Bir vize muafiyeti için Avrupa Birliğine boyun eğmeli miyiz?

Bir ingiliz gemisi,19.asırda, Osmanlının deniz sınırını ihlal edip ta Çanakkale’ye gelir ve küçük bir Türk teknesine çarpıp 12 balıkçıyı şehid eder. Devrin sadrazamı yani başbakanı, Tanzimat Döneminin Büyük Devlet Adamı Keçecizade Fuad Paşa kıyameti koparır ve ingiltereden hem 12 balıkçının ailesine tazminat ödemesini hem de Osmanlı Devletinden özür dilemesini ister.
ingilizler, Türk Hükümetinin baskısına dayanamaz ve 12 balıkçının ailesine tazminat verir. Fakat özür dilemezler. Bunun üzerine Fuad Paşa bastırır, ingiliz elçisini sıkıştırır ve Fuad Paşadan bunalan elçi, çareyi saraya gidip Sultan Abdülaziz'e sadrazdıbını şikayet etmekte bulur. Sultan ertesi gün Fuad Paşa’yı çağırır, “Paşa, adamlar istediğin tazminatı vermiş. Neden özür için bu kadar ısrar ediyorsun? Batan alt tarafı küçük bir tekneymişder. Fuad Paşa şöyle cevap verir;
ingilterenin batırdığı gemi buyurduğunuz gibi ufacık bir tekne idi ama direğinde Osmanlı bayrağı vardı. Tazminatı zavallı balıkçıların geride bıraktıkları ailelerine dağıtmak üzere aldık, özürü de batırdıkları bayrak için istiyoruz. Eğer beni bu işten vazgeçirmeye çalışacaksanız, işte sadaret mührünü alın, beni azledin.
Bu cevabı alan sultan, paşaya ısrar etmekten vazgeçer ve çaresiz kalan ingiltere nihayet Türk Hükümetinden özür dilemek sorunda kalır. Tarihteki en zor günlerini yaşayan Türk Devleti, O Çağın En Güçlü Devletlerinden ingiltereye bu cevabı verebilmişken, bugünkü Türklerin Avrupaya yalakalık yapması namussuzluk olur. Bence,siz yolunuza biz yolumuza'' cevabı, Fuad Paşa'nın ve tüm Türklerin takdir edeceği bir cevaptır.