/i/Tespit

  1. 1.
    +3
    bugünkü mütalaamız "anayasalar ve önderlerin sözleri üzerinden "Türk"ün etnik bir kimlik olup olmadığı" mülahazası çerçevesinde bina olacak. Konuya Türk inkılabı sonrası anayasalarımızdaki Türk tanımlarına bakarak başlayalım.

    1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu

    Madde 88:- f1 Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur. f2. Türkiyede veya hariçte bir Türk babanın sulbünden doğan veyahut Türkiyede mütemekkin bir ecnebi babanın sulbünden Türkiyede doğup da memleket dâhilinde ikamet ve sinni rüşte vusulünde resmen Türklüğü ihtiyar eden veyahut Vatandaşlık Kanunu mucibince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür.

    1937'deki haliyle

    Madde 88. - Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir. Türkiye’de veya Türkiye dışında bir Türk babadan gelen yahut Türkiye’de yerleşmiş bir yabancı babadan Türkiye’de dünyaya gelipte memleket içinde oturan ve erginlik yaşına vardığında resmi olarak Türk vatandaşlığını isteyen yahut Vatandaşlık Kanunu gereğince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür.

    1961 Anayasası

    Madde 54- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. Yabancı babadan ve Türk anadan olan çocuğun vatandaşlık durumu kanunla düzenlenir. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.

    Yürürlükteki 1982 tarihli Anayasa

    MADDE 66. – Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.

    görüldüğü üzere Türk inkılabı sonrası, geçmişten günümüze anayasalarımızdaki Türklük hiçbir zaman "kan" yahut "kafatası" ırkçılığı olmamıştır ve Türkçüler hiçbir zaman Türkçülüğün ölçütünü bunlarda aramamıştır. Bunlara başlıca örnekler vermek gerekirse çağımızın en büyük Başbuğu Tanrıkut Gazi M. Kemal ATATÜRK' ün Türk tanımı Atatürk ilkelerinde (temel ilkeler 2. madde 1930) şöyle karşımıza çıkmaktadır;

    "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."

    Gazinin manevi evladı Afet inan hanımın anılarından Atatürkün Türk kimdir sorusuna verdiği cevap şu şekildedir;

    "Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir."

    Çağımızın kuşkusuz en koyu Türkçü mütefekkiri Gökbilge Nihal Atsız'ın Türk tanımı ise şöyledir:

    "Türkler, Türk soyundan gelenlerle Türk soyundan gelmişler kadar Türkleşip kendini o soya bağlayan ve beyninde hiçbir yabancı ırk düşüncesi bulunmayan fertlerin topluluğudur."

    Bunları gördükten sonra bugün "Türkiyelilik" "T.C. vatandaşlığı" "Anadoluluk" gibi tanımlarını temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirenlerin ve bunların arkasından gitmeye çalışanların "bölücü hainler" olduğunu anlamamak aptallıktır. Vesselam Türklük günümüz itibariyle bir bilinç, bir yaşayış tarzı, bir mana dünyası, hatta bir dünya görüşüdür ve bizim Türk derken kastettiğimiz tamda budur.

    edit: imla
    ···
   tümünü göster