Artık Öykü ile günlerimizi birlikte geçiriyorduk. Bizim eve geliyordu sürekli. Birlikte ders çalışıyorduk, kitaplar okuyorduk. Bütün güzel aşk filmlerini elden geçirmiştik Titanik'ten, The Notebook'a kadar. O kucağımda yatıyor, ben ellerimi onun saçlarında gezdirirken, sürekli konuşuyorduk. En yakın arkadaşlarım ile dahi bu kadar konuşacak konu bulamıyorduk. Birlikte irlanda'ya gitmeyi falan planlıyorduk evlendikten sonra. Artık babam da alışmıştı ona. Defteri ise yatağımın altına saklamıştım. Para konusu Öykü'nün yanındaki iken dert olmuyordu. Hiç paragöz bir kız değildi. Ulan belki inanmazsınız ama sigara param olmadığında o veriyordu * Okuldaki herkes de bize alışmıştı zaten. Bizim tayfadaki herkes artık sevgilisi ile geliyor birlikte takılıyorduk, Ege hariç. Ege'ye bir iki kız ayarlama teklifim olduysa da reddetmişti. Aklında biri olduğunu söyleyip duruyordu. Ben de o yüzden, diğer tayfanın çoğuna göre sürekli Ege ile takılıyordum. Öykü ile yapacağımız her şeyde, onu da yanımda çağırıyordum. Zaten Öykü de ikinci sevgilin diyordu Ege'ye. Haklıydı da belki kızın üstüne bile bu kadar düşmüyordum. Ama Ege beni anlayabilen nadir insanlardandı.