/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    +1 -1
    Geçen gün fırına girdim. Hava falan güzeldi hep. Dedim ki "neden fırına gidip, bu güzel havayı poğaça ile kutlamıyoruz!" Girdim içeri, selamımı verdim fırıncı insana. Dedim "sade poğaçan var mıdır?" Adam onayladı beni ama sadece iki tane kaldığını da ekledi. Biraz düşündüm. Sonuçta evde üç kişiydik. Bir poğaça yüzünde hiyerarşik düzende kavga çıkmasını istemezdim. "No problem" dedim adama, "ısıt sar ver."
    O sırada hemen arkamda bir baba ve kız belirdi. Sokaktan içeri doğru yöneliyorlardı. 4-5 yaşlarındaki kız, babasının elini sımsıkı tutuyordu. Biraz çekingen bir tip gibiydi. Ağır adımlarla içeri girdiler. Baba -biraz da mahçup bir sesle- sade poğaçanız var mı diye sordu. Fırıncı insan olumsuz anlamda kafasını salladı. Nasıl olsun ki? Son iki sade poğaçayı da ben almıştım. O an kız ile göz göze geldim. Üzgündü. Keza babası da öyle. Belli ki kızı için istiyordu o sade poğaçayı. Ama istifini bozmadı o vakur baba. Dudak büktü ve kızının elinden tutarak yavaşça fırından çıktı.
    Sade poğaçalarımın ısınmasını beklerken adamla kızı seyretmeye devam ettim. Sokağa çıktıktan sonra biraz durup, yeni bir fırın aradı babanın gözleri. Ortalarda fırına dair herhangi bir ipucu bulamayınca rastgele bir yöne doğru yelken açtı baba adam. Bu güzel havada sade poğaça umuduyla yürümeye başladı o tatlı kız ve vakur baba...
    "Abi siparişler hazır." Fırıncının seslenmesiyle odağım tekrar poğaçaya yöneldi. Siparişleri kaptığım gibi dışarı çıktım. Tam sokağın ortasında, az önce baba ile kızın durduğu noktada durdum ben de. Yeni bir rotaya yelken açan baba ve kıza baktım. Birkaç metre önümde yürüyorlardı... işte o an... o an içimi bir his kapladı... Böyle olmamalıydı. Fırında bu işi halletmeliydik diye düşündüm. Ve koşar adımlarla baba ve kıza yetişmeye çalıştım.
    Arkalarından gümbür gümbür gelen birini duyunca baba ve kız döndü bir anda. Göz göze geldik. Adam ne olduğunu anlamak istercesine bana bakıyordu. Kız ise elimdeki poşete. Hiçbir şey söylemeden elimi sade poğaçalardan birine attım ve poşetinden çıkardım. Poğaça kendini belli etmeye başladıkça önümdeki tatlı kızın gözleri de aynı oranda büyüdü. Şaşkındı. Sevinmişti. Kahramandım ben onun için. Kıza doğru baktım sevecen bir gülümsemeyle... istediği şeyi vermek istiyordum ona. "Poğaça... " dedim o küçük, tatlı kıza doğru. Kız yavaşça elini uzattı poğaçaya doğru. Tam almasına birkaç santim kalmıştı ki vurdum elimin tersiyle onun minik eline. Babasına döndüm, "Tanesi 10 lira bey amca" dedim, "işine gelirse... istersen sabaha kadar fırın ara."
    Sonra tek hatırladığım şey mahalle esnafının ağzıma vurmasıydı. Fırıncı küreklen tepiyor, beyaz eşyacı mikro dalga fırını Messi kıvraklığında kafamda dans ettiriyordu. Daha sonra hatırladığım şeyse tüm mahalle esnafının bu tüketim çılgınlığını yetiştiren sisteme, yani babaya dalmasıydı. Fırıncı kırılan küreğini bırakmış "seni gapidalist domuz" diyerek sistemin ana çarkına çomağı gerçek anlamıyla sokuyordu. Hızını alamayan esnaf en sonunda aç gözlü, üretmek yerine tüketme odaklı düşünen bireye, yani o sevimli kıza vuruyordu. En son hatırladığım şey baba, ben, fırıncı, beyaz eşyacı ve market kasiyeri olarak hep birlikte kıza ağız burun girişmemizdi. Kız da karşılıksız bırakmıyordu bizi. Küfrede küfrede tokatlarımıza cevap veriyordu. "Fuck you" diyordu, yeri geldiğinde "fuck this shit" diyordu. "Fucking system" diyordu... Diyordu da diyordu ağzı bozuk velet. N'olcak işte tüketim odaklı birey sonuçta kendisi...
    Sonra bi' baktım sabah olmuş. Lan dedim gideyim de açma alayım.
    ···
   tümünü göster