/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 1.
    +412 -24
    Fotoğraf düzeltildi

    Çocukken çok zeki olduğum söylenirdi. açıkçası o zaman ben de buna inanıyordum. çünkü çevreniz herhangi bir şeyi düzenli olarak tekrarladığında bu şey gerçeğe dönüşür. belki eşcinsel deseler zamanla olabilirsin bile. çünkü insan beyninin çevresel tecavüze en açık olduğu zaman dilimi çocukluk. ilkokulda falan bu gazla durumu gayet iyi idare ediyordum. çalışmasam da başarılıydım. aklımda mükemmel gelecek planları vardı. hocalar sınıfa ne olacaksın diye sorduğunda millet öğretmen, asker, polis falan derdi.

    ben her seferinde farklı cevap veriyordum. silah tasarımcısı olacağım, marangoz olacağım, mimar olup gökdelen yapacağım( tabi sonra gökdelenlerin çok da matah şeyler olmadığını öğrendim) balıkçı olacağım vs vs. sürekli ilgi alanlarım değişiyor kararlarım asla stabil kalmıyordu. bu gazla liseye geçtim. sol görüşlü olduğum için fethullahçı hocalarla takıştım ama ergen atarı asla yapmadım yada kısıtlı siyasi bilgimle artigib falan da yapmadım.

    babamı tanıdıkları için sene sonu sınavlarımdan alacağım notları vermediler, düşük notlar verdiler. bazılarında da kendim batırdım. böylece lise de zeki ünvanım zamanla zeki ama çalışmıyor\'a kaydı. çalışsam ortamın anasını gibecektim ama çalışmıyordum. işin aslı bazı derslerden ipin ucunu kaçırdığımdan komple bir geri dönüş yapmadan başarılı olamıyordum ve bende o geri dönüşü yapacak ne istikrarlı bir kıç ne de o derslere ilgi vardı. zamanla ailem tarafından acaba bu salak mı diye düşünüldüğüne eminim. ama yine de komşulara yada başarılı evlatları olan akrabalara karşı zeki ve çalışmayan kimliğimi duyuruyorlardı. babam o zamanlar uyarıyordu hayatın gerçeklerini kavramam gerektiğini, ileride pişman olacağımı beni tek kurtaracak şeyin derslerimin olduğunu kitaplardan başka dostumun olmadığını sölüyordu. aslında ben de haberleri takip eden kendimce gündemi izleyen birisi olarak ekmeğe zam geldiğini, kiraların hayat pahalılığının arttığını biliyordum. ama yinede ders çalışmak iyi bir meslek sahibi olmaya hiç eğilim gösteremedim bunun dışında işe yarabilecek bir yeteneğinde yoktu. fakat işin garibi belki de pgibolojik bir hastalıktır. bir şekilde zengin olacağıma, başarılı bir hayatım olacağına, yabancı ülkeleri gezeceğime, hatta oradan kızıl saçlı bir kızla evleneceğime falan inanıyordum. bunun yanında kültürlü ve başarılı da olacaktım. fakat işin aptalca olan kısmı bu inandığım istediğim( yada istediğimi sandığım) şeylerin olması için hiçbir çabam da yoktu.

    Durumlar kötüleştikçe ve baskı arttıkça tek yaptığım bilgisayar oynamak, resim çizmek ve de bas gitar çalmaktı. ( havalı olduğu düşündüğüm için demiyorum lisede bir grup kurmaya karar verdik ve kimse bas gitar çalmak istemedi. o iş bana kaldı aslında ben elektro gitar istiyordum) bas gitar çalarken de hayal kuruyordum. ünlü bir grubumuz olacak vs vs. hem amerikan filmlerindeki karizma adamların yaşadıklarını hayal ediyordum(muşum). sonra bas gitarı da bıraktım. durumumuz kötüleşti o zamanlar stüdyolara gidip çalışma yapıyorduk ve ben ilçeden ile gitmek zorundaydım para dayanmıyordu. bir kaç kez onlarla stüdyoya gidemedim ve onlar benden daha iyi çalan birini buldular. ( zaten her zaman bir şeyleri sizden iyi yapan insanlar vardır) sonuç olarak rockstar olma imkanımda böylece tükendi. arkadaş grubundan şutlanmak bile ders verici nitelikteydi. önemli olan arkadaşlık değil daha iyi çalmak. tabi ben bu dersi yine almadım. daha fazla bilgisayar oyunu durumumuz olmamasına rağmen hayvan gibi para harcıyordum. babam uyardığında (kendisinin aslında çok para kazanması gereken bir işi vardı) ona geçmişte iş ile ilgili yaptığı hatalarla cevap veriyordum. annem ki kendisi devlet memuru durumumuz kötü olduğu için neden rüşvet almadın bile diyerek kızıyordum. günlük yaşam ritüellerimden ödün vermemek için geçmişi suçluyordum. yaşadığıma, doğduğumu pişmandım. kız arkadaşım yoktu, hatta normal arkadaşım bile yoktu. ama insan zihninin oyunu gibi yine de ileride başarılı ve zengin olacağımı düşünüyordum. bu şekilde lise bitti. ilk sene öss zaten hezeyan. ikinci sene alanım dışında girdiğim sınavdan anadolunun berbat bir üniversitesine gittim . babam beni okutmak için o yaşında bir 3. dünya ülkesine çalışmaya gitti. silahların patladığı, şantiyelerin basıldığı bir ülkeye sırf benim mezuniyetinde işsizlik garanti bölümümü bitirebilmem için. yemeyip içmeyip bana para gönderdiler. bu şekilde üniversite bitti. aldığım eğitim hiçbir şeye yaramazdı. hocalarımızın çoğu aptal ve gerici insanlardı. eğitim olarak hiçbir şey görmedi diyebilirim.

    Bu arada üniversite dönemi de sancılı geçiyor tabi başarısız arkadaşlıklar vs vs. ünin bana kattığı tek şey her insan tipinden görmem oldu. birçok ahlaksızca hareket gördüm, ortam gördüm. tek yegane başarım bu ortamlara kapılmamak kendimi seyirci olarak uzaktan tutabilmekti. üstelik ne bunu inancım ne siyasi görüşüm uğruna yaptım. her zaman olduğu gibi en iyi olduğum şeyi yaptım. üniden mezun oldum 1 ay sonra babam feci bir şekilde vefat etti. ağlamaya bile fırsatım olmadı çünkü küçük kardeşim var, pgibjolojisi harap olmuş bir annem var. aynı zamanda yazamadığım şeylerde var. ve ben hayatım boyunca çok az gördüğüm yoğun çalışmaktan dolayı bitap düşmüş babamı tam dinlendireceği emekliliğini yaşayabileceği şekilde yüz üstü bıraktım. kardeşime ve anneme bakmak zorundayım. hatır gönülle bir işe girdim bir kamu kurumuna okuduğum bölümle alakası olmayan bir işe. asgari ücretle çalışıyorum. mutsuzum. katlananmak zorundayım iş yerinde insanların aptallığına 5 dakika geç kaldığında yapılan tacizlere, küçük kasaba pgibolojisine vs. lüksüm olmamasına rağmen her gün söyleniyorum. annemi daha da üzüyorum. ve kardeşim bu olaydan sonra tıpkı benim lisede yaşadığım umursamaz ve ileride pişman olacağı hayatı yaşıyor. pişmalığın asıl nedeni işte aptalların bile başarabildiği bu dersler değil. bu sistemde para kazanmak istiyorsak o mevcut berbat derslere çalışmalı daha fazla test çözmelisin. tiyatroya ilginin olması. elini kalem tutması belirli bir ekonomik durumun altındaysan yalnızca hobi olabilir. çizdiğin karikatüre yada mimiklerine karaladığın hikayelere asla güvenmeyeceksin çünkü özel bir yerde okuyamayacaksan yada çevren yoksa bunlar yalnızca ben yaptımın hazının ötesinde hobiler asla ciddiye alınmanı sağlayacak şeyler değil. ve tüm bunları kovuşturmak gerçekten kopmak için kendimize ilgi alanları yaratırız. gitar çalmak, dövme yaptırmak, kolleksiyon yapmak, youtube da oyun yayını yapmak, lotr okduğu için övünmek, ortamda şekersiz sütsüz kahve içmek, siyasi olarak derin gibi konuşmak, anlamadığı halde kitap okumak, niçenin tam adını yazmak için ezberlemek, profil fotoğrafına eski model araba koymak, esprili tweetler atmak. ortamlarda pgibolojik sorunlarım var demek, herkese muhalif olma isteği, garip olarak adlandırılmaktan hoşlamak vs vs. bu gereksiz yazıyı imla hatalarına rağmen okuyorsan ve biraz olarak dürüst olursan kendinde birşeyler görebilirsin.

    Şimdi bunun fight clubla ne alakası var kısmına geçiyorum. ben de izledim fight club\'ı, gittiğim bilardocuda posterini gördümi filmdeki penisi ben de gördüm, patlama sahnesini, şizofreniyi. hatta şu ünlü cümleyi \'\'biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız ve çok kızgınız\'\' tarzında bir şeydi. işte ilk izlediğim ben de adam haklı lan dedim. bizi böyle inandırdılar diğer insan sürülerinde farklıyız sadece keşfedilmeyi bekliyoruz biz. bir gün mutlaka yüzümüz gülecek. sonra çevre dikkatlice bakınca şunu gördüm. 80 yaşında adam bile kahvede otururken lan loto oynayacaktım az daha unuyordum diye bir anda kalkıyorsa, yediği çikolatanın şifresini araba kazanacağım diye 50 yaşındaki ev kadını sms bedeli olarak 12 tl ödeyip yolluyorsa bu hepimizin hastalığı. ve fight clubdaki tespit ne kadar doğru gelse de bir nevi ekgib( fight clubu beğenmeyip film önerecek arkadaşa şimdiden selamlar) evet böyle inandırıldık ama bilincimize yapılan bir taaruz değildi bu. çünkü biz buna inanamak istedik. çünkü berbat bir hayatımız var. çünkü biz o hayattan kurtulmak için asla gerçekçi çözümler getirmedik. asla kendimizi eleştirmedik. asla yanıldığımızı düşünmedik. çabalamadık. sadece yakındık durduk. çünkü kararlarımız inançlarımız aşkımız yalanlarımızı bile kedimiz yaşamaya korktuğumuz için filmlere kitaplara rol modellerine yada havalı olduğunu düşündüğümüz şeylere göre şekillendirdik. çok iyi bir duvar ustası olabilecekken havalı olmadığı için serseriliği tercih ettik. beğenmediğimiz halde kızların ilgisini çekmek için saçma sapan kolyeler taktık, inanmadığımız halde tarota merak saldık. cin cağırmayı denedik, en sevdiğimiz küfür kalabalık ortamda edemedik. sevmediğimiz kişinin yüzüne bu duyguyu vuramadık. sevdiğimiz birine kendimizi yabancılaştırdık. türkü dinlediğimiz için utandık.
    ···
   tümünü göster