1. 1.
    +2 -4
    mantıksız diyen mallara şapka devrimi nedir öğretmek gerek

    kökeni en başta erzurum kongresinde tartışılan modernleşmek konusuna ciddi eleştiriler getirilmiştir. hoca efendilerden biri, "ne yani, asrileşeceğiz, hepimiz şapka mı giyeceğiz. sonra da eve geldiğimizde kapıda bir şapka asılıysa, karımız başkasıyla diye girmekten vaz mı geçeceğiz" mealinde bir şeyler söyler ve bu asrileşmek kavramı tüzükten çıkarılır. sivas kongresi'nde konu gündeme bile gelmez. sonra yıllar geçer. hilafet'in kaldırılması tartışılırken, o yıllarda dokuz mebus çıkaran kastamonu ilinin bütün mebusları hilafetin kaldırılmasına karşı çıkar. bunlardan, medrese eğitim almamış tek mebus olan emekli albay halit akmansü, hilafetin kaldırılmasını protesto etmek üzere chf'den istifa eder. bir süre daha geçer, takrir-i sükun kanunu çıkarılır. mustafa kemal paşa'nın ilk yaptığı iş, kastamonu'ya gitmek ve başına bir şapka giymektir. o günden sonra, asrileşmek kötüdür, asrileşirsek herkes şapka giyer, kadınlar herkesin ortak malı olur, namus kalmaz diyenlerin sesleri kesilir.
    gelelim şapka devriminin neden yapıldığına; bir gazetecinin şu ifadeyle anlattmaya çalıştığı devrim: "artık mesele şapka takıp takmamak değildi. mesele şapkayı takacak kafayı yerinde tutup tutmamaktı." bu hareketin ilk köklü değişim olması önemlidir zira o günlerde fes takanlar bizden (türk/dost) sayılıyor, savaş zamanında başında fesi olana inanılıyor, güveniliyor, sıkıntısı varsa yardıma koşuluyor bunun karşısında başında serpuş** olanlar düşman sayılıyordu. onlardan hep fenalık görüldü, onlar yurdu elimizden aldılar diye düşünülüyordu. o dönemde sivil veya asker nerede şapkalı biri görülse halk canavar görmüş gibi oluyor ve uzak durmaya çalışıyordu. kısaca fesliler öz kardeş, yurttaş, dindaş, yoldaş muamelesi görüyor, şapkalılarsa sömürücü, zalim, kalpsiz, düşman katiller olarak görülüyordu. o dönemde dinci çevreler de şapkayı hakaret olarak kabul ederdi, başından fesi alınıp şapka konanlar, yere atar, üzerinde tepinerek ayaklarıyla çiğner ve şapkadan intikam alırdı. hatta kendilerine bu şakayı yapanı öldürebilirlerdi bile. şapka giyenin gavur olduğunu düşünürlerdi. halk tarafından şapkaya karşı gösterilen bütün bu tepkili ve aşırı davranışların yersizliği ve saçmalığı apaçık ortadadır. din ve iman sevgisi insanın içindedir, giyimiyle, hareketleriyle, konuşması ya da yaşama şekli ile en ufak bir ilgisi yoktur. yukarda bahsi geçen o dönemki bütün inanışların yersizliği ve batıllığı açıktır. herşeyden önce allahı seven peygamberi seven bir inananın başına şapka takması, onun müslüman olmasını, ya da iyi bir insan olmasını değiştirecek değildi. islamın şartları arasında şapkaya karşı birşey yoktu, yürekten inanmak yeterliydi. üstelik o dönem severek takılan fes yunanlılardan bize geçmiş bir şapkaydı esasen, yani bizim öz malımız da değildi. şapka devrimi özellikle 1925 yılında gericilik hareketlerinden belki de en önemlisi olan şeyh sait isyanı bastırılır bastırılmaz, atatürk şapka devrimini uygulamaya geçirmiştir. o dönemde kastamonu civarı çok mutaassıp bir bölge olarak bilindiğinden atatürk kıyafet devrimi için öncelikle bu ili seçmişti.

    özet:şapka devrimi başına sarığı, cübbeyi geçiren herkes ben hocayım dediğinde insanları sömürmesin yani türkiye bugünkü haline düşmesin diye yapılmıştır yalnız atam'ın en büyük hatası bu milletin akıllanacağına inanmaktır

    son olarak atatürk'ün şapka nutkundan bir parça;
    Buna câiz değil, diyenler vardır. Onlara diyeyim ki, çok gafilsiniz ve çok câhilsiniz ve onlara sormak isterim: "Yunan serpuşu olan fesi giymek câiz olur da şapkayı giymek neden olmaz ve yine onlara, bütün millete hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarının ve Yahudi hahamlarının kisve-i mahsûsası olan cübbeyi ne vakit, ne için ve nasıl giydiler?"
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster