/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +12 -1
    Arasında geçen satranç olayını sizlere anlatacağım.

    Yavuz Sultan Selim Şah ismail'in çok iyi bir satranç ustası olduğunu duyar. Kendisini saklamak istediğininden dolayı kollarını yırttığı eski bir derviş kıyafeti giyerek düşer yollara. Göğsünede kocaman bir geçici dövme yaptırır. Tıpkı o dönemde bir çok dervişin yaptırtığı gibi.

    Gece gündüz yol alır iran çöllerinde. Artık acem topraklarındadır. Önce handa kalır bir gece. iran'da satranç çok meşhurdur. Ve neredeyse bu oyunu bilmeyen yoktur. Yavuz Sultan Selim Han handa kalan diğer yolcularla da satranç oynar. Karşısına çıkan herkesi kolaylıkla mağlup eder. Bu hancının dikkatini çeker. Hancı Kimsin , necisin , nereden gelir nereye gidersin sualiden sonra Bu osmanlı dervişinin şanı kulaktan kulağa yayılmaya başlar.

    Bu haberi Şah ismail'de duyar. Kendiside çok iyi satranç oyuncusudur. Bu hususta rakip kabul etmeyen Şah ismail Haykırır ; Derhal o dervişi huzuruma kabul ediniz.

    Yavuz Sultan Selim Han saraya davet edilir.
    Yavuzun amacıda budur. Savaş meydanlarda savaşmadan önce satranç tahtasında savaşmaktır.

    Yavuz Sultan Selim Han küçümseyi bir tavırla baştan aşağı süzülür Şah ismail tarafından. Nede olsa basit bir derviş görünümündedir.

    Şah ismail satranç diliyle sorar. Bre derviş sen misin şahın karşısına vuruşmak için rakip diye çıkacak piyade.
    Yavuz Sultan Selim Hanın cevabı da satranç diliyle olur.
    Bazen bir piyade dahi mat eder şahı bu devranda bilmez misin ey hükümdar

    Kısa fakat dostça bir sohbetten sonra müsabaka başlar.
    Sarayın devasa salonunda nefesler tutulur kelimeler yutulur.
    Lakin Yavuz Sultan Selim Han çok kısa bir süre içerisinde mat olur.

    Yavuz Sultan Selim kasıtlı olarak mat olmuştur. Rakibinin metodu nedir tanımak tartmak ister düşmanını. Şah ismail Yavuzun bu kadar kısa süre içinde mağlup olmasına bir anlam veremez. içten içe de şüpheye düşer. Bu işte bir oyun olduğunu sezer ve tekrar oynamayı teklif eder.

    Bu defada çok kısa bir süre içerisinde Şah ismail mat olur. Seçimsiz ve çaresiz bırakılarak ezici ve dahi bir kuvvet karşısında çok kötü bir şekilde mat olur. Şimdiye kadar hiç olmadığı gibi kaplanın pençesindeki sıçanın çaresizliğiyle mat olur.

    Şah ismail öfkelenir ve gürler rakibine.
    Bre derviş hiç şahlar mat edilir mi ?
    Elinin tersiyle de bu garip dervişe bir tokat atar.

    Yavuz Sultan Selim ne bu tokadın ne bu sualin altında kalmamalıdır. Cevap verir ;
    Şahların mat edilmeyeceği danışıklı dövüşünü bilseydim , elbette benim dahi tavrım ona göre olurdu.

    Tokadın cevabını ise bir kaç yıl sonra verecektir. Bu tokadı unutmamak için kulağına bir küpe takar. Kulağına küpe olsun deyimi buradan gelir.

    Şah ismail mat olmuştur köpürür bağırır ama hakperesttir. Verin şu küstah dervişe bir kese altın uzaklaşsın buradan .

    Şah ismail onun hala Yavuz Sultan Selim olduğunu anlamamıştır. Yavuz Sultan Selim altın kesesini alır ve Şahın sarayını terkeder. Lakin Şahı mat ettiği salonun devasa kapısından çıkmadan önce geriye doğru döner ve tahtında oturan Şaha şu şiirini okur ;

    Sanma şahım/ herkesi sen/ sadıkane /yar olur
    Herkesi sen/ dost mu sandın/ belki ol /ağyar olur
    Sadıkane/ belki ol/ alemde /serdar olur
    Yar olur/ ağyar olur/ serdar olur /dildar olur

    Yavuz Sultan Selime ait olan bu kıta Yavuzun ne kadar büyük bir şair olduğunun göstergesidir. Zira mısralar yukarıdan aşağı sağdan solada okunsa aynı sonucu verir. Buna vezn-i aher denir. Ve bu ölçüyle yazılan ilk kıtada budur. Aldığı altın kesesini bir ağacın altına gömer ve tebrizi terkeder.

    Aradan yıllar geçer.

    Yavuz Selim padişah olur iran üzerine sefer düzenler.
    Çaldıran ovasında iki şah karşılaşır. Yıllar önce satranç tahtasında karşılaştığı gibi. Bugün gerçek bir savaş meydanında ordularıyla canlı bir satranç tahtası gibi dizilmiş birbirlerinden ilk hamleyi beklemektedirler. Yavuz Sultan Selim han yediği tokadın acısını hala unutmamıştır. Ve bugün o tokadın bedelini ödetme zamanıdır. Kıran kırana bir savaş olur. Çaldıran ovasında o gün insanı başını ağrıtacak derecede kan kokusu hakim olmuştur ovaya. Skor tablosu 2-1 i gösterir. Şah ismail ikinci defa mat olmuştur. Hemde bir daha ayağa kalkamayacak şekilde tam bir MAT !.

    Yıllar önce kulağına takılan küpenin artık çıkma vakti gelmiştir.

    Oyunda da savaş alanında da mat ettiği şaha son darbeyi gönderdiği mektupta şu cümlelerle vurur;

    BEN SANA ÇALDIRANDA MAT OLACAĞINI YILLAR ÖNCE TEBRiZ SARAYINDA SATRANÇ TAHTASINDA GÖSTERDiM. LAKiN SEN BASiRETSiZ BAKIŞINLA KARŞINDA BASiT BiR DERViŞ VE BASiT BiR OYUNDAN BAŞKA BiR ŞEY GÖREMEDiN.

    Şah ismail Yavuzun mektubunu okurken her cümle hançer gibi saplanır kalbine.

    Ve mektup şu cümlelerle son bulur.

    TEBRiZ SARAYINDA MAT OLDUĞU BiR DERViŞE TOKAT ATMAK ERLiK DEĞiLDiR.

    ATACAKSIN TOKADI BÖYLE ATACAKSIN...
    ···
   tümünü göster