/i/Kültür Sanat

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +4 -1
    Dünyayı güzellik kurtaracak
    Ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey."
    Sait Faik ABASIYANIK

    Polonyalı Marksist araştırmacı Isaac Deutscher, Rusya devriminin önemli simalarından Leon Troçki'nin hayatını konu alan üç ciltlik eserinin ikinci cildini "Silahsız Peygamber" ismiyle yayınlamıştır. Yazarın bu ismi seçmesi çok manidardır; çünkü Sovyetler birliğinde Stalin ile girdiği iktidar yarışını kaybeden Troçki, bağlı bulunduğu bütün kurumlardan kovularak bir manada tüm silahlarından men edilmiştir. Peygamberliği (maddi anlamda düşün insanı) ise ölümüne kadar devam etmiştir.

    O günden sonra fikirleri bol, siyasi gücü az olan tüm dava insanları için bu cümle "cuk" diye yerine oturur. Politik sahadan aforoz edilen birçok tarihi figür "tarih beni aklayacaktır" prensibiyle kafalarını kitaplara gömüp derviş sabrıyla çalışmaya devam etmişlerdir.

    Memleketimizde ne vakit, silahsız peygamber, lafını işitsem zihnimi ilk meşgul eden şahıs, bilenler için ünlü Türk ırkçısı, 1944 ırkçılık-turancılık davasından hüküm giymiş Hüseyin Nihal Atsız'dır. Taraftarlarının dün olduğu gibi bugünde ismini, eserlerini ve davasını saygıyla andıkları Nihal Atsız doğru bildiğini ?ki benim asla onaylamadığım- her fırsatta dile getirmeyi adeta kendine görev addetmiş bir insandır.

    Gerek yayınladığı romanlar, gerek şiirleri, gerekse Türk tarihi üzerine kaleme aldığı yazılarında ırkçılığını saklamamış ve bu hususta gelecek nesillerin eline bol miktarda malzeme bırakmıştır. Karşıtları bunları onu yermek için taraftarları ise fikirlerini daha geniş kitlelere duyurmak için kullanmıştır.

    Günümüz Türk-islamcılarının ismini gerekmedikçe kullanmadıkları, kullandıklarında ise onun Türk tarihi üzerine olan engin bilgisinden aşağı inmediklerini görürüz. Çünkü Nihal Atsız ,Türkçülüğünde o kadar ileri gider ki, islamiyet bile geride kalır. Özellikle yaşdıbının son dönemlerinde kaleme aldığı bir yazısında islam dini hakkında şunları yazar:

    "Soy soy insanların bir tek Adem'le Havva'dan türediklerine, Adem'in 1050 yıl yaşadığına, Havva'nın her yıl biri erkek bir kız olmak üzere ikiz evlat doğurduğuna ve bu kardeşleri birbirleri ile evlendiklerine inanırlar. Bir Sümer masalından çıkan tufan ve Nuh'un gemisi onlarca tarihi bir hakikattir. Hangi teknik üniversiteden mezun olduğu belli olmayan Nuh'un yaptığı o pazarcı kayığına her cins hayvandan birer çiftin girip sığması ve 40 tufan gününde birbirini yemeden uslu uslu oturması da gerçektir vesaire. Şimdi bu kafadaki adamla bir fikir tartışması yapmaktaki trajediyi düşünün.

    islamiyet Türkler sayesinde yaşadı ve yükseldi. islamiyet Türkleri değil, Türkler islamiyet'i yüceltti. Biz islam olmadan önce de büyüktük. Keramet islamiyet'te olsaydı her Müslüman millet yükselirdi. Hele tarafımızdan birkaç kere tekrarlandığı gibi islamiyetten önce büyük devlet olan iran islam olduktan sonra bugünkü durumuna düşmezdi.

    islam düşüncesinde sömürgecilik vardır. Ülkeler fethetmek, bu ülkeyi haraca bağlamak sömürmekten başka bir şey olmadığı gibi bütün beşeriyet de tek ümmet değildir. Peygamber "ümmetim" diyerek yalnız Müslümanları kasdetmektedir ve islam geleneğine göre mahşerde yalnız kendi ümmeti için şefaat edecektir.

    Bilimdeki türlü ilerlemeler geliştikçe kainatın din kitaplarında yazıldığı gibi altı günde yaratılmadığı, bu oluşumun milyarlarca yüzyılda meydana geldiği, hele insanların 6000 yıl önce yaratılan muhayyel bir Adem'le hayali bir Havva'dan türemedikleri ispat olunmakta ve ilim artık, kısa ömürlü de olsa canlı hücre yaratacak seviyeye ulaşmış bulunmaktadır.

    Bütün bunlardan sonra din bir ahlak ve vicdan sistemi diye kabul edilmedikçe ilmin karşısında iflasla mahkum olacağı gibi Tanrı'yı insanların günlük işlerine kadar karışan bir varlık diye düşünmenin saçmalığı kendiliğinden ortaya çıkıyor.

    Kumar, içki ve her türlü fuhşiyatla yozlaşmış, karılarını değiştiren ve kız çocuklarını gömecek kadar vahşet gösteren bir toplumda muhafazid'in başka türlü davranmasına imkan yoktu. Onlara korkunç cehennem azapları gösterecek ve dünyada doğrulukla yaşayanlara da öte alemde köşkler, Kevserler, yiyecekler, güzel huri kızları vaat edecekti.

    Yobazlara göre Tanrı, insanların ne yolda hareket edeceklerini, daha kainatı yaratmadan önce tesbit etmiştir. Bunların hepsi Levh-i Mahfuz'da yazılıdır. (bu yazıların dili de herhalde Arapça olacaktır.) O halde insanları cezalandırma neye? Madem ki insanlar Tanrı'nın iradesiyle suç işliyorlar, akılları, fikirleri, iradeleri Tanrı'nın ezeli kararı karşısında bir işe yaramıyor, ceza neden?

    Peygamberin çevresindeki ahlak bozukluğunu görerek çareler aradığını, tedbir düşünmek için dağlara çekilip insanlardan uzakta yaşadığını ve ta eski Mısır'dan gelerek Yahudilere geçen "tek Tanrı" fikrini akıl ve duygusuyla kabul ederek Arap putçuluğuna karşı çıktığını görüp anlamak için yobaz olmaya, bir takım masallara inanmaya, eski Sümer'den ve Mısır'dan gelip Yahudiler aracığıyla öteki milletlere geçen inançları ilahi hakikat diye kabul etmeye lüzum yoktur. Hele Yahudi kırallarını peygamber diye Türk milletine telkin ederek milli mefahiri unutturmak suretiyle israiliyyatı hayat ve ahlak sistemi diye önce sürmek milli bir cinayettir.

    Kur'an "âlemlerin sahibi olan Tanrı'ya hamdederim" diye başlamaktadır. Belli ki bu söz de muhafazidindir. Çünkü Tanrı, kendi kendisine hamdetmez. Müfessirler her ne kadar Tanrı "böyle diyin" demek istemiştir yolunda tevillere geçmişlerse de Kur'an'ın sonundaki küçük surelerde olduğu gibi, surenin başına bir "söyle, de ki" hitabını eklemeyi Tanrı düşünmez miydi?"

    islamiyet hakkındaki fikirlerini böylesine net bir dille ortaya koyan Nihal Atsız'ın islamcılığın hizmetindeki Türk milliyetçiğinin çemberine dâhil olması tabii ki beklenemez.

    Tüm yaşdıbını adadığı ırkçılık fikriyatının uluslararası arenadaki tatbiki ise tam bir rezalettir. Nazizim, faşizm, soykırım, ku klux klan, etnik temizlik, apartheid, sosyal darwinizm, kölelik vs. kendi ırklarının üstünlüğüne inanan ve tarihi milletler arasındaki mücadelelerle açıklayan onların, yüzlerin fikirlerinin milyonlarca insanın yok olmasıyla sonuçlanan hazin tablosu. Bugün dahi farklı uluslarda ve kimi ulus devletlerde varlıklarını sürdüren ırkçı güruhların ve yönetimlerin olduğunu biliyoruz.

    Kendisi siyasi arenada pek şansını denemese de onun fikirlerinden feyiz alan siyasi grupların ülkemizde işledikleri suçlar epey kabarıktır. Irkçılıklarının kökünü din ile sulayan geniş kitlenin bugünde gücünün doruklarında olduğunu belirtmek isterim.

    Hüseyin Nihal Atsız bir yazısında ırkçı olmayanlara şöyle seslenir:

    "Irkçı değil misin? Irkçılığa düşman mısın? Öyleyse sen günün birinde Atenagoras'ın Türkiye Cumhurbaşkanı görmekte sakınca bulmazsın. Belki de Batı Hristiyan dünyasının sevgisini kazanırız diye düşünürsün.

    Sen yahudi bir sarrafın maliye bakanı olmasına da ses çıkarmazsın. Kendi kesesini doldurmasına ve israil'e transferler yapmasına rağmen bütçeyi kabartacağı için sevinç... Bile duyarsın. Hatta kürt devleti kurmak için bunca Türk'ün kanına giren şeyh Sait'in torunlarından birinin başbakan veya devlet bakanı olmasına da ses çıkarmazsın.

    Sen yalnız Türkçülüğe karşı çıkar, Türk ırkçılığını yerer, Turancılığa düşmanlık edersin. Çünkü sen ya Türk ırkına yüzyıllarca kölelik etmiş bir milletin mensubu yahut beyni işlemeyen, yobazlaşmış, okuduğunu sindirememiş bir budalasın."

    Bundan sonrası için bir şeyler yazmayı gereksiz gördüğümden anlamayanlar için sözü gene Nihal Atsız'a bırakarak yazıma son veriyorum. Nihal Atsız'ın oğlu Yağmur'a bıraktığı vasiyeti:


    "Yağmur Oğlum;

    Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigâr olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol!

    Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.

    Bulgarlar, Almanlar, italyanlar, ingilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, ispanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.

    Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır.


    Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerideki düşmanlarımızdır.

    Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı.

    Tanrı yardımcın olsun."
    http://www.urimage.net/im...015/04/04/Adsız2hN64.jpg
    ···
   tümünü göster