/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +6 -1
    beyler hikaye çok uzun okumazsınız diye özet geçeceğim
    kore savaşında tahsin yazıcı önderliğinde türk tugayı 8. amerikan ordusunun açık kanadını savunmak için harekata sokulmuşlar.
    lakin kunuri muharebesinde çemberi yarmak için süngü savaşına kalkar bizimkiler.çok ağır kayıplar veririz 700 civarında şehit 1000 e yakın kaybımız vardır ama mucize böyle vuku bulur işte.
    çinliler büyük çapta esir almışlardır,kışta, kıyamette, çeşitli milletlerin askerlerinden oluşan bu büyük esir kafilesine, kuzeye Kızıl Çin ülkesine doğru bir “Ölüm Yürüyüşü” başlatılır.
    yolda yorgunluktan ve açlıktan askerler yolun kenarında düşerek geride kalırlar ama türk askerler yaralı oldukları halde arkadaşlarını sırtlarına alıp yola devam ederler ve bu şekilde göç günlerce sürer.
    Nihayet imjin ve Yalu nehirleri geçilir. Kızıl Çin topraklarına ulaşılır. Ölmeden buraya kadar gelebilen esirler hazırlanan esir kamplarına yerleştirilir.askerlerin tüm üniformaları çıkarılır ve rütbesiz sivil kıyafetler verilir.diğer ulusların askerleri disiplinsiz yaşamaya başlarlar.ama türk askeri için çavuş her zaman çavuş yüzbaşı her zaman yüzbaşıdır üniforma bir şey ifade etmez askerimiz için.yemek zamanında ise 100 kişiye 25-30 kişiye yetecek kadar yemek verirler ve dağıtmaz ortaya bırakırlar neticede kas gücü kuvvetli olan aslan payını alır ama türk kafilesi çinlilerin dikkatini çeker çünkü türk askeri yemeğini arkadaşlarıyla paylaşmaktadır.
    Bu tutum esaret yılları boyunca hiç değişmez. Sabah ve akşam bir Türk kışlasında, barış şartlarında yaşanırcasına yoklama için dizilinir. Mangadan yukarı doğru tekmiller alınır. En kıdemli subay bir Yüzbaşımızdır. Mutat denetimini yapar, merhabalaşır. Hatır sorulur. Hastalar ayrılır. Onların başında bakımlarıyla sorumlu bir sağlık ekibi bulunur. Güçlerince yapabildikleri maddi bakımı yaparlar, manevî estek olurlar, terk edilmişlik duygusunu vermezler. Genel temizlik yapılır. Kendilerine göre bir eğitim programları vardır. Spor yaparlar, güreş tutarlar, oyun oynarlar. Yemek zamanı gelen yemek ve ekmek ortaya konulur. Gözetim altında eşit olarak bölüşülür. Herkes payı kadarını alır. En sonunda da Yüzbaşı da diğerleri ne aldı ise onu alır ve yer.
    Kafilenin kıdemlisi olan Yüzbaşımızı grubun başından alıp hapsederler.Türk esirlerinin bundan sonra ne yapacaklarını merak ederler.Bir hafta beklerler, gözlemler yaparlar. Durum değişmez. Çünkü Yüzbaşı’dan sonraki kıdemli subay olan bir Teğmen işi ele almıştır. Yaşam biçimi değişmeden sürmektedir.
    yüzbaşı çeşitli işkencelere uğrar ama cevabı basittir
    “Boşuna uğraşıyorsunuz. Aradığınız konuda, Türk askerinin tutumu benim kişiliğimle ilgili değildir. Benden sonraki kıdemli komutayı ele alır.Hiçbir şey değişmez. “
    sorgulamayı yapanlar ölümle tehdit edince yüzbaşı şu cevabı verir
    “Olabilir. Bu size ait bir sorumluluktur. Ama o subaydan sonra en kıdemli bir Astsubay ise o komutandır. Onu da alırsanız sıra Çavuş’a gelir ve görürsünüz ki, askerlerimizin yaşam şekli hiç değişmeden devam eder. Siz öldürmeye devam edersiniz. Bizim disiplinimiz yine sürer. Sonunda iki Türk eri kalırsa, bunlardan birisi ya orduya giriş itibariyle kıdemlidir veya yaşça biri diğerinden birkaç gün büyüktür. Kıdem unsuru yine hüküm sürer, biri diğerinin emrini uygular. Bu davranışların kökü, Türk askerinin kışlada aldığı terbiyeden evvel, evinde aldığı geleneksel Türk aile terbiyesine dayanır. Askerlik hayatı ile sivil hayat arasında bütün ülkelerde büyük farklar vardır. Onlarda disiplin hayatı üniforma giydikten sonra başlar. Halbuki biz onu evvela anamızdan öğreniriz. Aile içinde uygularız. Köylerimizdeki kahvelerde, camilerimizde bile davranışlarımızın özel bir disiplini vardır. Hastalarımıza dağ başlarındaki köylerimizde doktor bulamayız, kendi imkânlarımızla biz bakarız. Eski köylerimizde gece gözükebilen tek ışık, hasta beklenen evlerimizdedir. Bizde en ümitsiz hasta bile kendi haline terk edilmez. Başkasının hakkını yemek, yanımızdaki aç iken sizin karnınızı doyurmanız dinsel ve millî ahlâkımıza uymaz.”
    askerlere çeşitli boyun eğdirme işlemi yapılır ama türk askerinde netice vermez mütareke görüşmelerinden sonra ise türk askeri vatanına dönerken yabancı askerlerin bir çoğu çinde kalır komünizm için çalışır.
    Amerikan “Mc Call” dergisi bu serüveni, kahramanlarının isimleriyle, tarihleriyle oldukça ayrıntılı olarak anlatır. Sonunda da, Amerikalı analara- babalara, pedagog ve pgibologlara sorar:

    “Anadolu bozkırının ortasında doğan, binbir mahrumiyet içerisinde yetişen Türk çocukları bizim her türlü imkânları, konforu vererek yetiştirdiğimiz çocuklarımızla aynı şartlar altında, aynı sınavı geçirdiler.Onlar muvaffak oldular.Tam gittiler, tam olarak geri dönmesini becerdiler. Bizimkiler birbirlerine ellerini uzatmadılar. Birbirlerini korumasını bilmediler. Yalnız kendileri için, bencillikle yaşamanın örneklerini verdiler. Bu yüzden maddi kayıplar verdiler. Kızıllardan daha sonraki dönemde de iyi muamele görünce gevşediler, çözüldüler. Onların rejimlerini beğendiler. Ailelerini, vatanlarını unutup, oralarda kaldılar. Nedir bu Türk’ün çözülemeyen kuvveti, gücünün sebebi? Nedir bu bizim cemiyetimizin zayıflığının, çürüklüğünün sebebi?”
    edit :daha uzunu için kaynak
    http://www.altayli.net/ko...asirtan-turk-esirler.html
    ···
   tümünü göster