/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +3 -4
    bizim mahallenin nalburu cumhur usta. herkes ona parlak cumhur der. neden olduğunu bilmiyordum. ta ki odamın kornişi yerinden düşene kadar. kornişi takmak için cumhur ustaya dübel almaya gittim. akşam 5 gibiydi, ikindi namazı suları. bizim mahalle muhafazakardır. ezan okundu mu esnaf ahalisi dükkanı bırakır camiye gider. her neyse. dükkana girdim.

    selamun aleyküm, aleyküm selam. "naber koçum, heyt aslanım fethi'nin oğluna bak be." ayağı falan çekti. "hiiç noolsun cumhur amca iyiyim." falan dedim. "bana cumhur amca deme." dedi. "nası yani?" dedim. "bırak nası yaniyi" dedi. "bana neden parlak cumhur derler bilmiyor musun?" dedi? "yoo" dedim. "çünkü benim zütüm kılsızdır da ondan." deyip hahahaha diye gülmeye başladı. korkmuştum.

    "sen bayağı büyümüşsün." dedi. "ehh işte büyüyoruz." dedim. "gelsene yanıma." dedi. gittim, yanaklarıma parmaklarının ucuyla hafifçe dokundu. "ne kadar pürüzsüz bir tenin var." dedi, "şeey dübel alıcaktım ben." dedim konuyu değiştirip, bozuldu, iki tane marşal boya kutusunu üst üste koyup terekteki dübel kutusuna uzanmaya çalışırken sendeledi ve kucağıma düştü. o anda benim de içim bi fena olmuştu. cumhur ustanın nefesine, tenine bu kadar yakın olmamıştım daha önce, çok değişik bir hissiyata kapıldım, cinsel bir hissiyat gibi de değildi, daha duygusal ama şehvani yanları da var, sadece birbirimize baktık o an, konuşamadık, boynuma sarılmıştı bir telaşla, öylece kalakaldı, hala birbirimize bakıyorduk, "çok güzelsin." dedim, "sen de çok erkeksisin." dedi, dudaklarıma dokundu elleriyle, alt dudağımı öptü. dilini ağzıma soktu.

    herkes namazdadır deyip hızlı hızlı yerinden kalktı, kepengi yarıya indirip ön kapıyı kapattı, acele hareketlerle elimden tutup, "gel buraya" dedi, nefes nefeseydi, sürekli aynı şeyi söylüyordu, "gel buraya, gel buraya, gel buraya... " eski paralar, berber tahsin'in, manav taci abinin fotolarıyla ve kartvizitlerle dolu cam masanın üstüne çıkıp gri dar kumaş pantolonunu çıkardı. "haydi koçum, mikrofon sende göster hünerlerini." dedi. kalakaldım öylece, adeta emrivaki yapmıştı, oldu bittiye getirmişti her şeyi. yapacak bir şeyim yoktu. tünedim allahuekber dağları gibi heybetli zütüne. masanın cdıbını çatlatana kadar tepesinde gidip geldim. "lütfü gelicekti, lütfü gelicekti... " diye sayıklamaya başladı birden. lütfü oğluydu, ama ben kendimden geçmiştim, sıcak zütüne boşalmadan inmeyecektim, altımdan yaralı bir kuş gibi sırtımı tokatlamaya çalışıyor, "dur yeter dur." diyordu, bi yandan da kurbanlık dana gibi yerinde tepiniyor, senkronumu bozmaya çalışıyordu, gibim acıdı mecbur kalktım üstünden ama ucuna gelmiştim, hemen tuttum yanaklarından ve gevşek ağzına boşaldım. hemen gitti yüzünü yıkadı. "hadi git hemen git." dedi, başta azgın bir boğa gibi dört dönen adam beni başından savıyordu, "beni bir daha görmeyeceksin cumhur usta." dedim. "görürüm anam, görürüm canım benim, görürüüüm" dercesine sinsi bir mimik yaparak omzuma vurup beni uğurladı.

    dediği gibi de oldu. müptelası olmuştum prestijli zütünün, her hafta, mütemadiyen gibiyordum.
    pm29.05.2011 08:45 • biyikli genc forvet •
    ···
   tümünü göster