1. 1.
    +8 -1
    bugün akşam yemeğinde kuru fasülye yerken, gözleri doldu durduk yere. yemek yemeyi bıraktım ve bir süre onu izledim. titreyen narin elleriyle, çatallıyordu tabağı. sert bir hamle ile masaya bıraktım çatalımı. sadece ona baktım, loş bir ışığın aydınlattığı masada karşı karşıyaydık ve neredeyse hiç ses yoktu. bana aldırmadan, titrek dudaklarıyla çiğniyordu yemeğini. göz yaşları, yanağından süzülerek dudağını ıslattığında artık dayanamaz hale geldim ve sorunun ne olduğunu sordum yumuşak bir üslupla. korktuğunu söyledi. sebebini sormadım, "insanlar neden korkar?" diye sordum nazikçe. bu sorunun cevabını defalarca dile getirerek öğretmiştim ona. bekledğim üzere "bilmediği şeylerden" dedi. hamile olduğunu en başından beri biliyordum, hissediyordum aslında. ama henüz söylememişti. "öğreneceğiz beraber" dedim. ikimizin de ne annesi ne babası hayattaydı. "deneyerek ve yanılarak öğreneceğiz" dedim. "kusursuz bir anne olacaksın ve bana harika bir baba olmayı öğreteceksin. çok fazla sorumluluğun var. güçlü olmalısın!" dedim sesimde bir ton yükselme vardı. kalktığı gibi kucağıma hopladı, aynı ilk tanıştığımız günlerdeki gibi. dudağını yanağıma sabitledi ve dakikalarca öyle kaldık. sımsıkı sarıldık birbirimize. sonsuza kadar bırakmayacakmışızcasına. eh ağzı biraz soğan kokuyordu ama, "soğan çok faydalıdır" diyecektik bizim ufaklığa. soğan kokusu aile olmanın kokusuydu sanırım.
    ···
   tümünü göster