Odama yerleştim. O sırada odada 2 kişi Türkçe sohbet ediyordu. Hiç bozuntuya vermeden "Hi" dedim girdim içeri. Ben eşyalarımı yerleştirirken onlar bu akşamki planlarından bahsediyorlardı birbirlerine. 2 kutu magic truffle almışlar. Vondelparkta yemeyi düşünüyorlarmış. Ben hiç kimliğimi açığa çıkarmadan dinliyordum. Magic truffle lafını duyunca ; "Dikkat edin beyler çok fena kafası var." dedim. "Olm sen de mi Türk'tün niye yarım saattir sesini çıkarmadın" falan dediler. Yine biraz sohbet ve tavsiyelerden sonra odadan ayrıldım ufak sırt çantamı da alarak. Karnım acıkmıştı. Hostel Leidseplein'in tam ortasında olduğu için her yer cafe,bar, restorandı. Yemeğimi yedikten sonra gözüme bir kaç insan takıldı. Sokak ortasında maç yapıyorlardı. Hemen yanlarına gittim.




Onları izledim videoya aldım. Arada sırada ben de maça dahil olmak istedim ama çok kalabalıktı. Kafelerden gelen insanlar da oynamaya çalışıyordu. O sıralar Dünya Kupası başlayacaktı ve tüm Hollanda çok heyecanlıydı. Her yer turuncu her yer futboldu.

Bütün geceyi barda tanıştığım insanlarla sohbet ederek geçirdim. Gece saat 4 civarında ise uykuya daldım. Yeni bir gün beni bekliyordu.