/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 176.
    +35 -2
    ~~ beyler uzun giriyorum 19:15 - 19:20 gibi gelirim belki daha da erken gelebilirim
    ~~ beyler ikinci sıraya yerleşebilirsek bu gece trende girme sözünü veriyorum
    ~~ daha ciks başlamadı heyecan falan tam oturmadı gelince hafiften heyecanlı olucak
    meryem hanım hazırlanmıştı. geçen günkü pardesüsü vardı üzerinde. ancak bu kez makyaj yapmamıştı. çenesinin altından sıkıca bağladığı büyük başörtüsüyle yaşından büyük gösteriyordu. arabaya binerken serhat cemil’e, “cemil sen arkaya annenin yanına otur, arkadaş da yanıma geçsin!” dedi. meryem hanımın külotuna akıttığımı Serhat da biliyordu ve o yüzden kendince beni meryem hanımdan uzaklaştırmaya çalışıyordu.

    cemil ve annesi arka koltuğa geçerken ben Serhat’ın yanına oturdum. Serhat yol boyu Cemil’le konuşurken benimle hiç konuşmadı. Aynı şekilde meryem hanımdan da hiç ses çıkmıyordu. gelmemden ikisi de rahatsız olmuştu, ama arada Cemil olduğundan bir şey diyemiyorlardı.

    lüks sayılabilecek bir kebapçıya gittik. serhat sert tabiatlı olmasına karşın bonkördü. cemil ve ben hapur hupur midemizi doldurduk. meryem Hanım ise oldukça sessizdi. ürkek ve çekingen bir şekilde yiyordu yemeğini.

    eve döndüğümüzde meryem hanım odaya geçip kapıyı kapatırken, ben cemil’e serhat’la ilgili sorular sordum. Serhat’ın lokantacılık yaptığını, durumunun fena sayılmadığını, evli ve 2 kızının olduğunu söyledi. anne ve babasının sivas’ta yaşadığını, ayda yada iki ayda bir Sivas’a onları görmeye gittiğini söyledi. “Sivas’a geldiğinde bize de uğrar!” dedi. tabii bu uğramalarda Serhat’ın annesini gibtiğinden habersizdi cemil.

    biz konuşurken meryem hanım odadan çıkıp yanımıza geldi ve “saat kaç?” diye sordu. cemil de ben de kol saati kullanmıyorduk. cemil telefonuna bakıp saati söylerken, annesi, “oğlum, şu duvara bir saat asın da dakka başı saati sormayayım. sen de rahat et, ben de!” dedi. meryem hanımın bu sözleri kafamın içinde şimşekler çaktırdı bir anda. “tamam, ben hallederim!” dedim cemil’e.

    ertesi gün okuldan sonra önceden adresini aldığım bir mağazaya gittim. kredi kartımın limitini doldurma pahasına epey para ödeyerek güzel bir duvar saati aldım. getirip duvara astığımda, meryem Hanım, “allah razı olsun, hah şöyle, saat kaç diye durmadan telefona mı bakmak lazım!” dedi. saati beğenmişti, ancak saatin içinde bir casus kamera olduğundan habersizdi.

    Sonraki gün eve girdiğimde, meryem hanımın, “cemil sen misin?” diyen sorusu ile karşılaştım. Kendisi görünmüyordu, Cemil’in odasındaydı. “hayır, benim, nosxe!” dediğimde bir şey demedi, ancak oda kapısının kapanma sesi geldi.

    Saatin arkasındaki hafıza kartını aldım. Gün içinde meryem hanımın ne yaptığını çok merak ediyordum. Acaba Serhat gelmiş ve gibişmişler miydi? odamın kapısını kilitleyip kartı bilgisayara taktım.

    Saati satan adam görüntü ve ses kalitesinin çok iyi olduğunu, harekete duyarlı olduğundan sadece bir hareket anında kayıt yaptığını söylemişti. kalbim deli gibi çarpıyordu. kartın içindeki video dosyasına tıklayıp açtım...

    Saat 09:30’da Meryem Hanım elinde telefonuyla çekyatta oturuyordu. Kulaklığı takıp sesi açtım hemen. Konuştuğu serhat’tı. “ne zaman gelirsin? Yok, Cemil de yok, öbür oğlan da! tamam, acele et!” diyerek kapatırken, saati almakla çok iyi yaptığımı anladım. meryem Hanım evde kimsenin olmaması nedeniyle başını örtmemişti. Uzun ve siyah saçlarını arkadan bir lastikle bağlamıştı. uzun ve bol siyah bir etekle, kırmızı uzun kollu bir gömlek giymişti.

    Saat 10:00’u biraz geçerken kapının zili çaldı. Saniyeler sonra Serhat salonda, duvar saatinin yani kameranın karşısındaydı. yannanım sertleşmeye başlarken şu anda yan odada bulunan meryem hanımın yediği naneleri öğrenecek olmanın heyecanı her yanımı sarmıştı.

    meryem Hanım bir anda serhat’a sarıldı sıkıca, Serhat da aynı şekilde karşılık verdi. ardından Serhat çekyata otururken meryem hanımı da kucağına oturttu. serhat meryem hanımın dudaklarını, yanaklarını deli gibi öpüyor, arada bazen kendini kaybetmiş gibi, “Çok özledim seni, çok özledim!” deyip duruyordu. Oysa daha birkaç gün önce meryem hanımı taksiye bindirip göndermiştim, o gün de çatır çutur gibişmişlerdi, ama bu onlar için çok gerilerde kalmıştı demek ki.

    serhat’ın, “Çok özledim!” sözlerine Meryem Hanım da aynı şekilde karşılık veriyordu. Serhat onun yüzünü, dudaklarını, yanaklarını öperken, o Serhat’ın sırtını, omuzlarını okşuyordu. Derken Serhat sağ elini Meryem hanımın eteğinin altından soktu. O anda yannanım patlayacak hale gelmişti bile. meryem hanımın çorapsız, bembeyaz ve dolgun kalçasını avuçlayıp okşarken, benim gözüm o muhteşem kalçadaydı.

    Serhat meryem hanımın kalçasını okşarken, meryem Hanım da gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştı. azgın, yerinde duramayan bir kadındı. az sonra Meryem hanımın beyaz, dolgun memeleri açığa çıktı. Sutyen takmamıştı, gömleğin düğmeleri açılır açılmaz memeleri arzı endam etmişlerdi. Serhat’ın sağ eli meryem hanımın kalçasında, ağzı memelerindeydi. kadının memelerini deli gibi emiyor, ısırıyor, öpüyordu.

    meryem hanımsa halinden çok memnundu. serhat’ın kel kafasını okşayıp öpüyordu bu sırada. serhat elini eteğin altına daha çok sokmaya başladı. derken Meryem hanımın beyaz külotunun Serhat’ın elinin altında olduğunu gördüm. Külotun lastiklerini çekiyordu. kendinden geçmiş halde Meryem hanımın memelerini emmeye devam ediyordu.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +30
      Çorapsiz bembeyaz ve dolgun kalçası ne amk züte çorap mi geciriyorlar sizin orda
      ···
    2. 2.
      0
      reezzzzzz
      ···
    3. 3.
      0
      senin anlattığın saat gizli kameralı saatlere ulaşmak senin gibi her ergene düşmez.
      kaldı ki o kamera bir de ses kayd ediyor peh
      ···
    4. diğerleri 1
   tümünü göster