1. 26.
    +4
    insanı en imkansız uçurumlara sürükler. sebebi paraya verilen değer de değildir bazen. onsuz yaşanmadığı gerçeğidir. elektrik onunla, su onunla, ısınma onunla, barınma onunla. onun için güneşi görmeden kalkar, onun için güneş battıktan sonra varırsın ikametgahına. o belirler aç veya tok gezmeni, o belirler bir dal sigarayı nefes nefes içmeni. yalnız yaşayan insan için daha bir zordur. varlıktan sonra yokluk çekene daha bir zordur. tadını sevdiğin sigara paketinin kutusu hoşuna gitmiyor diye paketi güzel olan sigaranın kutusuna yerleştirmek için fazla olan uçlarını makasla kesip atma müsrifliğini de yaptırır, bir dal sigarayı izmaritine kadar içme yokluğunu da yaşatır. adam olmayana adam dedirtir, yokluğunda adam olanı bin gibi hissettirir. yanından geçtiğin aç bir adama bakıp haline şükür de ettirir, sen metrobüs cdıbına yapışık giderken son sürat geçen lüks araca küfür de ettirtir. parasızlık ayrı bir kavramdır. en çok kendisini sevmeyene çektirir, en çok kendisine değer vermeyeni süründürür. normal şartlarda asla yaşayamayacağın bir lüksü tadabilmek için geleceğini taksitlere böldürür, geleceğinle oynar, sorsan herkes onsuzluktan yakınır, o olunca da kendini kaybettirir, kendine köle eder. varlığı bir dert yokluğu ayrı bir derttir. ay sonuna on beş gün varken cebindeki bir lira yirmi beş kuruş olur bazen parasızlık. alacağın bir ilaçla yemek arasında tercih yaptırır bazen. bazen cebine bir dost tarafından sıkıştırılan kağıt parçalarına vesile olur, bazen senin son kağıdını bölüp paylaşmanın güzelliğine nail oldurur. en sevdiği şeyler arasında seçim yaptırır insanı. en ufak bir aktiviteye taktan bahaneler, basit yalanlar sarf ettirerek evinin yoluna düşürür seni. veresiye berbere gitmene sebep olur, en olmadık yerde en olmadık kişiye minnet ettirir seni. egonu yerlerde sürüm sürüm süründürürken, bir binin egosunu göklere kadar yükseltir. parasızlık zor iştir. geç kaldığın bir işe yetişmek için iki saat otobüs kuyruğu beklemene yarar bazen, yetersiz diyen bir akbil'i aylarca cebinde süs gibi taşıttırır insanı. hayatını bir kısır döngüye hapseder, umutlarını zımpara gibi törpüler. sevdiklerini ve gerçekten sevildiklerini sana göstermesi bakımından eli öpülesi bir yoksunluk halidir. hayatı öğretir acı acı. aslında ne kadar aciz olduğunu anlatır kişiye. sırf egon sürtünmesin diye canına kast etmene kadar sürükler seni. yokluk, onsuzluk zoruna gidiyor diye gencecik hayatını bir köprünün tırabzanlarına doğru uğurlar arkandan huur çocuğu gibi sırıtarak.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster