/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +17 -1
    birkaç saat şehirde gezdikten, nerede ne var öğrendikten sonra alper ve burakla kampüse döndük. öğrencilerin toplandığı açık alanlardan birindeydik. yerlerde armut koltuklar ve yastıklar vardı. hava bayağı bir kararmıştı biz de yayılmıştık yastıklara. 3 türk muhabbet ediyoruz. çok güzel bir gün geçiriyordum. daha ilk günden böyle olacağını hiç tahmin etmemiştim. biz burak'la spor, fitness falan konuşurken alper bizi dinliyordu. soru soruyordu cevap veriyorduk derken, oturduğumuz alana üst bahçeden merdivenlerden inen ad'deki kızı gördüm yanında bir kız arkadaşı daha vardı. kıyafetini değiştirmişti. bu sefer kot şort üstüne düz lacivert t-shirt giymişti. şansa bakın ki ben de düz lacivert t-shirt giymiştim. açık hava barına doğru gittiler. o kadar heyecanlandım ki anlatamam. gereksizdi bu heyecan tanımadığım bir kıza karşı ama elimde değildi. kalbim hızla atmaya başlamıştı. yayılma pozisyonundan hızlıca oturma pozisyonuna geçtim çünkü bu kadar kan pompalanması beni rahatsız etmişti. göğüs kafesimin içinden boğazıma kadar bir şey fışkırmıştı sanki. adrenalindi bu. alper "noluyo olm iyi misin" dedi.ben de "iyiyim biraz otursam iyi olur diye düşündüm" dedim. peki sen bilirsin dedi. kız benim net görebileceğim bir şekilde oturmuştu o açık hava barına. arkadaşıyla espriler yapıyor ve gülüyordu. onu orada 2.kez süzmüştüm ve artık güzel olduğundan adım gibi emindim. hiçbir açı onu çirkinleştirmiyordu. onunla konuşmam gerektiğini hissettim ama bir yandan bunun çılgınca bir fikir olduğunu, güzel geçen ilk günün kötü sonla bitmemesi gerektiğini bir yandan da birkaç gün sonra derslerin başlayacağını ve okulun dolacağını, dolayısıyla bir erkeğin gelip önüme geçebileceğini düşünüyordum. belkide sevgilisi bile vardı...

    yanlarına bir kız daha geldi ve benim kızla vedalaşıp gittiler. benimki yalnız başına oturuyordu. içimden bir ses şunu diyordu: şimdi ya da asla. durdurulamaz bir istekle ayağa kalktım. kendime inanamıyordum. bizimkiler sordu nereye diye. dedim hemen geliyorum. son derece heyecanlı ama sakin adımlarla bara doğru gittim. onun oturduğu koltuğun yanı değilde bir koltuk öteye oturdum.sol tarafındaydım. açık hava barı olduğundan en fazla 5-6 kişi oturabiliyordu ama sadece ikimiz vardık. benimle ilgilenmiyordu. telefonu ile meşguldü. kalbim yerinden çıkacaktı. dedim oğlum bi sakin ol. ferit abinin dediklerini hatırla diyorum sürekli ve bütün cesaretimi toplayıp aklımdaki cümleyi 100 kere tekrar ettikten sonra sordum: "ilgi çekici bir şeye mi bakıyorsun" dedim. önce kafasını kaldırmadı gözleriyle benim hizama baktı. sanırım biraz şaşırmıştı. sonra kafasını kaldırdı ve gülümsedi ve "aaa hayır pek değil. sadece arkadaşımla konuşuyordum" dedi. açık kapı bulamadım. yeni bir konu bulmam gerekti ama kalbim deli gibi atıyordu. bana gülümsediği ilk an kalbimin attığını hissetmemiştim. öyle bir andı işte. sonra ellerimin titrediğini fark ettim ve hemen şunu dedim: "seni ad'de gördüm. sporcu musun" o da gülerek: "evet ben tenis oynuyorum" dedi.bu sefer bana daha uzun bir süre baktı. "ben de yüzücüyüm" dedim. "kaç yıldır yüzüyorsun" dedi. "6 yaşımdan beri" dedim. "iyi olduğunu tahmin ediyorum" dedi. "buna ben karar veremem ama 2 gün sonra seçmeler var. koç karar verecek" dedim. ingilizceyi iyi bilsem de, aksanı güzel kullansam da, yabancı olduğumu anladı. nereli olduğumu sordu. o sırada çok merak etmiştim acaba türkiye dersem beni arap falan sanır mı diye yinede dedim "ben istanbuldan geliyorum, türkiyeden" dedim. kendisi çok şaşırdı: "vaov gerçekten mi ? annem oraya gitmişti ve beğendiğini söylemişti". ben de hemen kısaca " güzel bir yerdir" dedim ve güldüm. o da güldü.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster