/i/Felsefe

filozofiya'ya inananların kafalarını açtıkları uhrevi altincidir.
  1. 1.
    +5 -1
    arthur schopenhauer'in sözü panpalar bu söz.

    ne demek istiyor diye soracak olursanız, insanların bir nevi bir nevi veri yüklenen, yazılımsal bir parça olduğunu, yükleyicinin emrinde olduğunu söylüyor gibi. günümüz yüzyılına vurursak, diyelim age of empires oyununu birisi kodlar, oradaki köylülere bir sınır verir, o da inşa yapmak ve koyun kesip üzüm toplamak falan. o köylü der, oyun dahili içinde istediği taku yer, her ne isterse yapar, etik değer veya ahlaki kaygı gütmez. ama der, köylü, kendisini kodlayan yazılımcının direktifleri dışında bir arzu besleyemez. yani bir köylü bilgisayar istiyorum istencine sahip olamaz, çünkü sınırları vardır. bu istenci düşünebilmesi bile imkansızdır. demek istediği de budur işte schopenhauer'in de.

    günümüz yılında bir oyunun tasarımcısı programcısı iken, bizim tasarımcımız ve yükleyicimiz doğadır der. doğa kendi çıkarları olan devamlılık ve çeşitlilik adına üzerinde var ettiği her canlı türüne soyunun devamlılığını devam ettirmeyi aşılamıştır. bu insan oğlunun en ilkel arzusudur. ta ki amfibi olarak sudan çıktığımızdan bu yana. her ne olursa olsun tüm canlı türlerinin tek amacı üreyip soyunu devam ettirmek. peki bunda bizim çıkarımız nedir? anlık zevkler. ama doğa bundan çok şey kazanıyor. kendi devamlılığını ve çeşitliliğini sağlıyor. bizim üzerimizden. üstelik kendi arzularını bizim kendi arzumuzmuş gibi hissettirerek. nasıl mı? hepimiz burada osbir manyağı, am-züt-meme sempatizanlığı yapıyoruz akşama kadar. sırf aq bir anlık boşalmak ve rahatlamak için. tamamen hormonal. testesteronlar olmasa hiç istemeyeceğiz oysa.

    işte demek istediğim bu panpalar. schopenhaer'in dediği şeyi doğanın bize biçtiği kader, bir nevi mekanik determinizm olarak ele alıp içimizdeki abazayı susturmamız, sen ben değilsin dememiz lazım. çünkü bizim istencimiz değil o.

    age of empires köylüleri için geçerli olan bu harita sınırlaması bizim için de sonsuz evren için geçerlidir, kim bilebilir.

    attığım resim bir filmden bu arada. 13. kat (the thirteenth floor) adlı bir film. simülasyon evrenler üzerine kafa yakan bir baş yapıt. matrix (1999) senesinde çıktığı için ve tür olarak da benzediği için hep karşılaştırılır. ama düşük bütçeli diye hep ikinci sırada tutulsa da matrix'ten daha iyi bence. bu konuya ilgisi olanlar bakınabilir. sonunda bir yerde de bir bilgisayarın içindeki taklitlerden başka bir şey değiliz diyor adam.

    film: http://www.imdb.com/title/tt0139809/
    ···
   tümünü göster