/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    +185 -19
    Arkadaşlar 2 hafta evel çarşamba günü, çarşıda işimi hallettikten sonra eve dönüyordum. Yağmur yağmaya başlamıştı ve hava haliyle soğuktu.Bi de benim girip halim buna eklenince eve bir an önce varmak üzere hızlı hızlı ilerliyordum. Üst geçitten geçerken 10'lu yaşlarda, çocuğumla akran yaşlarda bi çoçuk önünde meşgul olduğu şeyden başını kaldırarak "mendil alır mısın abi" dedi ve meşgul olduğu şeyle uğraşmaya devam etti.Ben hızlı adımlarla yoluma devam ediyorken vicdanım ve merakıma yenik düşerek geri döndüm bir paket mendil almaya karar verdim. Sonra baktım ki bu masum, şiddeti gittikçe artan yağmurun altında ders yapmaya çalışıyordu. Eğildim baktım bizim evdeki keratanın yapmaya burun kıvırdığı dersleri hararetle teker teker çözüyordu.
    "Bi paket mendil ne kadar delikanlı?"diye sordum.
    "Abi sadece 20 kuruşa ihtiyacım var yeni kitap almam lazım" dedi
    "Demek 20 kuruş? Bundan nasıl kar ediyorsun sen?"
    "Abi on tanesini 1.5 liraya aldığım bu mendilleri neden tanesi 1 liraya satayım? Haram yiyemem ben?"
    işte bu sözleri benim yüreğime o kadar dokundu ki? Bu nçocuk için bir şeyler yapmalıydım. Cebimden bi ellilik çıkardım ve uzattım
    "Bunu bozabilir misin?"
    "Güzel abim şaka mı yapıyon sen? Ben o parayı ömrümde bir arada görmedim. Nasıl bozayım?"
    "Gel ozaman hadi beraber bozdurmaya gidelim" dedim
    "Yok abi istemez kalsın."
    "E sen ben haram yemek istemem abi parası neyse onu ver demedin mi? Ben de onu vermek istiyorum sana.Hep sen müşteriyi geri çevirmenin kötü bi davranış olduğunu bilmiyor musun. Hadi yardım edeyim sana alalım şu tezgahı bak az ötede bi büfe var orda bozduralım."
    Çocuk bişey diyemeden kalktı. Beraber büfeye doğru ilerledik fakat benim amacım bu gence büfenin yanındaki kırtasiyeden birkaç kitap almaktı. Elinden tuttum dooğru kırtasiyeye.
    "Delikanlı benim de aklıma şimdi geldi ben benim oğlana bikaç kitap alacaktım hem onları alayım hem de para bozulsun."
    O öylece beklemeye koyuldu kırtasiyenin bi kenarında... Kitaplara bakarken gözleri parlıyordu...
    Gittim ve iyi eğitim veren birkaç yayından bu evlata uygun kitapları aldım. Her dersten mümkün olduğunca... Elimdeki 50 liranın hepsini harcayana dek...
    "Tüh be evlat elimdeki para bitti. ne yapıcaz şimdi?"
    Çocuk biraz sinirli bir tavırla "Ya amca yahu abi, bu yaptığın ne senin?" diye baktı yüzüme.
    "Bak aslan parçası" dedim. "Takas yapsak olmaz mı ha?"
    Gülmeye başladı " Abi ne diyon ya şu iki kağıt mendille o şeyler bir mi Allah aşkına? Güldürme beni"
    "Ama benim için değerli." dedim "Hemde çok değerli.Bak hele şu burna nasıl akıyor.Çok ihtiyacım var.Hem de çok."
    "Ama bu mendiller çok az. Bari biraz daha fazla vereyim."
    "Tamam ozaman hadi gel sizin eve gidelim ve biraz daha mendil karşılığında bu kitaplar senin olur ben de ihtiyacım olan o güzel mendillere kavuşurum" dedim ve yola koyulduk..
    istanbulun ücra bir köşesinde bir kuytu mahalledeymiş bu masum evladın evi. "Abi ya ama çok yol sürdük ya.Çok benzin yakmıştır bu şey şimdi" diye dertli dertli mahcup ve masum bir ifadeyle konuştu. Evet masumdu. Hemde çok masum. Benim yapmak istediğim şeyleri anlamamıştı... O kadar saf ve temizdi... Yoksulluk bu evlattan bazı şeyleri çalmamıştı... Allah korusun yaben kötü biri olsam bunu kandırıp kaçırsam, inanır ve gelirdi...
    Neyse evlerine geldik. Ortasında tenekenden bozma bir sobanın olduğu tek odalı mutfağın tuvaletin salonun bir yerde bulunduğu 2 eski koltuklu bir gecekonduydu burası...
    Tekerlekli bir sandalyede annesi açmıştı kapıyı.. "Anne bana bi 10 lu mendil versene dedi."
    "Ah yavrum yok ki. Nasıl vereyim Bu adam kim hele." Diye baktı bana. Evladına birşey yapmamdan korktuğundan mıdır bilmem temkinli davranıyordu.
    "Genç, sahi senin ismin ne?"
    "Erdem"
    "Erdem ben o zaman o elindeki mendillerin yanında bi bardak su alırım. Hastayım ya boğazım acıyor. Ona da çok ihtiyacım var o da benim için çok değerli. Böylece tam olarak ödeşiriz ve takas ederiz dedim"
    Koşa koşa gitti bir metal bardakta su getirdi ve içtim.
    "Tamamdıır. Al bakalım Erdem bunlar senin ben de mendillerimi alayım o zaman"
    "Erdem sana deyom.Kim bu adam?"
    "Merak etmeyin hanımefendi.. Erdemin bi müşerisiyim. Para denkleşmedi de böyle denkleştirelim dedik"
    "Bu yaptığın olur hiç be abi?" dedi. Benden yaşça büyük olan bayan. Lanet olası yoksulluk insanların arasına niye böyle zoraki bir seviye ayrımı sokar ki? Diye düşündüm.. Yoksulluk bu değildi... Yoksulluk içimizdeydi... Yoksulluğu görmezden gelmek, yoksulluğu yok etmeye çalışmamak, yardım etmemek asıl büyük yoksulluktu... Ve bu erdemli çocuk, ismine münasır bu delikanlı bana paranın değil de , ihtiyaçların kıymetini" öğretmişti..
    Neyse helalleşerek oradan ayrıldım.. Eve dödüm ve eşime bu durumdan bahsettim. Eşimle aynı okulda öğretmenlik yapıyoruz.. Okulda bu durumu konuştuk. Bu evladımızı okulumuza aldık... Annesinin elişine olan yatkınlığını göz önünde bulundurarak sertifika alıp öğreticilik yapması için belediyenin el sanatları kursuna yönlendirdik... Yani bizim 3 kişilik ailemiz ikiökişi daha kazandı.. Bu erdemli, gönlü zengin insanlar bana ne için yaşadığımı, neye nasıl değer vermemgerektiğini, neyin uğrunda savaştığımı öğrettiler...
    Belki bizim evdeki evlat da azcık empati yapar da daha çok çalışır.. Diye umut ediyorum... Yoksulluğun bizi ayrıştırıp bölüştürdüğü bu dünyada, Parçaları birleştirmek bizim elimizde? Biz de zamandır paraya bu kadar değer verir olduk??? Asıl değerli olan , ihtiyacımız olan şefkat ve insanlıık...
    ···
   tümünü göster