/i/Kültür Sanat

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +4
    Televizyonun üstünde, iki saattir kıpırdamadan duran şu sinek ne hissediyorsa, aynı şeyi hissediyorum. Iki ay oldu evden dışarı çıkmadım. Yemeklerimi internet üzerinden sipariş ediyorum. Televizyon izlemiyorum. Kitap okumuyorum. Çalışmıyorum. Bütün insani yetilerimi kaybettim. Anılarımı hatırlamıyorum. Kaybetmekten korkmuyorum. Kazanmayı düşünmüyorum. Hayatımın geri kalanını, televizyona yapışmış ve birazdan ölecek bu sinek gibi geçirebilirim. Çoktan ölmüş bile olabilirim hatta. Olabiliriz. Kimsenin kimseyi görmediği bir ev oldu artık burası. Bu mahalle. Bu sokak. Bu şehir. Bu memleket. Hayaletler gibi korkutuyoruz birbirimizi. Boşluklara tehditler savuruyoruz. Bakışlarımız karşıdakinin kafasının içinden geçip gidiyor, karşı duvarda dağılıyor. Söylediklerimiz de. Doğru olanın önemi yok. Doğru olanı hatırlamıyoruz. Kör değiliz. Sağır da değiliz. Ama bi şey var, başka bi şey. Belli ki hepimiz hayalet olmuşuz, çoktan. Nefret ettiklerimizin hayaleti. Sevdiklerimizin, unuttuklarımızın, yok saydıklarımızın. Gazetelerde gördüklerimizin hayaletleri dolaşıyor odalarda. Internet sitelerinde, televizyonlarda, avuçlarımızda ölümlerini izlediğimiz çocukların hayaletleri. Kafası kesilen çocukların, o kafaları kesen diğer çocukların. Dağa çıkanların, dağdakileri öldürenlerin, dağdakilerin öldürdüklerinin, sokağa çikanlarin, sokaktakileri öldürenlerin, evinden cikmayanlarin, evine gidemeyenlerin... Kim varsa, herkesten bahsediyorum. Herkes. Bu evde yasayan ve ölen herkes. Hepsinin agirligi var üstümüzde, ölen herkesin ruhlari var, buralarimizda sakliyoruz onlari. Biriktirdigimiz o ruhlarla, patliyacak kadar sismis hayaletlere dönüsüyoruz. Hissizligimiz bu yüzden. Yalnizligimiz bu yüzden. Inanmaktan korktugumuz herkesin hayaleti var evlerimizde. Birbirimizi bu yüzden duymuyoruz. Cigliklarimizi, aglamalarimizi, yakarislarimizi, gülüslerimizi... Hep bu yüzden. Hayaletleri kimse duymaz. Hayaletler görünmez. Ve hayaletler haksizliga ugrayanlardan yaratilmistir cünkü.

    ...

    Disari cikmam lazim biraz. Saat gecenin ikisi. Kafam pilates topu gibi. Elimde olsa evde birakacagim kafami. Gayrettepe'nin Barbaros Bulvari'na cikan caddelerinde yürümeye basliyorum. Trafik lambalarinin sesi varmis, bu gece farkediyorum bunu. Inceden, bir hata yapmis gibi inliyorlar sanki. Bir yere gitmem lazim, ama nereye! Bi taksiye binsem acelem varmis gibi. Uzun zaman sonra ilk defa biriyle konussam. Anlatsam mesela. Ne anlatacagim?.. Önüme bir taksi yanasiyor. Selektör yakiyor. Elimle devam et isareti yapiyorum. Yürümeye kaptiriyorum kendimi. Sonra bir taksi daha, sonra bi tane daha, derken en son gelene atliyorum. Nereye gidecegim peki?

    "Abi nereye?" diye soruyor taksici. Direkt "Ortaköy" diyorum. Portakal'dan aşşağı dogru ilerlemeye basliyoruz. Taksici bir sigara yakiyor. Bana da uzatiyor, "Hayir!" diyorum. "Kullanmiyorum". Gözümü yoldan ayirmiyorum. Konusmuyorum da. Taksicinin sigarayi her cekiste surati aydinlaniyor. Tanidik bir simasi var. Bir dahaki cekiste suratina daha dikkatli bakiyorum. Gördügüm seye inanamiyorum. "Usta!" diyorum, "icerinin igiblarini yakar misin?". "Tabii abi" diyor, yakiyor igiblari. Adama bakiyorum. Adam bana bakiyor. Ayni anda tepki veriyoruz. "Hasgibtir!!!". Arabayi saga cekiyor herif. "Bi dakka!" diyor. "Nasil yaa!!". Salak gibi bakismaya basliyoruz taksiciyle duran arabanin icinde, gecenin üc bucugunda. Adam bana fena halde benziyor cünkü. Ya da ben adama benziyorum.
    ···
   tümünü göster