/i/İnanç

İnanç
  1. 251.
    -1
    Esas itibarıyla bir yaratıcının var olduğuna dair inancı olmayan bir kimse ile konuşurken, soruda yer alan noktadan değil daha temel meselelerden başlamak gerekir. Bu meselelerin başında, var olan bir şeyin kendiliğinden meydana gelmesini sağlayan sebebin ne olduğu konusu gelir. Bu temel mesele halledilmeden tali ve teferruat sayılabilecek bir meseleyi konuşmanın ya da tartışmanın ciddi bir faydası olmaz. Nitekim gerek peygamberlik müessesesi gerekse kendi imkanları ile varlığı tanımaya ve anlamlandırmaya çalışan felsefeciler, "nereden geldim, niçin geldim ve nereye gidiyorum" şeklinde formüle edilen üç kadim (tarihi çok eskiye dayanan) soruyu sorarak işe başlamışlar ve bilgi kaynaklarına uygun olarak bunlara cevap bulmaya çalışmışlardır. Nereden geldim ve benim gelişimi sağlayan sebep nedir? sorularını sorup bunlara bir şekilde cevap bulamamış bir kimse için detay sayılacak bir mesele ile uğraşmanın bir faydası yoktur. Soruda yer alan hususu, temelde bir yaratıcı inancına sahip olan bir kimsenin, detay sayılacak bir konuyu anlamaya çalışma gayreti olarak görüp şöyle cevap verebiliriz: Gözümüzle gördüğümüz ve görmediğimiz her şeyi var eden Allah, insana bir irade, yani yapmak istediklerini seçme kabiliyeti vermiş ve onu bu iradesinde hür bırakmıştır. insan bu hür iradesi ile iyi ya da kötü, yapmak istediklerini kendisi seçer ve onun seçtiğine yüce Allah müdahele etmez. Bir insan şayet kendi iradesi ile -soruda geçtiği şekliyle- insanların iğreneceği ve duyduklarında tüyleri diken diken olacağı bir fiili yapmak istediğinde Yüce Allah ona müdahele ederek onun bu iradesine engel olursa, bu durumda hür bir iradeden bahsedilemez ve insan, aklı olmayan diğer varlıklar mesabesine düşer. Oysa insan, kendisine verilen akıl nimeti ile diğer canlılardan ayırt edilmiş ve onlardan üstün kılınmıştır. Bu nedenle ona verilen bu nimeti ona müdahele ederek kısıtlamak verileni geri almakla eş değer olacaktır. Nitekim Rabbimiz bu temel prensibi "Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör" (insan süresi 3. ayet) buyurarak beyan etmiştir. Buna göre, Yüce Allah doğru ve hakikat olanı açıklamış, Peygamberler ve kitaplar göndererek de insandan ne istediğini beyan etmiştir. Buna ilaveten insana akıl vererek doğru yolda hareket edebilmesi için ona imkan tanımıştır. Bütün bunlardan sonra insan, hem dünyası hem de ahireti için iyi şeyler yapmayı irade etmiş, istemişse buna müdahele edilmemiş, buna mukabil kötüyü tercih etmişse de buna da engel olunmamıştır.
    Şimdi asıl mesele , bizim ALLAH senin ise tanrı dediğin ruhani varlık ; bazı arkadaşlarımın da dediği gibi extra bir çaba göstermesine gerek yok ; gemiyi batırması, ona karşı şirk koşmak ile ilişkilendirilebilir. O masum bebeklerin ölmesini veya senin deyiminle öldürülmesini yaratıcıya bağlaman hiç doğru değil. Ne yazık ki bizim insanlarımız özentiden ibaret bildikleri ateizmi bu şekilde savunuyor. Tüm herşeyi anladınız da ALLAH'ı inkar etmek kaldı öyle mi ?
    Hayırlı günler.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster