/i/Tespit

  1. 1.
    +3
    DEVAMI:Saray\'daki odalara isim bile verildi. Abhazya Eyaleti, Ahıska Eyaleti, Dağıstan Eyaleti, Nahcivan Eyaleti, Sana Eyaleti, Tebriz Eyaleti , Tiflis Eyaleti, Habeş Eyaleti, Adana Eyaleti, Cezayir Eyaleti, Halep Eyaleti, Anadolu Eyaleti, Bağdat Eyaleti, Basra Eyaleti, Bosna Eyaleti ve daha ismini saymadığım 250\'ye yakın eyalet ismi şu anda Saraydaki odalara verildi bile. Eyaletler bu odalardan yönetilecek ve kim ne derse desin her şey göze alınmış durumda. Rusya\'nın batı karşısında zayıflamış olması ve artık Esed\'i savunacak pozisyonda olamaması, dikkatini Ukrayna ve kendisi ekonomisi dışında bir yere ayıramaması, Türkiye için oluşmuş bir başka organik fırsat.
    Türkiye\'nin Musul ve Kerkük’ten sonra ilk hedefi Halep olacak. Burada Türkiye ilk defa sürekli müttefik diye adlandırdığı batıya karşı aleni bir şekilde savaş ilan etmiş olacak. En önemli noktalardan birisi iran, Batı ile beraber ittifak yapacak ve Suriye\'de Türkiye\'ye karşı cephe alacak. Türkiye yalnız mı olacak? Devlet olarak evet ama millet olarak değil. Malezya\'dan, Endonezya\'dan, Afrika\'nın çeşitli ülkeleri başta olmak üzere bütün islam âlemi akın akın Türkiye\'ye cihat için gelecek ve Türk ordusunun sancağı altında savaşacak. Bu size Çanakkale savaşını hatırlattı mı?
    Orada da devlet olarak yalnızdık ve yanımızda ümmet vardı ve biz her cephede galip geldik. Müttefiklerin mağlubiyeti bizim de mağlup sayılmamıza neden oldu ve savaşta kaybetmediğimiz toprakları mason kumandanlarımız yüzünden masada kaybetmiştik. Hatırladınız mı? işte kaybettiğimiz o yerleri geri almanın savaşını tam 100 yıl sonra yapacağız. Çok az kaldı. Bütün işaretler bu yönde. Bunca risk alarak bütün dünyaya meydan okuyan Erdoğan\'ın eceli ile yatakta ölmeye hiç ama hiç niyeti yok. Şehit olmak istiyor. Davutoğlu\'nun eceli ile yatakta hasta bir şekilde ölmeye niyeti yok. Bunlar masal değil. Kendileri de defalarca dile getirdiler.
    Bahsettiğim mehdi konusuna değineceğim az sonra. Hayal kırıklığına uğratacaksam şimdiden kusura bakmayın. Erdoğan Mehdi filan değil. Ya da mehdi şudur, budur da demeyeceğim. Mevzu şu ki Suriye\'de iran dâhil garbın ordusu ile Halep\'te yapılacak savaşta Mehdi\'nin zuhur edeceğine inananlar hem istanbul hem de Antep\'e yerleşmeye başladılar. Halep savaşından sonra hedefin Kudüs olacağını ve burada Halife\'nin imamlığında namaz kılacaklarına inanmış bu insanlar.
    Selahaddin dönemini hatırlayın. Sultan Selahaddin haçlılar üzerine yürümeden önce islam Dünyası\'na operasyon yapmış Şii olan Fatımi Hilafetine son vermiş, islam Dünyasındaki çok sesliliği keserek tek adam olmuştu. Bütün bu icra atlardan sonra Kudüs\'e sefer düzenleyip yaklaşık 90 yıldır Kudüs\'ü elinde tutan Hristiyanların elinden Kudüs\'ü tekrar geri almıştı. Selahaddin Kudüs\'ü fethetmeden Kudüs\'ü Hristiyanlara tapulayıp islam Dünyası\'nın fetih girişimlerini engelleyen Hilafet Devleti (Fatımiler)\'e son vermesi gerektiğini çok iyi biliyordu.
    Fatımilerin Şia meşrepli olduğunu ikinci kez tekrar etmeme gerek yok. Şimdi size çok can alıcı bir soru sormak istiyorum. Bugün aynı şeyi iran\'ın yaptığını gerçekten görebiliyor muyuz? Kudüs\'ü hapseden ülkenin aslında israil değil de iran olduğunu fark edebildik mi? Mısır’da daha bu hafta Selahaddin Eyyubi’nin terörizmi tetiklediği için tarih dersi müfredatından kaldırıldığını biliyor musunuz? Hatırlayın Fatımiler Mısır’da hükümranlık sürüyordu ve Mısır’da Fatımilerle beraber Şia alametlerini ortadan kaldıran yine Selahaddin Eyyubi olmuştu. Yani adamların karın ağrısı o kadar büyük ki tam 1000 yıl sonra bile nefretleri dinmemiş, dinmiyor, dinmeyecek.
    Özetle Özgür bir Ümmet için, Âdem ile Havva\'dan beri her defasında \"israil menzilimizde 10 dakikada yok ederiz\" diyerek bugüne dek küffara karşı tek ok atmamış olan ve Kudüs\'ü israil\'e taşere eden iran\'ı artık ortadan kaldırma vakti geldi. Filistin düzelirse Arap Dünyası\'nın düzeleceğini unutmayın. Nihayetinde Bağdat’ı, Şam’ı, Sana’yı nüfusuna aldıran iran\'ın bunu artık açık bir şekilde ifade etmesi, Tahran haricinde bütün islam başkentlerinin cayır cayır yanması bizler için yeterince acı bir metafor değil mi? Ya da koca bir kazık?
    Ahrar liderinin istanbul ziyaretinden hemen sonra Suriye’de bütün mucahid grupların birleşmesi sizce tesadüf müydü? Esed, Hizbullah ve iranın ordularını bir avuç mücahid kimin tedarik ettiği ağır silahlarla püskürttü dersiniz? Bütün bu ilerlemeler sizce neyin alametidir?
    Bugünlerde Suriye'de en aktif ve öncü gruplardan Ahrar'ın lideri Ebu Cabir'in istanbul'da olması tesadüf değil. ismini sayamayacağım birçok kişi de aynı şekilde devletimizden randevu almak için sırada bekliyor. Hepsinin amacı bu kutlu ordunun içinde asker olarak yer almak. Tıpkı Sultan Selahaddin Eyyubi gibi bir zamanlar islam Dünyası'nın vicdanına kilit vuran Fatımilerin mirasçılarını susturarak veya ortadan kaldırarak başta Kudüs olmak üzere islam Dünyası'nda intifada başlatması gibi onlar da Batı'nın Karlofça Antlaşmasından sonra başladığı ilerlemeye önce iran'a karşı koyarak dur demek istiyorlar.
    Cennet Mekân Necmeddin Erbakan'ın Bosna'daki mücahitlere zamanında para göndererek tarihe "Kayıp Trilyon Davası" olarak geçtiği Türkiye'nin islam Dünyasında başlattığı öncü misyonu yine Erbakan'ın talebeleri Erdoğan ve Davutoğlu'nun finale taşımasını istiyorlar. Arapların Türk ellerine gelerek tekrar bir huruç başlatması aklımıza Ebu Talip'ten Hz. muhafazidi isteyen kâfirlere şu satırları okumasını getirmiyor mu?
    Ebu Talip bir şiirinde şöyle der; “Düşman bizim gücümüze boyun eğip kahroluyor. Hâlbuki onlar bizim Türk ve Aftalitler’in (hunların) kapılarına sığınmamızı isterler. Allah’ın evi (Kâbe’ye) ant olsun ki; sizler yalan söylüyorsunuz. işleri karma karışık etmeden ne Mekke’yi terk ne de buralardan Türk yurtlarına göçüp gitmeyeceğiz. Allah’ın evi (Kâbe’ye) ant olsun ki; sizler yalan söylüyorsunuz. Biz muhafazid’e, göğsümüzü siper edecek; onun etrafında çarpışacak, O’nu (sonuna kadar) koruyacağız... ” (ibni Hişam, es-Sire, mısır 1955, I., s.275)
    Bu şiir dostlar çok ama çok önemli bir kaynak. Bugünü ön görüp, ne olacağını özetleyen bir kaynak. Evet, işler karma karışık olmadan onlar yurtlarını terk edip Türk yurtlarına göç etmeyeceklerdi. Şimdi ise akın akın Türk yurduna geliyorlar. Ebu Talip’in vizyonu 1500 yıl sonra kendini sadece zalim diktatörler altında ezilen Araplarda değil, Budistlerin katlettiği Myanmarlılarda, Çinlilerin zulmü altında inim inim inleyen Doğu Türkistanlılarda, Afrika'nın kara gözlü, temiz yüzlü çocuklarında bulacak, islam Dünyası ayakta kalan tek yurt olan Türklerin yurdunda tekrar sancağı göndere çekecek ve son savaş bu milletin önderliğinde verilecekti.
    Asıl ismi Ebu Osman Amr bin Bahr el-Kinani olan dünyanın ise El-Câhiz olarak tanıdığı ünlü edebiyatçı ise Hz. Ömer'in “Türkler ne yaman bir düşmandır. Onların (düşmanlarına) verecekleri (ganimet) çok az, alacakları ise pek çoktur” dediğini rivayet eder. Yine ilk dönem islam âlimlerinden fıkıhçı Nuaym Bin Hammad Hz. Ömer'in “Yüzleri deriden kalkan gibi yuvarlak ve geniş, gözleri sanki nazar boncuğu gibi olan kavimlerden çekininiz. Onlar size ilişmedikçe siz de onlara ilişmeyiniz" diyerek işaret ettiği Türkler ‘in sancağı ikinci defa devralacağını bilen BATI teyakkuzda. Türkiye nefes almasın diye her yol deneniyor.
    40 yıldır PKK ile uyuşturdukları bu beynin yavaş yavaş kendine gelmesi onları çıldırtıyor. Erdoğan'ın Davos'ta aslında Natenyahu'ya değil bütün Batı’ya rest çektiğini ve Batı’ya karşı Şark’ın son savaş pimini çektiğini çok iyi biliyorlar. Şarkta yüz yıldır AYI diye oynattıkları iran’ın da artık seyircileri etkilemediğinin farkındalar. Bu yüzden HDP eş başkanı Demirtaş üzerinden asla başkan olamayacaksın mesajı göndermeye devam ediyorlar. Onların başlattığı ve sonrasında pişman oldukları, benim de bunu 3 ayrı yazı dizisinde metaforlarla kaleme aldığım BOP EŞBAŞKANLIĞI projesinin Erdoğan'ın planları doğrultusunda yine kendileri aleyhinde işleyebileceğini düşünmemişlerdi. Kaçırdıkları tek nokta bu değildi. Ellerinden önce TSK'yı, sonra MiT'i, sonra ASELSAN'ı, sonra TÜBiTAK'ı, sonra köstebeklerini kaçırmışlardı. Petrolü de, Ortadoğu’yu da, Kudüs’ü de kaçıracaklardı.
    işte bu düşüncelerle yoğrulmuş onlarca şeyh Malezya'dan, Endonezya'dan, Fas'tan, Yemen'den müritleri ile beraber istanbul'a geliyor ve ne olursa olsun bu savaşta yer alacağız diyorlar. Onlara göre istanbul sadece Dârüsselam değil, aynı zamanda hilafetin de merkezi.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster