/i/Tespit

  1. 1.
    0
    özellikle son yıllarda yoğunca yaşadığım bir duygudur bu. konusu hep aynı olan ve oyunculuk anlamında çoğu kişide bir yetenek görmediğim dizileri önümüze sunmaktan başka bir şey yapmıyorlar yıllardır. ya ege'de yaz dizisi çekilir oranın hayatı anlatılır, ya bir kız bir erkek önce düşman olur sonra aşık olur birbirlerine. ya da savaşmadığımız, evimizde uslu uslu oturduğumuz dönemde vurdulu kırdılı savaş dizileri izleriz. birkaç dizi hariç eski keyfi alamıyoruz artık dizilerden.

    ben o eski dönemin dizilerini istiyorum. avrupa yakası, yahşi cazibe, ezel, elveda rumeli, en son babalar duyar, yaprak dökümü, aşk-ı memnu, leyla ile mecnun, behzat ç. gibi dizileri özledim ben. o dönemlerin kendine has havasını, mutluluğunu, özgürlüğünü ve özgünlüğünü özledim ben. yahu akasya durağını bile özledim a dostlar! bana deseler ki 2023 yılında sabah kuşağında akasya durağı'nın eski bölümlerinin tekrarı dönecek, sen de onu izleyip ciddi ciddi gülüp (teknik olarak ciddi ciddi gülemezsiniz tabii ama burada eylemin tereddüt içermeden yapılmasından söz ediyorum) o eski zamanları özleyeceksin; ben de derim ki komik adamsın ama ben şaka sevmiyorum*. ama insan özlüyormuş dostlar, yaşamadan bilinmiyor.

    180 bölüm civarı hep aynı konuları işlemesine rağmen hiç sıkmayan, oyunculukların konuştuğu ve yer yer gayet komik bir diziydi. üçkağıtçı sinan'ın afacan çocuk tavırları, mütemâdiyen kullandığı tırın tırının tırınınınnn, hadi bağalım oh oh oh, ali kefal, gülbik, arifim tarifim gibi basit ama etkili replikler, sinan'ın karısı gülbin'in sineaaaaaann adlı harfler dizinini opera icra eder edasıyla sürekli beynimize kazıması, gıcık kaygana şaziment'in yaklaşık 4 bölümde bir zengin (sinan'ın deyimiyle zeaeengin) bir arap şeyhine âşık olması fakat o şeyhin hep dolandırıcı çıkması, usman aga'nın safiye'ye sürekli üldürecem seni safiye deyip de 180 bölüm boyunca vaat ettiği eylemin bir türlü vuku bulmaması (gerçi öldürse dizi biter(u: swh)), dilek ve obayana'nın maceraları, öte yandan agam olur mu öle şey ve biz bir oileyiz dışında cümle kurmamayı tercih eden urfalı seyit, gizli bir olay olunca ortaya çıkan ve ön sırada oturup hep parmak kaldıran inek öğrenciler misali herkesi ispiyonlayan gıcık uyyy nuri babacuğummm ali kemal... say say bitmez, tükenmez anılar bıraktı bize bu dizi.

    adli vakalarda olay yerine 2-3 polis ve 8 şoförün gitmesi, kaçırılma durumunda kaçıran kişinin arkasından dolanıp bir cisimle vurmak suretiyle adamı bayıltıp kaçırılan kişiyi kurtarmak gibi dünyanın en akla gelebilecek yöntemini her defasında başarıyla uygulamaları, ali kemal, urfalı seyit, osman aga gibi yöresel karakterler ne zaman ekrana gelse o yörenin bir müziğini jenerik olarak kullanmaları, her bölümün sonunda bir arada toplanıp aile olgusunu bizlere hatırlatmaları ve daha bir sürü güzel detay özlendi ,özleniyor, özlenecek.

    bize o dönemleri geri verin, bizi mutluluktan mahrum bırakmayın, bize en basmakalıp konuyu işlese bile oyunculuklarla, repliklerle keyif verecek diziler bırakın. yakışıklı ve/veya güzel insanlar istemiyoruz. sahnedeki olayı yaşatan, çoğu zaman basit ama güldüren bir dizi istiyoruz. rengimiz kaybolmasın, akasya durağı türü diziler mümkünse farklı bölümlerle farklı konular da işleyerek çoğalsın. demirin tuncuna, dizinin yavanına, hayatın tekdüzesine kalmayalım. iyi geceler dostlar *
    ···