/i/Felsefe

filozofiya'ya inananların kafalarını açtıkları uhrevi altincidir.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +8
    bir arkadaşım özelden bir soru sordu. ne düşündüğümü sordu. bunun üzerine bir yazı yazmak istedim.

    insanlara nasıl davranmalıyız?
    nelere dikkat etmeliyiz?
    hani sadece arkadaş grubu değil iş ortamlarındada insanlarla etkileşimde nasıl bulunmalıyız işte patrona olsun, astımıza üstümüze vesayre...

    okurken sıkılmamanız için bi kaç müzik

    https://www.youtube.com/watch?v=Cy6iwP9Ux3A

    https://www.youtube.com/watch?v=TyzVAObq1ZA

    bu müzikler sıkıcı oldu bunu dinle
    https://www.youtube.com/watch?v=LzCPEYBn5W0

    https://www.youtube.com/watch?v=v0NSeysrDYw

    şimdi reisler...

    insanlar bu hayatta rol yaparlar. önceden belirlenmiş rolleri oynarlar. insanlar becerileri, bilgileri yetenekleri vesayre bakımından birbirinden farklıdır. Ama asıl önemli olan bu dünyadaki fonksiyonunuz değil, kendinizi sizi ele geçirip oynadığınız rol olduğunuzu sanmanıza yol açacak ölçüde bu fonksiyonla tanımlamanızdır..

    Kendinizi tamamen oynadığınız rolle tanımladığımzda, bir davranış kalıbını kimliğinizle karıştırırsınız ve kendinizi fazlasıyla ciddiye alırsınız. Aynı zamanda, başkalarına sizinkine karşılık gelen roller yüklersiniz.

    Örneğin, kendilerini tamamen rolleriyle tanımlamış doktorlara muayene olduğunuzda, onlar içinbir insan değil, sadece bir hastasınızdır.

    veya zütünüz yiyorsa başkanyla arkadaşınla konuştuğun gibi konuş ak. hatırlarsanız bir adam yoluna çıkıp birşeylerden dolayı sitem etmişti. başkanda o zaman başbakandı tabi ananıda al git felan demişti. eleştiriye veya saygısızlığa gelemezler. veya şöyle örnek vereyim bu adamlar kendisine hürmet gösterilmesine o kadar alışmışlardır ki en ufak ters bişey söyle hürmet gösterme, laubali konuş hemen caz yaparlar sen kiminle konuştuğunun farkında mısın gibi.

    bunu bizde yaparız zaman zaman. bizden güçsüz veya yaşça küçük birisi mesela bir liseli bizimle alay eder gibi konuşsa sen kimsin lan yaşın kaç senin ha yaşın kaç diye çıkışabilirsiniz.

    insanların kendilerini tanımlamaktan zevk aldıkları ve böylece egolarının bir parçası haline getirdikleri birçok önceden tanımlanmış rol vardır. Bu durum, insan ilişkilerinin içtenliğini kaybetmesine, insancıllıktan uzaklaşmasına ve yabancılaşmaya yol açar.

    Önceden tanımlanmış bu roller, size rahatlatıcı bir benlik duygusu verebilir ama bunun karşılığında, kendinizi kaybedersiniz.

    Ordu gibi bir devlet kurumu ya da büyük bir şirket gibi hiyerarşi yapısına sahip organizasyonlarda çalışan insanlar, kendilerini hemen rollerine kaptırırlar.

    Kendinizi oynadığınız bir role kaptırdığınızda, samimi insan iliş-kileri imkansızlaşır.
    mesela askere gidenler bilir bazı komutanları diğerlerine oranla daha çok seversiniz çünkü arkadaşınız gibidir. diğer huur çocuklarını sevmiyorum ama ahmet komutan adamın dibi ya dersiniz. çünkü o her ne kadar işinin gereği olarak o rol ona verilmişsede gençtir, 20 li yaşlardadır kafa dengidir ona bir yere kadar laubali olabilirsiniz. ama git bir albaya onunla konuştuğun gibi konuş ak. 10 yılda geçse bi saygısızlık yap hemen caz yapar dıbına kodumun. tabi askerlik sert, kesin, direkt olmak zorundadır ama o sevgi oluşmaz aranızda işte.

    mesela hippiler egosal temelli sosyal ve ekonomik yapılara önceden belirlenmiş davranış kalıplarına sosyal arşetiplere ve rollere karşı başkaldırdılar. ebeveynlerinin ve toplumun kendilerine empoze etmeye çalıştığı rolleri oynamak istemiyorlardı. sonra dejenere oldu kayboldu gitti ama ardında öyle böyle bir açılım bırakmadılar. şimdi görüyorsunuz herkes tek dünya devleti, dünya barışı tek bir ulustan sözediyor. neyse bu konu uzar çünkü ahlak vesayre bi sürü şey girer işin içine kafanızı karıştırmayın sadece farkında olun yeter.

    Başka insanlarla ilişkilerinizi tarafsızca gözlemleyebilmek için yeterince uyanıksanız, yeterince farkındaysanız, karşınızdaki insana bağlı olarak konuşmalarınızda, tutumlarınızda ve davranışlarınızda, belli belirsiz değişimler gözlemleyebilirsiniz.

    Başlangıçta bunu başkalarında gözlemlemek daha kolay olabilir ama sonra kendinizde de fark etmeye başlarsınız. Çalıştığmız şirketin yönetim kurulu başkanıyla konuşma tarzınız, odacıyla konuşma tarzınızdan farklı olabilir.

    Bir çocukla konuşma tarzınız, bir yetişkinle konuşma tarzınızdan farklı olabilir. Neden? Çünkü rol yapıyorsunuzdur. Ne şirket yöneticisiyle, ne temizlikçiyle ne de çocukla konuşurken kendiniz değilsinizdir. Bir şey almak için bir dükkana girdiğinizde, bir restorana gittiğinizde, bankaya, postaneye girdiğinizde, kendinizi önceden tanımlanmış belli sosyal rollere bürünmüş halde bulabilirsiniz.

    Bir müşteri olursunuz ve ona göre davranır ve konuşursunuz. Tezgahtar ya da garsonda size bir müşteri gözüyle bakarak kendi rollerini oynarlar. Ama böyle bir durumda, insanlar yerine zihinsel imajlar iletişim halindedir. insanlar kendilerini ne kadar rolleriyle tanımlarlarsa, ilişkileri de içtenliğinden o kadar uzaklaşır.

    Sadece karşınızdaki kişinin kimliğiyle ilgili bir zihinsel imaja sahip olmakla kalmazsınız, aynı zamandakendiniz için de aynı şeyi yaparsınız. Dolayısıyla, karşı-nızdaki kişiyle hiçbir şekilde iletişim kurmuyorsunuzdur sadece karşınızdaki kişinin olduğunu sandığınız kişiyle iletişim kurduğunuzu sanıyorsunuzdur. ilişkilerde bu kadar çok karışıklık ve çatışma yaşanmasına şaşmamak gerekir, çünkü hiç gerçek ilişki yoktur.

    mesela bununla ilgili bir hikaye okumuştum tam hatırlamıyorum

    bir bilge keşiş üstad yani. ünlü birinin cenazesini yönetiyordu. işte oraya gelen valilerin, başkanların lordların felan gelmesini beklerken avuçlarının terlemeye başladığını farkediyor. ertesi gün öğrencilerini toplayıp henüz gerçek bir öğretmen olmaya hazır olmadığını itiraf etti. onlara dilenci yada kral olsun, tüm insanların önünde aynı tutumu sürdürmeyi başaramadığını söyledi. hala rollerle, kimliklerle hareket ediyor insanların eşit olduğunu anlamıyordu. sonra oradan ayrılıp başka bir üstadın öğrencisi oluyordu. 8 yıl sonra aydınlanmış olarak öğrencilerinin yanına geri dönüyor.

    yani dicem o ki bu yüzdendir ki "tyler durden" bize çekici gelir. onun için kimlikler gibinde değildir, herkese aynı davranır. rahattır. bizim gibi söylemek istediğini içinde tutup patlatarak işkence etmez kendine söyler. işte biz bunu kıskanırız bunu isteriz bu yüzden onu severiz.

    ama burası çok tartışılır hatta ben bunu istiyorum tartışalım köküne kadar, dibine kadar tartışalım çünkü ben bundan daha önemli bir konu görmüyorum valla bak bende hiç düşünmedim bundan sonrasını yani derinlemesine inmedim. belkide bunu tartışırsak öyle bir sonuca çıkıcaz ki gibici adamlar olup çıkıcaz dıbına koyim : ).

    mesela bazen aldığımız ahlak yüzünden söylemeyiz istediklerimizi. bunu tartışalım mesela. neden ahlak bizim için bu kadar önemli? olmasa neler olurdu? olunca ne kaybediyoruz? ne kazanıyoruz? aşırıya kaçınca ne kazanıyoruz ne kaybediyoruz? temelinde ne var korkumu var bütün bunların? yani neden başkalarının bize dayattığı ahlak anlayışını kabul ediyoruz acaba topluma kendimizi kabul ettirmek kabul görmek yalnızlıktan korkmak, yalnızlık gelince acı çekeceğimizi bildiğimiz için mi ne den yani evet bu haftanın konusunu açıyorum umarım tartışırız ben bu konuda derinlemesine girmek istiyorum. hem ilerde karı kız ortamlarıdna sağlam felsefe yaparız fenamı ak xd xdxd.

    şuraya düzelteyim bu yazdığım konu bittikten sonra şunları tartışmak isterim umarım adam bulurum benimde arkadaşım yok bunları konuşacağım.

    konular
    Ahlak
    ahlak neden gereklidir?
    olmasa neler olurdu? vesayre...
    ···
   tümünü göster