/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 26.
    0
    arkadaş bu kadar cahil ve kafası karışık olup bu kadar özgüven sahibi olanına rastlamadım ben. yahu haydi bu özellikler tamam da okduğunu niye anlamıyorsun sen amk? ulan, tezime subtitle döşemekten iflahım gibildi bizimki anlamamaktan hala yorulmadı. şu gavur amı gibi sıcak atmosferde kronik kahvehane müdavimi babanın ter esanslı, sol yanına üç hilal iliştirilmiş ceketini giyersen böyle sıkıntılar yaşanır. yapma, etme.

    vaktimi daha fazla heba etmek istemediğimden elimden geldiğince kısa keseceğim. muhtemelen bir daha da yazmam. niye yazayım amk, "tarih fenni bir bilim olmalı" tarzı dünyanın en absürd tezini savunan bir adama oturup tarih mi anlatayım, diyalektiğin bilime etkisinden mi bahsedeyim. neyse yürüyelim.

    öncelikle "bekçi köpeği" benzetmemi "arşivde biri duruyor diye" yapmış değilim. bir önceki entrymde de buna yeterince değindim. türk arşivlerine yabancı tarihçilerin erişim sorununa değindim. erişim sorunundan kaynaklı olarak da arşivlerdeki konuların sadece ilber ortaylı'nın yansıttığı kadarı ile bilinebildiğini, bu yüzden kendisinin tek kaynak olduğunu söyledim. ödüller dolayısı ile "sünnet çocuğu"na dönmesinin sebebi de budur. sen ise cevabını benim eleştirimin orada fiziksel olarak birinin bulunmasına olduğunu varsayarak kurgulamışsın. tekrar soruyorum. niye yabancı tarihçilerin de kapsamlı araştırmalarına izin verilmiyor bu arşivlerde? neden arşivleri tarihe aktarmayı ilber hoca tekeline almış durumda? kürt imparatorluğu kapsdıbına belki parthian empire alınabilir. o da aşırı ihtilaflı bir mesele. tarihçiler kürtlerin kökeninin parth uygarlığı olup olmadığına dair ciddi bir tartışma içinde. coğrafi olarak da, dialect olarak da parthlara oldukça yakınlar ama dediğim gibi kesinliğe kavuşmuş bir şey yok ortada. onun dışında irili ufaklı birkaç emirlik dışında kürtlerin devlet konusunda herhangi büyük bir mekanizma oluşturamadıkları görülüyor, haklısın. bunları ne için yazdım, konumuzla ne alakası var? şöyle ki ilber hoca'nın bir kürt devleti olduğunu kabul edip etmemesi, devlet tarihçisi olup olmamasında bir kıstas değil. şayet ulus-devletin inşa edildiği kimlik "türk" kimliği, devlet tarihçiliği de mesela bu kimliği anlamlandırmaya tarihi çarpıtarak değiştirerek aklamaya çalışır. örneğin iskitlerin türk ilan edilmesi de en az parthların kürt olup olmadığı kadar ihtilaflı bir konu. büyük tarihçimiz ilber hoca'nın, aksi yönde de çok ikna edici tezler olmasına rağmen "iskitler türk'tür ulan" diye kestirip atması, bana güneş dil teorisini, türk tarih tezini falan hatırlatıyor. gerçi devlet tarihinden başka hakim olduğun bir alan olmadığı için tarihsel meselede kuvvetle muhtemel emme basma tulumba onları da kabul ediyorsundur, onu hesaba katmadım bak. : )

    diyalektik tartışmamıza değinelim biraz da. hatırlarsan tartışma celal şengör adlı kişinin hegel'in diyalektiğini kağıt kalem ile çürütmeye çalışmasıyla başlamıştı. ancak bu tartışmayı anlamlandırışında yine bir sorun göze çarpıyor. şöyle ki ben "hegel diyalektiği doğrudur" diye bir savda bulunmadım. ben "diyalektik doğrudur ve tarih alanında kullanılmaktadır." dedim. burayı açalım. diyalektikten kasıt "tarihsel diyalektik"tir, yani evet marx tarafından ortaya konan diyalektiğin sosyal bilimler üzerindeki etkilerinden bahsediyorduk. "hegel'in eleştirisi" adlı çalışmayı da bilinçsiz olarak vermiş değilim. "hegel'in eleştirisi" adlı bir kitabın hegel'i eleştirdiğini anlamak senin için fazlasıyla komplike bir zihinsel süreç olabilir. şayet marx'ın ortaya koyduğu diyalektik de hegel diyalektiğinin bir eleştirisidir. zaten celal şengör ile ilgili attığım videoyu izlersen, marx'a da aynı doğrultuda eleştiriler getirdiğini göreceksin. (gerizekalı, saftirik, vs.) hegel diyalektiği gibi dünya düşün tarihini -hatta siyasal tarihini de- bu denli etkilemiş bir düşünce sistemini kağıt kalemle çürütmeyi eleştirmiştim, diyalektiğin günümüz sosyal bilimlere etkisini sadece "hegel diyalektiği" ile açıkladığım bir yer de göremiyorum. sadece modern diyalektiğin kaynağını kağıt kalemle çürütmeye çalışmak gerçekten salakça. ha, müritleri anlıyor ama sıkıntı yok.

    bilardo topu, örümcek ağı, vb. teoriler zaten diyalektikle bir çelişki içerisinde değil ki. hegel diyalektiğinden bahsetmiyorum, altını çizeyim. mutlak akıl, tarihsel tin gibi tarihe bir erek yükleyen anlayıştan bağımsız olarak, modern diyalektik sınırları içinde değerlendirdiğinde bir tezatlık yok bu teoriler arasında. hegel diyalektiğini temel aldığımı düşünerek yardırmışsın da yardırmışsın. kürt olsam içim yanmayacak da bu ne kürt nefretiymiş lan. iki tek kaş kürt resmi atsan, bir yeşil resmi falan paslasan bir kürt muhtemelen fazlasıyla provoke olurdu. böylesine boyunu aşan meselelere girmene lüzum yok ki. : )

    bir de şu referans meselesine gelelim ya. öncelikle senden bir kaynak rica edeceğim. lütfen şu 30 atıf şeysini bir kanıtla. ayrıca hobsbawm+giddens+braudel'i de ayrı ayrı istiyorum. madem kime ne kadar atıfta bulunulduğuna dair bir kaynağın var bu üç yazara yapılan toplam atıfa bir de levi-strauss'u ekleyelim. ödül acayip önemli bir şey ya ondan söylüyorum. kendisi ödüllü bir sosyal antropologdur. antopolojiyi diyalektikle birleştiren bir zattır da. bu "atıf sayacı" kaynağınızdan kendisine de bakmanız mümkün mü? : )

    ayrıca "diyalektik makale" ne lan. ulan safi israf yahu. seni yapmaya harcanan enerji en azından biyo yakıt sektörüne harcansa vatana millete daha hayırlı olurdu. yahu kardeşim sen hobsbawm'ı, braudel'i ne bileyim giddens'i, claude levi-strauss'u falan duymadıysan herkes aynı durumda olmak zorunda mı? ayrıca uludağ üniversitesi ney lan? bölüm de uluslarası ilişkiler falandır. kıyamam ya. :'(
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster