edilmemelidir. Bu olayın Osmanlı'da ilmi geri bıraktığı doğrudur; ancak bunun Osmanlı Devleti'nde genel bir zihniyet olduğu doğru değildir. Çünkü ta Fatih devrinden beri konu ile ilgili çalışmalar tarihçiler tarafından çok iyi bilinmektedir.

      Kaynaklar:
      Ahmet Akgündüz-Said Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV, istanbul, 1999;
      Takıyyuddin, Cedâvil-i Rasadiye, istanbul Rasathanesi kütp. nr. 378;
      Âlât'ür-Rasadiyye li Zîc-i Şehinşâhiyye, iÜ. Ty. nr. 1993;
      Nevl-zâde Atâî, Hadâık, Şakâik Zeyli, c.II, sh. 286-287;
      Kâtip Çelebi, Mizan'-ül-Hakk, istanbul 1286, sh. 122-123;
      Döğen, Şaban, Müslüman ilim Öncüleri Angiblopedisi I-II, istanbul 1992, c. II, sh. 633-643;
      Ünver, Süheyl, istanbul Rasadhânesi, Ankara 1969;
      Meselenin çarpıtılması örneği için bkz. Yılmaz, Osmanlı'nın Arka Bahçesi, sh. 82-90.
      Tümünü Göster
      ···
      1. 1.
        +1
        Buna nasıl şükü verilmez lan
        ···
      2. 2.
        0
        Allah razı olsun panpa
        ···
    3. 3.
      0
      http://m.turkiyegazetesi....-bugra-ekinci/584861.aspx
      ···
    4. 4.
      +1
      Amk hetşat 2x +5 yapmışsın helal olsun verdim şüqünü
      ···
    5. 5.
      +2
      Dünya top mu mk
      ···
    6. diğerleri 3
   tümünü göster