1. 26.
    +1 -1
    kürtlerden nefret falan etmiyorum.

    baudrillard'ın hiperrealite ve realite arasında kurduğu güzel bir ilinti var. sanal ve yalan olan gerçekliğin zıttı olan şey, hakikatin kendisi olmak zorunda değildir diyor üstad. bunun bir örneği de matrix'te var (zaten baudrillard'dan esinlenerek o filmi çektiler). neo matrix'in dışına çıkmayı başarıyor. buraya kadar her şey güzel. fakat matrix'in kırılgan ve sahte dokusunu bilmesine rağmen, neo, zion'un gerçek olup olmadığını hiç bir zaman sorgulamıyor. hatta zion'un da gerçek olmadığına dair elimizde ipucu var. neo sentinellerden kaçarlarken, elinin bir hareketiyle sentinelleri devre dışı bırakıyor. aslında zion'un da sanal bir gerçeklik olduğuna dair bulgular var. fakat matrix'i reddetmeyi başarabilen neo, aynı tutumu matrix'in dışındaki dünya için yapamıyor. belki de iç içe geçmiş bu gerçeklikleri sürekli reddederek hep bir basamak daha dışarıya çıkmanın sonu olmadığı için ve bunun farkındalığıyla, zion'u kabullendiği için, belki paranoyadan kaçmak için... bilinmez. fakat kesin olan birşey var: neo ilk basamaktan sonrasını kabullenmekte hiç gecikmiyor.

    konumuzla ne ilgisi var?

    kendilerine dayatılan türk üst kimliğini rahatlıkla aşabilen bu insanlar bir kademe gerçekliğin dışına çıkmış oldular. kalabalıkların refleks haline getirdiği bu milliyetçi şartlanmışlığı kırdılar ve kendilerine dayatılan ulusal olguları yıktılar. çünkü kendilerini türk gibi hissetmiyorlardı. çünkü milliyetçilik ayrımı ve yıkımı getiriyordu değil mi?

    peki şimdi ne oldu? bir kimliği bırakıp, kendilerini hizipleştiren ve yine türkler gibi, bire bir aynı şekilde atalarından kendilerine tepeden inme bir şekilde enjekte edilmiş yeni bir kimliği benimsiyorlar.

    kürt hareketi, kendisini türk gibi hissetmeyen kürtler için bir bağımsızlık mücadelesi imiş. bu onların söylemi...

    peki ya kendisini kürt gibi hissetmeyen kürtler? onlar için, bu direniş hareketinin çözüme yönelik ne gibi bir formulü var? ötekinin ötekisi olan bu insanlar, yarın bir gün, kürtler dünyanın hakimi olsa bile yalnız kalacaklar.

    işte sorun burada başlıyor. "a" ırkının milliyetçiliği ile "b" ırkının milliyetçiliğinin hiç bir farkı yoktur. ne pratikte ne de teoride... iki tarafın da, agresif, dayatmacı, kavgaya hazır ve uzlaşmaz olduğunu görürsünüz. iki taraf ta kendilerinden daha fazla okumuş olan kimselerin fikirlerine tahammül etmezler.

    ve her milliyetçi akımda olduğu gibi iki tarafta da, ciddi bir sermaye ile uzlaşı vardır (aylar önce "kürt elitleri ve iş adamları örgütleniyor" diye haber çıktı, tehlikenin farkında mısınız?).

    kürtler, içinde bulundukları müşkül durumun etnik bir kimlikten kaynaklandığını düşüne dursunlar, aslında sorun tamamen sınıfsaldır. kürtler, fukaralıklarının sebebini kürt olmaları sana dursunlar, oysa tüm sorun, neo-kapitalist dünyanın sınıflı ve katmanlı yapısıdır.

    şu an durumun farkında değiller. yarın birgün, kendi ırk ve mezhepdaşları olan kürt elitlerinin eliyle yabancı ya da yerli sermaye doğuya akın edip, hepsini üç kuruş için fabrikalara kilitlediğinde ve aynı fabrikalarının dibine üzerinde "kürtçe starbucks" yazan kafeler açılıp da, bir kahve içmeye paraları yetmediğinde, o zaman ayılacaklar.

    kürtler, modenizmin yaralanmış ve hor görülmüş çocukları olarak, beyaz türk tabir edilen batılı beyzade kesimi 50 yıl geriden takip ediyor. zaten hesap soracaklarsa kendilerine uygulanan bu geciktirilmenin hesabını soracaklar.

    ama şunu belirtmem lazım:

    kürtler kurtuluş istemiyor. kürtler, kapitalizm izmir'liyi hangi şekil gibiyorsa, tunceli'liyi de aynen o şekil gibsin istiyor.

    kürtler, türk mağduriyeti istiyor.

    ve bu yüzden de desteğimi kaybediyorlar. yapacak bir şey yok. aptallığın tazminatı, zamanın gerisinde kalmaktır. kürtler türklere bakıp ders almaktan çok uzaklar.

    oysa fırsatları vardı. sermayenin giremeyeceği yatırımcı ve sömürücü için tehlikeli olan bir alan açmışlardı. şimdi o alanı, liberal demokratlara açmaya hazırlanıyorlar.

    yazık...
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster