/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +2
    "Ne demek değiştiremezsiniz? Annem yanlışlıkla almış, rengini değiştireceğim diyorum. Bunun için fişe ve ya değişim kartına ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum." Geldiğim butikte, arkamda bir kuyruk insan varken kasa görevlisiyle gömleği değiştirmedikleri için kavga ediyordum. Arkada sesler, homurtular yükselince görevli parmağıyla kapıyı işaret edip, "Hanım efendi, fişiniz ve ya değişim kartınız ile gelirseniz yardımcı oluruz seve seve. Ama şimdi... " dedi dişlerini sıkarak. "Lütfen gidiniz."
    "iyi be aman," dedim kasada öylece duran gömleği bir hışımla çekip. "Gidiyorum!"
    Kasadan, yüzümün yarısı sinirden uyuşmuş bir halde homurdanarak çıktım. Bir yandan gözlerimi sinir bozucu pembe gömlekten ayırmadan ona nefret kusuyordum, diğer yandan kasadaki o tuhaf burunlu, kocaman gözlüklü gıcık görevliye Yaprak tipi beddualarımdan sıralıyordum. "Fiş lazımmış... inşallah kız istemeye gittiğinizde fiş getirmezseniz kızı vermeyiz derler de mal gibi kalırsınız ortada. Ayrıca sevgili pembe, sen ne biçim renksin be... Kırmızı desen değil, beyaz desene hiç olamamışsın. Arada kalmış çirkin bir renksin. Gökkuşağında bile yoksun. Nefret ediyorum senden. Keşke pembe kussaydık. Layığını bulurdun. Çirkin şey... " Gömleği koltuk altıma sıkıştırıp, yoluma devam edecektim ki, birden bir yere tosladım. Duvar olamayacak kadar yumuşak bir yere... Bir adım geri çekildim başımı tutarak. Çarptığım şey, kafamı kaldırmadığım sürece sadece memeleriyle bakışacağım bir erkekti. Uzun bir erkek. Fazla uzun... Kafamı kaldırıp, içimden 'sen kapat oradan çok yazar' diye geçirdim. "Pardon... " dedi ben hala aval aval ona bakarken. "Sorun değil," dedim umursamaz bir tavırla. Elimi, 'gerçekten önemli değil' der gibi havada hafifçe sallayıp, tekrar yürümeye başladım. Ta ki az önce çarptığım sırık tarafından ikinci kere durdurulana kadar. "Pardon, bir şey rica edebilir miyim acaba?" diye bağırınca butiğin çıkış kapısının tam önünde durdum ve arkamı döndüm. "Efendim," dedim tek kaşımı kaldırarak. Çocuğa matematik sınavında, elliden yukarı aldığım kağıdıma baktığım gibi, şaşkınlıkla bakmış olacağım ki, çocuk panikle "Ah, şey... Öyle bakma lütfen. Öyle korkulacak bir şey değil... " dedi.
    "Korkulacak bir şey olduğunu düşünmedim zaten. Devam et... " dedim elimle golden sonra oyuna devam edin emri veren bir Fatih Terim edasıyla. Eliyle bana, 'gel gel' yaptı etrafına bakınıp. Başta sinirimi bozsa da beni bu kadar uğraştırması, dudaklarımı hafifçe toplayıp, küçük adımlarla yanına gittim. "Evet, seni dinliyorum. Biraz hızlı konuşsan iyi olur. Oradan buraya geç geliyor, iki dakika sonra anca mavi tik oluyor." Bana, 'pardon' der gibi baktı sırık oğlan. "Ah, sen beni takma. Ne istemiştin?"
    "Şey... " dedi utanır gibi. Elindeki elbiseyi uzattı bana doğru. "Sevgilime hediye bakıyorum da... Bedeninden emin olamadım. Aşağı yukarı senin boyunda ve kilonda. Şey diyecektim... " Elini saçlarına zütürüp, kaşıdı huzursuzlukla. "Acaba bunu bir deneyebilir misin? Eğer sana olursa, ona da
    tam olacaktır."
    Çocuğa gözlerimi kırpıştırarak baktım. Üzerimdeki bol tişörtten bedenimi çözmesine şaşırmam bir yana, memeleri fazla gelişmiş bir ilkokul erkek bebesi kadar olan benimle aynı bedende bir sevgilisi olması... Gey misiniz acaba dememek için kendimi zor tuttum ve "Pek sanmıyorum... " dedim kıkırdayarak. "Neyi sanmıyorsun?" dedi hayal kırıklığına uğramış bir suratla. "Lütfen... " dedi sonra ağlamaklı bir yüz ifadesiyle. "Kız arkadaşımın yarın doğum günü. Gerçekten ona güzel bir sürpriz hazırlamak istiyorum" dediğinde, içimden 'demek ki gey değil' diye geçirip güldüm. Masmavi gözlerini, yardım edip etmeyeceğimi anlayabilmek için kocaman açtı. Gözlerimi hafifçe yana devirip elindeki elbiseyi aldım. Benim pembe gömleği de eline tutuşturup "Deneyelim bakalım... " dedim kabinlerin olduğu yerin yolunu tutarak...
    • **
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster