/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    +5
    9 yaşında falandım. Sabah uyandım hevesli hevesli, mavi önlüğümü giydim, kahvaltımı yaptım, cırtcırtlı ayakkabımı giyip çıktım evden. Servisi bekliyorum kapının önünde annem de balkondan tembihliyo "Kimseye sataşma, kimsenin yanına gitme, öğretmenini iyi dinle.” bende tabi küçüğüm “Tamam annecim.” dedim. Servis geldi, gittim okula. 23 Nisan, okulda toplandık gösteri yapılcak stada geçicez. Yolda simitçi bi amca gördüm, 65-70 yaşlarında, alnından damla damla ter akıyor, simit arabasını itekleye itekleye “Simitçiiiiii” diye bağırıyor sokaklarda. Gözlerim doldu, çok duygusal bi çocuktum yaşlı bi amcayı bu denli zorlukta simit satarken görmek, cidden içimi acıtıyordu. Yanına gittim, cebimdeki 1 lirayı uzatıp “2 simit, lütfen” dedim. Gözlerime baktı, saçımı okşadı “Tamamdır evlat.” dedi, 2 simiti karton kağıda koyup verdi. Parayı uzattım, “bunlar benden olsun” dedi. Koştum sarıldım amcaya. Kafamı koca göbeğine yaslayıp gülmeye başladım. “Bana bundan sonra simitçi Ali amca dersin, senin adın ne bakayım?” dedi. “Ömer.” dedim yüzümde koskoca bir tebessümle. Sonra yine ağır ağır iteklemeye başladı arabasını. O günden sonra her okul çıkışı o sokakta Ali amcayı bekler oldum, peşine takılır onunla beraber simit satardım. Torunu gibi severdi beni, bir gün evine davet etti. Ailemden habersiz gittim, eski bir evi vardı. Bi mutfağı bir de kücük bi oturma odası. Ufak bi televizyon, duvarda “her şeyim” dediği eşiyle beraber fotoğrafı. Bu küçücük evde, tek başına yaşıyordu Ali amca. Tüm dünyasını simit arabasına taşıyan bir gezginden farkı yoktu. Yemek yedik, oturduk, sohbet ettik. Dedem gibi benimsemiştim onu. Bir gün yine okul çıkışı koşa koşa gittim simit caddesine. Ali amca yok. 1 saat dikildim orda, Ali amca gelmedi. Evinin kapısını tıkladım, kimse açmadı. O sıra yoldan geçen bi abi, “Kime baktın yavrum.” dedi. “Ali amca yok mu abi?” diye sordum buruk sesimle. Yüzü düştü, “Ali amcayı bu sabah kaybettik ufaklık.” dedi. Durduğum yere çöktüm, başımı dizlerimin arasına alıp ağlamaya başladım, önlüğümün önü gözyaşlarımla doldu. Sabah simit arabasını çıkarırken, yorgunluktan düşmüş, bayılmış. Hastaneye gidene kadar da vefat etmiş. Kafamı kaldırıp, arkadaki camdan içeri girdim. Bana veda etmeden gitmezdi Ali amca. O küçük televizyonunun üzerinde katlanmış bir kağıt duruyordu. Aldım okumaya başladım. “Evladım Ömer, ben yalnız bir adamım ne evlatlarım arar sorar ne torunlarım. Bugüne kadar beni düşünen bi sultanım vardı, o da gitti. Sonra sen geldin, deden gibi ilgi gösterdin bana. Bunun için sana minnettarım. Sana çok büyük şeyler bırakmak isterdim ama elimde bana ait bi simit arabam var. Bu araba artık senindir, satar mısın hediye mi edersin bilemem. Kendine dikkat et evladım, deden Simitçi Ali. Paramparçaydım. Aldım simit arabasını, aileme anlattım, pek umursamadılar ama dursun bizde dediler. Şimdi 18 yaşındayım, simit arabasını rengarenk boyadım, mahalledeki işsiz bir abiye hediye ettim. Şimdilerde ise “Simitçi Ali amcanın gökkuşağı” ismiyle anılıyor o araba. Herkes ordan simit alır. Mekanın cennet olsun Ali amcam, artık herkes seviyor seni, çok merak edenin var için rahat olsun.
    ···
   tümünü göster