/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    +20 -1
    Kızın telefonundan birisi 4 gün önce beni arayıp "Bu kız benim helalim bir daha aramayacaksın" dedi Zaten en son sohbetimiz 3 ay önce olmuştur kızla. En son mesajımıda yılbaşında "mutlu yıllar" diyerek bütün rehbere gönderdim. Dertliyim panpalar. Aynen şunları yazdım demin;

    Aslında nereden başlamam gerektiğini tam kestiremiyorum. Hiç bir zaman böyle bir yazı yazmaya da kalkışmadım.

    Ben istinye'de çalışırken çıkmaya başlamıştık seninle. ilk başta o kadarda istekli değildim dürüst olmak gerekirse. Zamanla sevdim seni... Bir denizcinin duymak istediği şeyi söylemiştin bir gün bana "ben beklerim".

    Sen Sakarya'da stajdayken istinye'deki işim o kadarda yoğun değildi şehir bile değiştirebiliyordum günübirlikte olsa. Vaktim ve durumum müsait oldukça her zaman her yerde yanında olabileceğimi göstermeye çalışmıştım yanına gelerek.

    Stajın bitip okulunun başlamasına bir hafta kala şu soruyu sordun, "Okullar açılınca haftada bir gün hatta bir kaç saatte olsa görüşebilir miyiz?" Bilmiyorum demiştim ben. O akşam işe gidince sürekli aklıma geldi o soru.

    "Nasıl olur da kız arkadaşıma koskoca haftada bir kaç saatin sözünü veremem" diye kendime kızdım, işime kızdım, durumuma kızdım. iş eşittir paraydı ama benim kız arkadaşım parayla kıyaslanamazdı. Mevkime, mertebeme, arkadaşlarım ve piyasanın içinde ki fiyakama rağmen geleceği parlak işimden ayrıldım.

    Bir süre elimde ki para seninle görüşmeye yetti. Hatırlarsın o zamanlar gemiye gidecektim ama lanet olasıca gemi çok geç geldi ve bu zaman içimde param bitti.
    Bitti derken gerçekten bitti. Bildiğin koskoca sıfır yada yanına gelecek kadar param var ama dönmeye param yok. Babamın işlerinin bozulması, ev kirası, elektrik, su, doğal gaz, telefon, mutfak ıvır zıvır derken zaten tüm bunların altında ezilen annem ve babamdan para isteyemedim. Ekmeğini bile yazdıran ailemden para isteyemedim. iş aradım iş bulamadım iyice uzaklaştım senden. Senin sürekli yanına çağırmana "işim var, şuradayım veya buradayım diye kestirip atmak zorunda kaldım. Parasızlığımı senden sakladım hep, ezik hissettim, söyleyemedim. Senin için parasız kaldım sana da bunu söylemek için utandım.

    Ve bir gün o kadar sıkıldım öylesine baskı altına girdim ki bu durumdan, cesaretten değil çaresizliğimden "param yok" diyebildim sana. "Neden söylemiyorsun ben gelirim o zaman" demiştin.

    Akabinde bir gün sana gel dedim ve içeriğini hatırlamadığım bir kavga koptu aramızda. Bitti deyip sustun.

    Sinirlendi yatışır bir iki güne dedim sustum. Konuşmaya çalışırsam ikimizde sinirliydik olay içinden çıkılamaz bir hale gelecekti. Bazen gerçekten çok anlayışsız biri oluyordun ama hep görmezden gelmeye çalıştım.

    Ayrılmamızın üstünden bir yaklaşık bir hafta sonra konserden sonra evinde kaldığımız arkadaşından aldığım kitabı vermemi istedin. Onu bile getirip veremedim. ikimizde sus pus olduk o andan sonra.

    Sen terk ettikten bir ay sonra o haliçteki eski işime döndüm. Seninle ayrılmamızın temelinde para sıkıntısının yattığını bildiğim için gece-gündüz hem çalışıp hem Genel telsiz operatörlüğü sınavlarıma hazırlandım. Bir an önce bu belgeyi alıp gemiye gidip paramı kazanmam lazımdı. Param olursa seninle yeniden bir araya gelebileceğimize şartladım kendimi.

    Aslında durum tamamen buydu, seni gittiğim her ülkeden arar, bağımı kopartmaz, gemiden geldiğim zamanda Selin nerede ben orada olurdum. aklımıza gelen her yeri gider gezerdik işinden arta kalan zamanlarda.

    Tek tek planladığım gibi yaptım, Gemiye gittim paramı kazandım her fırsatta senle iletişimde kalmaya çalıştım ve bunu başardımda. Hatta gemiden inmeden önceki son limanda senin için delilik sayılabilecek bir şey daha yaptım. Belçika'da kontrolör gelecek diye kaptan gemiden çıkmamızı yasakladı. Zaten o limanda 7-8 saat anca kalacaktık benim bir an önce gemiden çıkıp şehir merkezine gidip senin çikolatalarını almam gerekliydi. Durumu anlatmama rağmen hep "olmaz" dediler. DPA ve kaptanın yanından kamarama çıkıp montumu giydim pasaportumu koydum cebime, yeniden yanlarına gidip o gün face'te paylaştığım durumun aynısını söyledim.

    "Bu gemi bu limana yük getirmek için geldi ama ben kız arkadaşıma çikolata almak için geldim. Gerekirse burada kalırım ama o çikolataları almam lazım" dedim.

    Benim o limanda kız arkadaşımın istediği çikolatalardan başka herhangi bir derdim olamazdı. Çünkü kız arkadaşımı bu kadar küçük bir istekten mahrum bırakamazdım, dönüşte hava limanından aldığım herhangi bir çikolatayı da "Bunu Belçika'dan aldım" diyerek aldatamazdım.

    Belçika'dan kalktıktan 12 gün sonra sefer bitti. Yedi ay sonra Türkiye'ye döndüm bir sürü paramda vardı artık rahattım bir süre. Eve geldiğim gün her şey normaldi. Ertesi gün evime olanları duydum. Annemin iki kez mide kanaması geçirmesi, babamın prostat ameliyatı olması...

    En kötüsü ve beni en çok etkileyeni de annemin artık o bildiğim annem olmadığı, yeşil reçeteli ağır ilaçlar kullanan hal ve hareketleri tamamen değişmiş, sürekli tedirgin, sürekli ağlayan, sürekli kafasında kurguladığı olayları gerçekmiş gibi anlatan birisi olmuştu annem.

    ilk olarak Annemi Tokat'a zütürdüm değişiklik olsun, eski arkadaşlarını görsün iyi gelir diye. Olmadı çok daha kötüye gitti durumu annemin o halini gördükçe içten içe eridim. Her şeye agresiftim, aklımı yitirme korkusu, gelecek ve senin hakkında ki bütün planlarımın yıkılması çökertti beni.

    Bütün param aylarca birikmiş olan kredi kartı borçları, annemin tedavi parası, ev kirası gibi muhtelif harcamalara gitti. Tam bu esnada üç ay çalışmam karşılığı onbeşbin lira teklifte bulunan bir gemi aradı. Tamam dedim fakat anneme söylediğimde tekrar sinir krizlerine girdi. O gemiye gidemedim hemde bu kadar ihtiyacımız varken. Bir şeyleri toparlamak için onca çabama rağmen başıma gelen şu saçma sapan olaylardan sebep.

    Senle son ayrılışımızda Tokat'tan dönüş yolunda ben otobüsteyken oldu. Gece saat 23:00 ve sen bayan iş arkadaşın, onun sevgilisi ve sevgilisinin arkadaşıyla alışverişmerkezinde geziyodunuz. Sana şunu sormuştum sadece "beni biliyorlar mı?" Hayır demiştin. O an zaten içinde bulunduğum durumunda etkisiyle çok ciddi bir kıskançlık krizine girdim.

    Çünkü ben aylarca senin hayalinle yaşadım, sürekli senin üzerine olumlu planlar yaptım ama gel gör ki ben onca uğraşıma rağmen ailemin durumundan fırsat bulupta yanında olamıyorum. HEMDE AYLARIMI BU HAYALiM iÇiN VERMiŞKEN!

    Annemin tedavisi devam ederken bir kaç küçük teknede çalıştım ama bütün kazandıklarım aileme gitti. Hep aklımın bir köşesinde tuttum seni. Sevgimi saklamaya çalıştım çünkü içinde bulunduğum hale bakınca hiç bir geleceğimiz yok gibiydi seninle. Sürekli moral bozukluğu sürekli yarınından endişeli birisi olarak yaşadım. Annem biraz iyileştikten sonra gemiye gitmeye karar verdim fakat kardeşimin düğününe 4 aydan biraz fazla kalmıştı. Bende gemide 6 aylık sözleşmeyle çalışabiliyorum. Olmadı gemiye de gidemedim. Babamın yanında minibüse gittim uzunca bir süre kardeşimin düğününden sonra 2 ay arkadaşımın yerine gemisine gittim (KASIM-ARALIK).

    Oradan aldığım paranın bir kısmıyla her zamanki gibi evin borçlarını kapattım. Bir kısmıda hayla şirkette duruyor. Hep aklımdaydın sana sözler vermiştim tek tek tutacaktım. Hemde bu gün yada haftaya Pazartesi sinemadan başlayacaktım. Bu da olmadı...

    Sana hissettirmemiş daha doğrusu hissettirememiş olsam da içten içe çok sevmişim seni. Üzülerek gördüm ki sevebileceğim birisi olmaktan çok ötesin.

    Gerek kaza, gerek ölüm, gerek bozulan başka ilişkilerim, hiç bir durumda kendimi avutmakta hiç bu kadar zorlanmamıştım.

    Başta da söylediğim gibi kimseye bu uzunlukta kendimi ve yaşadıklarımı ifade etmek zorunda kalmadım.

    Ahımla kal.
    ···
   tümünü göster