1. 1.
    +2
    ilk defa taşıma ruhsatlı silah aldığımda yaşamıştım benzer duyguları. Ölüm yaşam arasındaki çizginin ne kadar kolay geçilebilir bir şey olduğu düşüncesi bir süre çok ağır gelmişti bana.

    mesela silahı elime aldığımda "balkondan aniden ve sebepsizce atlamaktan korkmak" gibi bir duygu kaplardı içimi. sırf acaba gerçekten öldürüyor mu diye denemek için kafama silahı dayayıp tetiği çektiğimi düşünürdüm. şaka mıydı, gerçek miydi elimdeki? bu kadar basit bir alet, nasıl bu kadar karmakarışık sonuçlar doğurabiliyordu? kimi zamanlar insanların yüzlerini incelerdim. ve kendi kendime şuan onun hayatını sonsuza kadar bitirecek bir şeye sahibim diye korkuya kapılırdım. bu korku beni daha bilinçli ve emniyetli olmaya itti zamanla. ve de tedirgin...

    fotoğrafta mevlüt mert altıntaş'ın yüzü net değil ama ben kafasından ve vücudunun duruşundan kendi deneyimim nedeniyle benzer şeyler düşündüğünü hissettim. orada öyle sessiz ve sakin bir şekilde duruyor. kendinden ve herşeyden önce belindeki silahın neler yapabileceğinden emin... kafasında birazdan olacakları kuruyor. silahını çıkardığını, önce korku ve panik yaratmak için 1-2 el ateş edeceğini, sonra sırtı dönük o masum adamın nasıl canını alacağını... o, bunları düşünürken işte, bir ölüme şahitlik edecek olmanın korkusuyla karışık, karmaşık heyecanı sarmış bedenini. heyecanlanmış, kalp atışları hızlanmış. avuçlarının için terlemiş ve kaşınmış. nefes alması zorlaşmış. kafasını kaldırıp boğazını rahatlatmaya ve yutkunmaya çalışırken -ama vahşi bir hayvan gibi gözlerini hedefinden bir an bile ayırmadığı- o anda, tarihin kanlı sayfalarında yer alacak bir fotoğraf karesine hapsolmuş.

    bazı zamanlar, arkamdan yaklaşan birisi tarafından vurulacağımı düşünür ve tedirgin olurum. bundan sonra o düşünceye kapıldığımda ensemde hep bu fotoğraftaki katilin soğuk nefesini hissedeceğim. karanlık bir sokakta yürürken, arkamdan gelen aceleci ayak seslerini duyduğumda, olası katilimi zihnimin derinliklerinde bu fotoğraftaki gibi belli belirsiz canlandıracağım. arkamdakinin böyle sinsice doğru zamanı kolladığını, bir an önce beni vurmak için heyecanla beklediğini... duyacağım son seslerin, kaldırıma çarpmış kafamın yanına düşen boş mermi kovanları, çığlık sesleri ve bu sefer kaçışan insanların aceleci ayak sesleri olacağını hayal edeceğim. son hissettiğim korku, vücudumun içinde akarken bana hayat veren kanın, vücudumun dışında yayılıp oluşturduğu küçük gölde beni boğması olacak.

    bana bunları düşündüren öyle çarpıcı, öyle güçlü bir fotoğraf. fotoğrafçılık tarihinde yerini alacak, fotoğrafın ne kadar güçlü bir şey olduğunu bize bir kere daha hatırlatan, iç burkan bir "o an"
    ···
   tümünü göster